İÇ HABERLER
okuma süresi: 8 dak.

Eroğlu'nun açıklaması Talat'ı üzdü

Eroğlu'nun açıklaması Talat'ı üzdü

<P>Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Hasan Erçakıca'dan haftalık basını bilgilendirme toplantısında önemli açıklamar geldi. Hasan Erçakıca, "Başbakan Sayın Derviş Eroğlu, Cumhurbaşkanımızın Nisan 2010'daki seçimlerinden önce referanduma gidilmesini sağlamak amacıyla görüşmelerde tavizkar bir tutum izlediğini ileri sürebilmiştir.Sayın Başbakan'ın bu ifadeleri Cumhurbaşkanımız tarafından üzüntü ile karşılanmıştır." dedi.</P>

Yayın Tarihi: 20/10/09 13:46
okuma süresi: 8 dak.
Eroğlu'nun açıklaması Talat'ı üzdü
A- A A+

Erçakıca'nın söylediklerinden bazı notlar şöyle:

GÖRÜŞMELERE DEVAM EDİLECEK
Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulmayı amaçlayan görüşmelere yarın ve 22 Ekim Perşembe günü devam edilecektir. Görüşmelerin yarınki gündeminin, yeni devletin dış ilişkilerinin nasıl yürütüleceği; Perşembe günkü gündeminin ise mülkiyet sorunu olması beklenmektedir.

AB SÜRECE ZARAR VERMEMELİ
Kıbrıs sorununa adil ve kapsamlı bir çözüm bulma çabaları, ne yazık ki, Kıbrıs Rum tarafının haksız bir şekilde elde ettiği AB üyeliğinin olumsuz etkileri altında devam etmektedir. Nitekim, Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşme süreci devam ederken, AB Komisyonu'nun Türkiye'nin üyelik süreci ile ilgili olarak hazırladığı ilerleme raporu, son günlerin başlıca tartışma konusu haline gelmiştir.

Bu raporda, Türkiye'ye Kıbrıs Rum tarafı ile ilişkilerini 'normalleştirme' çağrısı yapılması, kapsamlı çözüm müzakereleri ile ilgili sürece zarar verici niteliktedir. Bu çağrı, Kıbrıs sorununun ne olduğunun Avrupa Birliği tarafından yeterince anlaşılmadığını göstermektedir.

Avrupa Birliği'nin soruna çözüm bulunmadan Kıbrıs Rum tarafını üyeliğe kabul ederek yaptığı vahim hata, bu süreçte de etkisini göstermektedir. Bu hata nedeniyle, Türkiye-AB ilişkileri ele alınırken, devreye Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistan girerek, gerçekçi olmayan beklentilerle hem Türkiye'nin AB üyeliği sürecini, hem de Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulma çabalarını olumsuz bir şekilde etkilenmektedirler.

Yunanistan'daki erken genel seçimlerden sonra başbakanlığa gelen Sayın Yorgo Papandreu'nun da, geçmişte Türk-Yunan ilişkilerinin gelişmesine yaptığı olumlu katkılara rağmen bu hatanın etkisinden kurtulamadığı ve Kıbrıs Rum tarafına yaptığı ziyaret süresince, Kıbrıslı Rum liderler ile birlikte AB üyeliğini Türkiye'ye ve Kıbrıs Türk halkına karşı nasıl kullanabileceklerinin değerlendirmesini yapmak zorunda bırakıldığı gözlemlenmiştir.

Ne var ki, bu rapordan ve tartışmalardan Kıbrıs Rum tarafı ile Yunanistan'ın da alması gereken dersler vardır. Kıbrıs Rum tarafının beklentilerine karşın, AB Komisyonu raporu, Türkiye'nin limanlarını Kıbrıs Rum bandıralı gemi ve uçaklara açmamasına karşılık herhangi bir yaptırım içermemektedir. AB'nin Türkiye'yi cezalandırmasını veya Kıbrıs sorununa çözüm bulmadan kendileri ile olan ilişkilerini 'normalleştirmesini' bekleyen Kıbrıslı Rumlar bu nedenle büyük bir hayal kırıklığına uğramış olmalıdırlar.

Bu gelişme ışığında, Kıbrıs Rum tarafı, dikkatini Türkiye'yi baskı altına almak üzerine yoğunlaştıracağına, kapsamlı çözüm müzakerelerine konsantre olmalıdır.

Avrupa Komisyonu'nun, uzun bir süreden sonra, müzakereleri yürüten liderlere kapsamlı bir çözüme ulaşma çağrısı yapması da Kıbrıs Rum tarafına yönelik bir mesaj olarak algılanmalıdır.

Beklentimiz, Aralık ayında yapılacak olan Avrupa Konseyi zirve toplantısından da Kıbrıs sorununa müzakereler yoluyla kapsamlı bir çözüm bulunması yönünde çağrı yapılması ve Kıbrıs Rum tarafının dikkatinin iki lider tarafından yürütülen çözüm görüşmelerine yoğunlaştırılmasıdır.

TALAT TAVİZKARDIR SUÇLAMASI
Bu arada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Kıbrıs sorunu ile ilgili gelişme ve görüşmelerin daha fazla seçim kaygıları ile değerlendirilmeye başlandığı görülmektedir.

Başbakan Sayın Derviş Eroğlu, Cumhurbaşkanımızın Nisan 2010'daki seçimlerinden önce referanduma gidilmesini sağlamak amacıyla görüşmelerde tavizkar bir tutum izlediğini ileri sürebilmiştir.

Sayın Başbakan'ın bu ifadeleri Cumhurbaşkanımız tarafından üzüntü ile karşılanmıştır.

Cumhurbaşkanımız müzakereleri Türkiye ve KKTC hükümetleri ile belirlenmiş temel ilkeler ve BM parametreleri çerçevesinde yürütmektedir. Göreve geldiği ilk günden beri KKTC hükümeti ve Türkiye ile tam bir uyum ve işbirliği içerisinde çalışmaya özen gösteren Cumhurbaşkanımız, KKTC halkının layık olduğu yaşam standardına, temel hak ve çıkarlarından ödün vermeden varılacak bir çözüm ile ulaşılacağı inancındadır ve müzakereleri de bu hedefle yürütmektedir.

Bunun yanında, bazı kuruluşlar ve basın-yayın organları da, bütün dikkatlerini seçimler üzerinde yoğunlaştırarak, görüşme sürecini ve yapılan çalışmaları bu kapsamda ele almaktadırlar.

KIBRIS TÜRK VAROLUŞ KONSEYİ
Kendilerine 'Kıbrıs Türk Milli Varoluş Konseyi' gibi iddialı isimler seçen bazı kişiler, Kıbrıs Türk halkının önemli bir oy oranı ile göreve getirdiği Cumhurbaşkanı'na abartılı ifadeler ile saldırmakta ve Cumhurbaşkanı'nı halk iradesi ile belirlenmiş yasal organların kararlarını bir yana bırakarak ne olduğunu sadece kendilerinin bildiği anket sonuçlarına göre davranmaya çağırmaktadırlar. Bu kişiler, Kıbrıs Türk halkının 24 Nisan 2004 referandumunda ortaya koyduğu ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye'nin bugünkü politikasının başlıca dayanağını oluşturan çözüm iradesini 'uyduruk' olarak niteleyerek, gerçekte Kıbrıs Türk halkına zerre kadar saygıları olmadığını da bizzat kendileri kanıtlamış olmaktadırlar.

Bu kişilerin KKTC'yi savunma ve yüceltme iddialarının, Cumhurbaşkanı'na hakarete varan saldırıları ile bağdaşmadığına da dikkatinizi çekmek istiyorum.

Dünya'da önemli değişimler yaşanır ve Türkiye hükümeti, bölgesindeki birçok sorunu çözmek için öncü görevler üstlenirken, Kıbrıs Türk halkı içindeki bazı çevrelerde 'çözümsüzlük çözümdür' anlaşının hakimiyetini devam ettirmesi de üzücüdür.

PAPANDREU'NUN ZİYARETİ:
Yunanistan Başbakanı Sayın Yorgo Papandreu'nun Güney Kıbrıs'a yaptığı ziyaret ve bu ziyarette ele alınan konular ile yapılan konuşmalar, Rum/Yunan tarafının Kıbrıs sorununa ilişkin stratejininin, müzakereler ile kapsamlı bir çözüme ulaşmak yerine, Türkiye'nin AB üyeliği sürecini kullanarak Kıbrıs Türk halkının Kabul edemeyeceği bir çözümü dayatmaya çalışmak olduğunu yeniden teyid etmiştir.

Ne var ki, bu ziyaret, bilinen bu gerçekten ayrı olarak, Kıbrıs'ta yaşamakta olan iki halkın anavatanları olarak Türkiye ile Yunanistan'ın rolünü de bir kez daha açığa çıkarmıştır. Bizzat Dimitris Hritofias tarafından yapılan konuşmalar, Kıbrıs Rum tarafı ile Yunanistan arasındaki ilişkileri ortaya koymuştur. Bu gerçek ortada dururken, Hristofias'ın KKTC-Türkiye ilişkilerini sorgulayan yaklaşımlarını artık terk etmesi ve Kıbrıs sorununa Türkiye ile Yunanistan'ın da desteği ile çözüm bulma çabalarına yoğunlaşması yararlı olacaktır.

'Kıbrıslı çözüm' bulma peşinde olduğunu ileri süren Dimitris Hristofias'ın bu ziyaret sırasında yaptığı konuşmalardan birinde, 'Türk tarafının kabahatli olması sonucunda bir çözüm olmaması durumunda ise uluslararası bir kampanya başlatarak, uluslararası toplumun suçluyu belirlemesini ve önlemlerini almasını isteyeceklerini' söylemesi de anlamlıdır. Hristofias, bu yaklaşımı ile 'Kıbrıslı çözüm' söylemlerine karşın, esas hedefinin Türkiye ve Kıbrıs Türk halkının cezalandırılması olduğunu da itiraf etmiş olmakta, gerçekte Kıbrıs Türk halkının iradesine saygı duymadığını göstermiş olmaktadır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.