Toparlanıyoruz: "KKTC hükümeti 'İbrikçi başı' mı?"

Amacı "gençlik ve spor alanlarında işbirliğini geliştirerek ileri düzeylere taşımak ve koordine etmek" şeklinde tarif edilen söz konusu anlaşma, KKTC'de bir TC Gençlik ve Spor Bakanlığı (GSB) Yurtdışı Koordinasyon Ofisi kurulmasını öngörmekte ve bu ofisin faaliyetlerini düzenlemektedir.

Kurulacak ofise verilen görevler, KKTC hükümetinin işlevinin ne olduğuna dair ciddi sorular akla getiriyor. Anlaşmaya göre Koordinasyon Ofisi, "Türkiye'de Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen program ve projelerden KKTC tarafından uygun görülenlerin yürütülmesi", "KKTC'de yaşayan gençlere ve engellilere yönelik ihtiyaçların saptanması" gibi görevler yapacaktır.

Bu durumda KKTC'de hükümet mevkiinde olanlara sormak zorundayız. Siz kendi ülkenizin insanının, gençlerinin ve engellilerinin ihtiyaçlarını saptamaktan aciz misiniz? Siz gençlik ve spor alanlarında kendi ülkenize uygun program ve projeler geliştirme ve bunları yürütme ehliyetinden yoksun musunuz? Bu işleri bir başka ülkenin gençlik ve spor bakanlığına havale etmekte beis görmediğinize göre bu soruların cevabı "evet" olsa gerektir. O zaman size bir sorumuz daha var: siz "ibrikçi başı" mısınız?

Üstelik, imzaladığınız anlaşmayı memleketteki Anayasa'ya uygun şekilde onaylatıp yürürlüğe koymayı bile ya beceremiyorsunuz yahut da aslında böyle bir derdiniz yok. Bu anlaşma Meclis'te onaylanmadan (ve, basına da yansıdığı gibi, bazı "kitaba uygun" hale getirme operasyonları kullanılarak) yürürlüğe sokulmuştur. Bu yol hukuksal olarak yanlıştır. Yanlıştır, çünkü KKTC Anayasası'na göre bir uluslararası anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi Meclis'in onayına bağlıdır. Bunun istisnası, yani Meclis onayı gerektirmeyen, doğrudan doğruya Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girebilen uluslararası anlaşmalar, bir yılı aşmayacak olan ve ekonomik, ticari ve teknik konularla sınırlı olanlardır. Konumuz olan anlaşmanın süresi ise 5 yıldır ve alanı da ekonomik, ticari ya da teknik değildir. Kısacası, bu anlaşma bahsedilen istisna kapsamında değildir.

Hükümet, halkın iradesinin temsilcisi olan Meclis'e karşı sorumludur. Ancak bu meselede, mevcut kuralları hiçe sayıp Meclis'i ve dolayısıyla da halkın iradesini devreden çıkarmış görünmektedir. Ayrıca yaptığı bu anlaşma ile hükümet, yükümlü olduğu bazı görevleri fiilen bir başka ülkenin hükümetine aktarır durumdadır. Hükümet mevkiinde olanların tüm bu yaklaşımları, en iyimser bakışla, üzerlerindeki yönetme sorumluluğunu hafifletme isteğiyle açıklanabilir. Ancak bu doğru olsa bile, söz konusu 'tasarruf', baştan sona ilkesiz ve ciddiyetsiz olmanın ötesinde, büyük bir hukuksal ve siyasal gaf oluşturmaktadır.

Burada hukuk devletinin gereği olan demokratik rejim açısından büyük bir sorun bulunduğu aşikardır. Toparlanıyoruz Hareketi olarak, bu gidişatın halkın iradesine dayalı ve denetlenebilir yönetim ilkeleri bağlamında son derece endişe verici bir gelişme olduğu düşüncesindeyiz ve buradaki temel tartışmayı ileri götürmeye kararlıyız. Bu aşamada, hükümeti konu hakkında kamuoyunu aydınlatmaya ve yukarıda bahsedilen yanlışlar hususunda ne yapacağını açıklamaya; halkın vekillerini hükümetin ilgili politikalarını daha yakından izlemeye ve denetlemeye; ve sivil toplumu da etkin yurttaşlık ve demokratik baskı yapma doğrultusunda meseleyi sorgulamayı sürdürmeye çağırıyoruz.