5 Aralık ve bir davet

5 Aralık ve bir davet
AK Parti Kadın Kolları başkanlığından, KKTC Meclisindeki bayan milletvekillerine bir davet geldi geçtiğimiz hafta.

Atatürk'ün Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını verdiği 5 Aralık 1934 tarihinin yıldönümü olması dolayısıyle düzenlenen bir etkinlik davetiydi.

Toplantı, Ak Parti Genel Merkezinde'ydi. Doğrusu salona girdiğimde şaşırmadım dersem yalan olur. Nedense davetlilerin çoğunlukla başörtülü hanımlar olacağını tahmin etmiştim. Ama önyargılarım beni yanıltmıştı. Başörtülü hanım sayısı çok azdı.

Davetliler eski ve yeni kadın milletvekilleri, kadın bakanlar, bazı kadın diplomatlar ve siyasette üst kademelerde aktif olarak çalışan veya çalışmış olan kadınlardı.

Toplantıda kariyer sahibi, yabancı dil bilen, iyi eğitimli, modern görüşlü, aktif siyaset yapan birçok hanımla tanıştım. Hepsi de güleryüzlü, halkla ilişkileri güçlü, kolayca iletişim kurulabilen hanımlardı. Ayrıca kadın kolları başkanın yaptığı açıklama ile , 1 milyonun üzerindeki kadın üye sayısı ile dünya birincisi olduklarını da öğrenmiş oldum.

Böylesine bir kadın kadrosunun Türkiye siyasetinde yer alması , hangi siyasi görüşten olursa olsun bence çok güzel bir olay.

Kendinden farklı düşünene, önyargılı davranmak ve ötekileştirmek yerine, daha olumlu yaklaşım ile Türkiye birçok sorunun üstesinden gelebilir diye düşünenlerdenim ve bu toplantıda edindiğim izlenim, bu düşüncemi güçlendirdi diyebilirim.

Gece ilk kadın milletvekilinin TBMM'de yaptığı konuşmanın, bir tiyatro sanatçısı tarafından, başarılı bir şekilde canlandırılmasıyla başladı. Gerçekten insanı alıp o günlere götüren, oldukça etkileyici bir konuşmaydı.

Konuşmada heyecandan dolayı yer yer duraklamalar , "Affedersiniz… Heyecanımı mazur görün…Çok heyecanlıyım…" ifadeleri vardı.

Atatürk gibi bir ulusal kahramanın önünde yapılan konuşma! Üstelik meclis kürsüsünden… Ve ilk kadın milletvekili olarak…. Ve o yıllarda!

Bir an kendimi, o değerli hanım milletvekilinin yerine koydum…Benzer heyecanı içimde hissettim.

Toplantıyı izlerken , 75 yıl önce seçme ve seçilme hakkı kazanmış Türk kadınının, bugünkü siyasetteki yeri ile siyasal katılımdaki rolü ve etkinliğini düşündüm bir kez daha.

Bizde meclisteki temsiliyet oranı henüz yüzde 8, yani elli kişilik mecliste 4 kadın milletvekili. Türkiye'de de durum bizden farklı değil . Orda da oran yüzde 9 civarında. Toplumda kadın ve erkek nüfusunun birbirine eşit olduğunu düşündüğümüzde, aslında bu yüzdelerin ne kadar da düşündürücü olduğu bir kez daha çıkar ortaya.

Bu arada değinmeden edemeyeceğim. Gecede davetli birkaç erkekten biriydi Egemen Bağış. Nedenini daha sonra yapılan açıklamadan öğrenecektim. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nde görevli on altı üst düzey yöneticinin dokuzu kadınlardan oluşuyordu. Bu anons yapılıp, Egemen Bağış kürsüye plaket verilmek üzere çağrıldığında, salondan bir alkış koptu.

Üst düzey yönetici kadın kadrosunun, Türkiye'de ve bizde ne kadar az olduğu düşünülecek olursa, alkışı fazlasıyle haketmişti sayın Bağış.

Toplantı, politikacı hanımların ve Emine Erdoğan'ın yaptıkları konuşmalar ile devam etti. Atatürk'ün kadına verdiği değer ve önem bir kez daha vurgulanarak, bir kez daha anıldı sevgi ve saygıyla…

3 semavi dine ve 6 mezhebe mensup kişilerden oluşan Antakya Medeniyetler Korosu'nun verdiği konser ise muhteşemdi. Sunni Müslümanların "Salat-ı Ümmiye"si, Alevilerin "Ali Ali Mevlana"sı, Katoliklerin "Haleluya"sı, Ortodoksların "Ye Ummel İleh"ini ve Yahudilerin "Hava Nagila"sı gibi her inançtan ilahiler vardı repertuarlarında.

Bu oldukça başarılı organize edilmiş etkinliğe, Medeniyetler Korosu'nun verdiği dostluk, barış ve kardeşlik mesajları ayrı bir anlam katıyor ve bir kez daha düşünmeye sevkediyordu bizleri…