İÇ HABERLER
okuma süresi: 5 dak.

Topçuköy`de hoş bir hafta sonu...

Topçuköy`de hoş bir hafta sonu...

<SPAN lang=TR>Telefonu olmayan evler varmış hala. Ümran teyze biz hala eski devirde yaşıyoruz bize kimse yardım elini uzatmıyor diye yakındı. En büyük endişesi gençlik. Gençlerin gidip vakit geçireceği bir yer yok diyor. Biz kadınlar birliğini kurduk ama toplanacak bir yerimiz bile yok, kimle görüştüysek bize söz verip geçiştirdiler, hiçbirşey de yapmadılar diyor. </SPAN>

Yayın Tarihi: 14/02/10 08:30
okuma süresi: 5 dak.
Topçuköy`de hoş bir hafta sonu...
A- A A+

Gün batımını izledim Topçuköy'de. Yemyeşil bir vadinin üzerinde durup, bir taraftan denizi, bir taraftan da iki dağın arasından batan güneşi seyreyledim.

Cumartesi sabahı güneş kemiklerimi ısıtmaya başlamıştı arkadaşımla Topçuköy'e vardığmda. Röportaj yapmak için gitmiştim. Önce bir tur atmak istedim çevrede. İlk gözüme çarpan yollarda neredeyse asfaltın hiç kalmamış olmasıydı. Bazen neden herkesin jip aldığını anlıyorum bu ülkede. Hemen bir evin önünde durduğumda ev sahipleri hemen yanımıza gelip yardımcı olmaya çalıştılar. Sabah kahvesi içiliyordu balkonda. Hemen bize de yapıldı kahveler. Yudumların arasına serpiştirildi sorunlar. Sormaya hacet yoktu aslında, 'görünen köy kılavuz istemez' deyiminin tam da burada kullanılması gerekiyordu. Geçerken görmüştük tam evin ardındaki kocaman ağılı. Yazın durulmuyormuş kokudan, üstüne üstlük sinek rahat vermiyormuş köylüye. Kimse yer göstermemiş ki Mehmet abime, o da şikayetçi. Her yaz eşiyle kavga ediyormuş hayvanlar yüzünden. Ancak ne yapsın o da, tek geçim kaynağı hayvancılık, hoş o da kazandırmıyormuş ya, tek o kalmış köyde bu işi yapan.

Köy muhtarını sorduk adını zor hatırladılar meğer herkes "İskoç" diye bilirmiş, Mustafa Beyi. Yeni su boruları döşeniyormuş köye, en son 1950'lerde döşenmiş o borular, Mustafa bey, titiz, evde yoktu çalışanların başında idi. Yolları sorduk, borular döşendikten sonra yapacaklarının sözü aldık dedi. Ağılları sorduk, tapu bekliyoruz, çıkar çıkmaz taşınacak dedi. Söz almış tüm sorunlar için devletten. Eğer sözlerini tutmazlarsa kavga edecem gidip dedi. Belediyeyi sorduk, yeni bağlandık pek birşey söylemek istemiyorum yaşayıp görecez dedi. Mustafa amca söylemedi ama köylüden öğrendik biz, kimse memnun değil belediyeden. Haftada bir gelip çöp topluyormuş onu da ovaya döküyorlarmış, yazın yine zararı köylüye oluyormuş. Köylü biz de ovaya dökeriz çöpümüzü diyor ve her ay ödedikleri paranın onlara hizmet olarak geri dönmediğinden yakınıyorlar. Kimisi de umutlu, yapacak belediye daha yeni bağlandık diyorlar.

Kahveye uğradık sonra. Gençler için bir iki bilardo masası vardı. Sigara içmek yasak hep beraber oturduk dışarı güneşin altına. Bir tarafımızda gençler var, diğer tarafımızda ruhu genç kalanlar. Barış olur mu bu ülkede demeye kalmadan birden gençlerle, bey amcalar tartışmaya girmez mi? Bir an korktum doğrusu kavga çıkacak diye. Ah şu siyasilermiz düşürmese ya şu köylüyü birbirine, komşuyu komşuya. O gün anladımki, biz kafamızda yaratıyoruz sorunu da, sınırları da. Muhtar amcanın kızı Cemile hanım bahsetmişti, köylerde insanlar siyaset konusunda çok katı, giydiğin renkle, okuğun gazeteyle bile yargılıyorlar seni demişti de inanmamıştım. Halbuki renkler doğanın ve hepimizin. Ne güzeldi gün batımındaki turunculuk, ya o ağacın yeşili, gökün mavisi, gülün kırmızısı... Nasıl ayırırım bu renkleri birbirinden, nasıl derim bugün mavi giymişsin hayırdır?! Düşman mı olmayız siyasi görüşlerimiz farklı diye?

Halbuki ne kadar misafirperverdir benim köylü insanım. Muhtar amcanın evinde yedik öğle yemeğimizi. Fırında patatesti yemek. Yanına köy zeytini çıkarıldı, tabi vazgeçilmez köy ekmeği ile birlikte. Hiç bilmediğim bir Kıbrıs içeceği ikram edildi kahvede. Sumada imiş ismi, bademden yapılırmış. Acıyla tatlı karışık bir tadı var tıpkı hayat gibi.

Telefonu olmayan evler varmış hala. Ümran teyze biz hala eski devirde yaşıyoruz bize kimse yardım elini uzatmıyor diye yakındı. En büyük endişesi gençlik. Gençlerin gidip vakit geçireceği bir yer yok diyor. Biz kadınlar birliğini kurduk ama toplanacak bir yerimiz bile yok, kimle görüştüysek bize söz verip geçiştirdiler, hiçbirşey de yapmadılar diyor. Gençlerin bir spor kulübü olsa hem vakit geçirseler hem de yararlı birşeyler öğrenseler ne güzel olur diyor.

Muhtar amcanın kızı Cemile hanım, Mehmetçik köyünde memurmuş. Devlet dairesinde bırakın bilgisayarı, fotokopi makinesinin bile olmayışı bana küçük dilimi yutturdu adeta. Biz bu kadar geri bir ülke miyiz diye düşünmeye başladım. Bu yüzden mi Avrupa Birliği'den bu kadar medet umuyoruz? Bizim devlet dairelerimize bilgisayar alacak paramız yok mu sizce?

Küçücük, insanı sıcak, yemyeşil ve harika bir manzarası olan bir köy Topçuköy. Bu arada bilmeyenler için, Osmanlı döneminde topçu birliğinin istihdam yeriymiş Topçuköy, adı oradan kalma. Yolunuz Kantara tarafına düşerse, Topçuköy'e uğramadan geçmeyin derim .

Bahar Uygur - Kıbrıs Postası

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.