İÇ HABERLER
okuma süresi: 20 dak.

İşte Talat'ın tam konuşma metni

İşte Talat'ın tam konuşma metni

<P>KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın Lefkoşa'da Açık Öğretim Fakültesinde düzenlenen basın toplantısına, müzakerelerle ilgili yaptığı konuşmanın ve Özel Temsilci Özdil Nami'nin sunumunun tam metini şöyle:</P>

Yayın Tarihi: 01/04/10 15:24
okuma süresi: 20 dak.
İşte Talat'ın tam konuşma metni
A- A A+

Cumhurbaşkanı Talat'ın konuşması
Değerli Katılımcılar,

Üstlenmiş olduğumuz tarihi sorumluluğun bilinciyle yürütmekte olduğumuz müzakere sürecinde gelinen son noktaya ilişkin olarak halkımızı bilgilendirme maksadıyla gerçekleştirmekte olduğumuz bu toplantıya katıldığınız için teşekkür ederim. Kıbrıs sorunu, bizlerin ve çocuklarımızın geleceğini çok yakından ilgilendiren ve iç siyasi çekişmelerin üzerinde tutulması gereken bir konudur. Adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüm bulunması konusunda kararlılıkla ilerlerken, birlik ve beraberliğimizi en üst noktada tutmak ve bu sorumluluğu birlikte omuzlamak hepimize düşen bir görevdir. Bugün, bu bilinçle karşınızda bulunmaktayız.

Bildiğiniz üzere, bir buçuk yılı aşkın bir süredir Rum tarafıyla Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunması amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin İyi Niyet Misyonu çerçevesinde tam teşekküllü müzakereleri yürütmekteyiz. Bugüne kadar, sadece liderler seviyesinde 71 toplantı gerçekleştirdik ve bu toplantılarda Kıbrıs sorununun tüm yönlerini ele aldık.

Kıbrıs Türk tarafı olarak bu süreci yerleşik BM parametreleri ve iki Lider olarak bizlerin tam teşekküllü müzakereler öncesinde yapmış olduğumuz 21 Mart, 23 Mayıs, 1 Temmuz ve 25 Temmuz 2008 tarihli ortak açıklamalar çerçevesinde ortaya koyduğumuz zemin üzerinde ilerlettik. Bu ortak açıklamaları kısaca tekrar hatırlatmakta fayda görmekteyim. 23 Mayıs tarihli açıklamada, Kıbrıs'ta iki kesimli, iki toplumlu ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin bulunacağı bir federasyonun kurulacağı ve tek uluslararası kimliğe sahip olacak olan bu ortaklığın Federal bir Hükümetinin yanı sıra, eşit statüde bir Kıbrıs Türk Kurucu Devleti bir de Kıbrıs Rum Kurucu Devleti olacağı üzerinde anlaşılmıştır. 1 Temmuz tarihli açıklamada tek egemenlik ve tek vatandaşlık konularında prensipte anlaşıldığı, bu konuların uygulamadaki detaylarının ise tam teşekküllü müzakerelerde ele alınacağı kayda geçirilmiştir. 25 Temmuz tarihli toplantıda bulunacak olan çözümün hem Kıbrıslı Rumların hem de Türklerin meşru hak ve çıkarlarını gözeteceği ve üzerinde uzlaşıya varılmış olan anlaşmanın eş zamanlı ve ayrı ayrı yapılacak referandumlar aracılığıyla her iki halkın onayına sunulacağı vurgulanmıştır. Sonuç olarak, bu açıklamalarla çizilen çerçeveyle, çözümün zemini bağlamında Türkiye ve bizim tarafımızdan ısrarla vurgu yapılan yerleşik BM parametreleri zeminine tamamen bağlı kalınmıştır.

Tam teşekküllü müzakerelerde bugüne kadar özelikle Yönetim ve Güç Paylaşımı, Avrupa Birliği ve Ekonomi konularında ciddi ilerlemeler kaydettik. Bu uzlaşıların yanı sıra henüz üzerinde uzlaşılamamış konuların da kayıt altına alındığı 31 adet ortak belge ürettik. Ortak belgeler hazırlanabilmiş olması, 40 yıldan fazladır devam eden müzakere sürecinde bir ilktir. Konuşmamın ardından, müzakere heyetinde bulunan arkadaşlarım ağırlıklı olarak bu ortak belgeler zemininde bu uzlaşı noktalarına ve daha fazla tartışmaya ihtiyaç duyulan konulara ilişkin sizlere detaylı bilgi verecektir.

Bu nedenle, ben bu aşamada müzakere sürecindeki genel gidişata ilişkin değerlendirmelerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Öncelikle çözmek istediğimiz soruna ilişkin bazı önemli noktalara dikkat çekmekte fayda görüyorum.

- Yarım asırdır devam eden Kıbrıs konusunda geçen zaman zarfında sorunlar kronikleşmiş, sorunun çözümlenmesi zorlaşmıştır.

- Rum tarafının kapsamlı bir çözüme ulaşılmadan sözde tüm adayı temsilen Avrupa Birliği'ne üye olması, uluslararası statü bağlamında Kıbrıs Türk ve Rum tarafı arasındaki dengesizliği Rum tarafı lehine daha da büyütmüştür. Bu durum, Rum tarafının çözüm motivasyonunu azaltmıştır.

- 2004 yılında liderliğinin yönlendirmesiyle Rum halkının kapsamlı bir çözüme hayır demiş olması nedeniyle, çözüm heyecanı her iki toplumda da ciddi bir zarar görmüştür.

- Tüm dünyaca uzlaşmaz bir lider olarak kabul edilen Papadopulos, 2008 yılına kadar Kıbrıs Rum tarafının lideri olarak kalmış, müzakerelerin başlatılmasına izin vermeyerek ciddi bir zaman kaybına neden olmuştur.

- 2008 yılının başlarında şu anki Rum lider Hristofyas seçilmiş ve müzakerelerin başlaması mümkün olmuştur. Bununla birlikte, Rum tarafındaki çözüm karşıtı güçler süreci bertaraf etmek veya en azından yavaşlatmak için sürekli olarak engel çıkarmaya çalışmışlardır.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, halkımızdan almış olduğumuz güç ve başta Milli Güvenlik Kurulu ve Hükümeti olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm kurumlarıyla vermiş olduğu tam destekle tarafımızdan ortaya konan kararlı siyasi irade sonucunda müzakere sürecinde ciddi ilerlemeler sağlanmış ve uluslararası camiada geriye kalan konularda da uzlaşıya varılarak kısa bir sürede kapsamlı bir çözüme ulaşılabileceği hususunda bir beklenti ortaya çıkmıştır. Başta BM Genel Sekreter'i olmak üzere, görüştüğüm tüm uluslararası yetkililer, süreçte varılan ilerlemeden aldıkları cesaretle Kıbrıs sorununun en kısa bir zamanda çözümlenmesi beklentisi içerisinde olduklarını bize açıkça ifade etmektedirler.

Halkımızın ve de uluslararası camianın bu beklentisine uygun olarak Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye'nin kapsamlı bir çözüm için samimi bir çaba ortaya koyduğu tüm ilgili taraflarca da teslim edilmektedir. Nitekim 2004 yılından bu yana Türk tarafı aleyhine hiçbir BM Genel Sekreter raporu veya Güvenlik Konseyi kararı yayınlanmamıştır. Türk tarafı, gerek ikili temaslarında gerekse uluslararası konferanslarda Kıbrıs sorununu ısrarla gündeme getiren taraf olmuş, Kıbrıs'ta şu anda var olan ve "adada bir Kıbrıs Cumhuriyeti vardır ve tüm adayı temsil etmektedir" şeklinde ifade bulan statükonun devam ettirilemeyeceğini, çözüm bulunması için Türk tarafının hazır olduğunu vurgulamıştır.

Kıbrıs Türk halkının 2004 yılında düzenlenen referandumlarda açık biçimde ortaya koyduğu çözüm ve uzlaşma iradesiyle uluslararası camiada ele geçirmiş olduğu moral üstünlüğün ve devam eden çözüm vizyonunun gerek siyasi gerekse hukuki alanda olumlu sonuçları alınmaya başlanmıştır ve zaman içerisinde bu kazanımlar artarak devam edecektir. Bu yeni kazanımların bir ihtimal olarak dahi ortaya çıkması bile, Rum tarafının statükonun devam ettirilemez olduğunu daha açık görmesine yardımcı olacak ve Rum tarafını erken bir çözüm konusunda cesaretlendirecektir. Yaşanan gelişmeler şüphe götürmez bir şekilde göstermiştir ki, istikrarla ve kararlılıkla izlenen yapıcı ve çözümü zorlayan politikasından Türk tarafı bugüne kadar kazançlı çıkmıştır ve bundan sonra da kazançlı çıkmaya devam edecektir.

Sözlerime ara vermeden önce, büyük bir itina ve hassasiyetle yürütmekte olduğumuz bu sürece, büyük bir özveriyle çalışarak emeğini esirgemeden katkı koyan gerek Çalışma Grupları ve Teknik Komitelerde yer alan uzman arkadaşlarımıza, gerekse de ön hazırlıklarımızda bizlere yardımcı olan tüm kurum ve kuruluş temsilcilerine ve müzakere heyetime en içten teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca belirtmek isterim ki, bu süreç boyunca, başta Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin her düzeyinde yakın işbirliği ve destek gördük. Büyük bir uyum içerisinde çalıştık. Burada emeği geçen herkese en içten teşekkürlerimi iletmeyi bir borç bilirim. Önümüzdeki dönemde de yakın bir işbirliği içerisinde çalışmaya devam edeceğimize olan inancım tamdır.

Özdil Nami'nin sunumu
Değerli Katılımcılar,

Hatırlanacağı üzere, Liderlerin 21 Mart 2008 tarihinde vardıkları mutabakatı müteakiben, 6 çalışma grubunun yanı sıra 7 teknik komitenin kurulması konusunda uzlaşıya varılmıştı.

Kıbrıs sorununun ana başlıklarını ele almak üzere kurulan çalışma grupları ve iki taraf arasında işbirliğinin olmaması nedeniyle günlük hayatta karşılaşılan sorunların aşılması amacıyla kurulan teknik komiteler, değişik kesimlerden konusunda uzman kişilerin katılımıyla, Cumhurbaşkanlığı ile yakın bir koordinasyon içerisinde dört aya yakın bir süre çalışmıştır. Tam teşekküllü müzakerelerin başlamasıyla çalışma gruplarının görevi sonra ererken, bazı teknik komiteler çalışmalarına devam etmiştir.

3 Eylül 2008 tarihinde başlayan tam teşekküllü müzakerelerde Liderler ve Temsilciler başkanlığındaki heyetler, çalışma gruplarınca yapılan çalışmalardan hareketle, Kıbrıs sorununa ilişkin tüm konuları ele almıştır. Liderler seviyesinde toplam 71 görüşme yapılırken, Temsilciler seviyesinde 100'ü aşkın görüşme gerçekleştirilmiştir. Müzakereler, "her şey üzerinde uzlaşılmadan, hiçbir şey üzerinde uzlaşılmış sayılmaz" anlamına gelen "bütünlüklü yaklaşım" ilkesi temelinde yürütülmüştür.

Bu görüşmeler öncesinde, Cumhurbaşkanlığımızda görüşmelere katılan heyetlere ek olarak, birçok diğer uzmanın da katılımıyla ön hazırlık çalışmaları yapılarak, görüşmelere tam donanımlı bir şekilde katılınmıştır.

Yaklaşık bir yıl süren müzakerelerin ilk turunda, Kıbrıs Türk tarafının inisiyatifiyle, Yönetim ve Güç Paylaşımı, Avrupa Birliği ve Ekonomik Konular başlıkları altında ele alınan tüm konularda ortak metin çalışması yapılmıştır. Bunun sonucunda, uzlaşılan konular ve üzerinde daha fazla tartışılmaya ihtiyaç duyulan konular tespit edilerek, üç ana başlık için toplam 30 ortak metin hazırlanmıştır. Toprak ile Güvenlik ve Garantiler konularında tarafların pozisyonlarında ciddi bir yakınlaşma sağlanamamasından dolayı ortak metin çalışması yapılamamıştır.

İkinci tur görüşmeler ise, 10 Eylül 2009 tarihinde başlamıştır. İkinci turda Liderlerin temel uzlaşmazlık noktalarını (federal yürütme, mülkiyet kriterleri vb.) ele alması ve bunlarda daha fazla yakınlaşma sağlamaları hedeflenmiştir. Bu turda, mülkiyet başlığına ilişkin olarak ise, mal kategorilerini içeren bir ortak metin hazırlanmıştır. İkinci tur görüşmelerin başlaması ile birlikte, Kıbrıs Türk tarafının daha yoğun müzakere yapma yönündeki ısrarlı talebine Rum tarafı Eylül 2009 tarihinde kısmen olumlu yanıt vermiş ve Liderlerin haftada iki kez buluşmaları kararlaştırılmıştır.

Bu dönemde, müzakerelerde daha da hızlı ilerleme sağlayabilmek amacıyla Kıbrıs Rum tarafına uzun periyotlar halinde görüşme önerisi yapmamız ve bunda ısrarcı olmamız üzerine, yoğunlaştırılmış müzakerelerin başlaması karara bağlanmıştır.

Yoğunlaştırılmış müzakerelerde daha fazla sonuç alınabilmesine yardımcı olmak ve Yönetim ve Güç Paylaşımı başlığı altında geriye kalan konuları bütünlüklü bir şekilde ele alıp bu başlık altında tam bir uzlaşıya varabilmek amacıyla, 4 Ocak 2010 tarihinde kapsamlı öneri paketimiz sunulmuştur.

Kıbrıs Türk tarafınca Türkiye'nin de tam desteği ile sunulan öneri paketimizin tüm uluslararası camia tarafından çok olumlu ve yapıcı bir girişim olarak değerlendirilmiştir. Kıbrıs Rum tarafı yoğunlaştırılmış müzakerelerin hemen öncesinde paket önerimizi kabul etmeyeceğini açıklamasına rağmen öneri paketimiz yoğunlaştırılmış müzakerelerin daha verimli olmasına yardımcı olmuştur. Bir bütünlük ve iç denge gözetilerek hazırlanan paketimizde yer alan dört özgürlükler, bakan sayıları, FIR, egemenliğin tanımı gibi bazı konularda tartışmalar olgunlaşmıştır. Bununla birlikte, paketin tüm unsurları üzerinde henüz bir uzlaşıya varılmamış olması nedeniyle, başta "çapraz oy" seçim sistemi olmak üzere bu paket çerçevesinde tarafımızca kabul edilebileceği belirtilen konulara Türk tarafı henüz mutabakat vermemiştir. Bahsekonu seçim sisteminin ve paketteki diğer yakınlaştırma önerilerimizin tarafımızca kabulü paket önerimizde yer alan tüm konularda Kıbrıs Türk tarafını tatmin edici bir sonuca ulaşılmasına bağlıdır.

Yoğunlaştırılmış görüşmeleri müteakip, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon adaya gelerek, müzakere sürecine verdiği desteği bir kez daha vurgulamış ve çözüm sürecine olan inancının altını çizmiştir. Sayın Genel Sekreter'in ziyareti esnasında iki Lider müzakerelerde önemli ilerlemeler sağlandığını açıklamış ve kapsamlı bir çözüme ulaşma kararlılıklarını bir kez daha teyit etmişlerdir.

30 Mart 2010 tarihinde yapılan görüşme sonrası yayınlanan ortak açıklamada, iki Lider süreçte varılan önemli ilerlemeye bir kez daha vurgu yaparak, kendi halklarını müzakerelerde sağlanan ilerleme ve tartışılmaya devam eden konulara ilişkin olarak bilgilendirme kararı aldıklarını ifade etmişlerdir.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de yazılı bir açıklama yaparak, bu ortak açıklamanın Liderlerin çözüme her zamankinden güçlü olan bağlılığını gösterdiğini, ayrıca Yönetim ve Güç Paylaşımı, Avrupa Birliği ile Ekonomik Konular başlıklarındaki önemli ilerlemeyi kayda geçirdiğini vurgulamıştır.

Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso da bir açıklama yaparak, Liderlerin ortak açıklamasında ifade edilen önemli ilerlemenin çözümün mümkün olduğunun ve çözüme önümüzdeki birkaç ay içerisinde ulaşma ihtimalinin bulunduğunu gösterdiğini belirtmiştir.

Sonuç olarak, Türk müzakere heyeti olarak bir taraftan tezlerimiz Türkiye ile tam bir uyum ve işbirliği içerisinde hazılanıp savunulmuş diğer taraftan uluslararası alanda çözümü zorlayan yapıcı taraf olarak kabul edilmemiz sağlanmıştır. Başta müzakere heyetimizde yer alan arkadaşlarım olmak üzere emeği geçen herkese içtenlikle teşekkür ederim.

Toprak Düzenlemeleri

- Kıbrıs Türk tarafı olarak, toprak başlığına ilişkin olarak sürecin en başından müzakerelerde ele alınan diğer tüm başlıklarda tatmin edici bir sonuca ulaşılmadan ve müzakerelerin gidişatına ilişkin net bir resim ortaya çıkmadan, olası toprak düzenlemelerine dair herhangi bir tartışmaya girmeyeceğimizi açık bir şekilde ifade ettik. Toprak başlığına geçilmesiyle birlikte, harita üzerinde konuşulmaması gerektiği yönündeki pozisyonumuzu yineleyerek, bu aşamada tarafların konuya ilişkin genel yaklaşımlarını ve ilkelerini ortaya koymaları gerektiğini vurguladık.

- Kıbrıs Rum tarafı da, her ne kadar toprak başlığında elde edilecek olan ilerlemenin diğer başlıklardaki ilerleme ile paralel olması gerektiğini savunmuşsa da, harita konuşulmaması yönündeki talebimize olumlu yanıt vermiştir. Ancak Rum tarafı daha sonra toprak başlığına ilişkin sunmuş olduğu ilk pozisyon kağıdında, birtakım bölge ve yer isimleri sıralamak suretiyle, bazı toprak düzenlemelerini gündeme getirmeye çalışmıştır. Biz ise, bu yaklaşımı kategorik olarak reddederek, toprak konusuna ilişkin genel yaklaşımın ve ilkelerin ortaya konulmasına ısrarcı olduk.

- Bu bağlamda, Kıbrıs Türk tarafı olarak, muhtemel toprak ayarlamalarının iki kesimlilik ilkesine ve Kurucu Devletlerin toprak bütünlüğüne halel getirmeyecek şekilde yapılması; ayrıca konunun insani boyutunun göz önünde bulundurularak, olası bir toprak ayarlaması durumunda mümkün olan en az sayıda kişinin yerinden edilmesi gerektiğini savunduk.

- Kıbrıs Türk tarafı olarak ayrıca, olası bir toprak düzenlemesinin, iki taraf arasında en kısa zamanda ekonomik yakınsamanın sağlanması yönündeki anlayışın hilafına olamayacağını; bu çerçevede başta turizm, eğitim ve tarım olmak üzere, Kıbrıs Türk Kurucu Devleti'nin ekonomisini idame ettirip, geliştirebilmesi için hayati önem taşıyan sektörlerin bu düzenlemeden zarar görmemesi gerektiğini vurguladık.

- Kıbrıs Rum tarafı ise, olabildiğince çok Kıbrıslı Rum göçmenin toprak ayarlamalarına tabi olacak bölgelere geri dönüşüne imkan verilmesini ve böylece Kıbrıs Türk Kurucu Devleti'nde kalacak topraklara daha az Kıbrıslı Rum'un geri dönmesini talep etmiştir.

- Sonuç olarak ve beklendiği üzere, toprak başlığına ilişkin tartışmalar, ilkeler üzerinde genel bir görüş alışverişinin ötesine geçmemiştir.

Güvenlik ve Garantiler

- Kıbrıs Türk tarafı olarak, Güvenlik ve Garantiler başlığına ilişkin tartışmaları bizim için hayati önem taşıyan 1960 Garanti ve İttifak Antlaşmaları'nın devam etmesi gerekliliğini temel alarak yürüttük.
i) Bahsekonu Antlaşmaların çok taraflı uluslararası antlaşmalar olduğu ve adada Kıbrıslı Türkler ile Rumlar arasındaki iç dengeyi, bölgede ise Türkiye ile Yunanistan arasındaki dış dengeyi gözettiğini,
ii) Bu yaklaşımın 1923 Lozan Antlaşması'nda sağlanan dengenin bir devamı olduğunu,
iii) Uluslararası antlaşma niteliğinde olan bu antlaşmaların tüm tarafların rızası olmadan değiştirilemeyeceği ve tarafların bu antlaşmalar ile ilgili görüş bildirirken, bu gerçeği göz önünde bulundurması gerektiğini ifade ettik.

Bilahare;

iv) 1963-74 yılları arasındaki dönemde BM Barış Gücü'nün gözleri önünde yaşananların Garanti Antlaşması'nın sağlamakta olduğu caydırıcılığın önemini bir kez daha ortaya çıkardığını; son dönemde de Bosna, Kosova ve Filistin yaşanan gelişmelerin uluslararası toplumun etnik çatışmalar karşısında ne kadar yetersiz kaldığını gözler önüne serdiğini,
v) Tüm bu gerçekler ışığında da Kıbrıslı Türklerin Türkiye'nin garantisinden başka bir garantiye güven duymalarının mümkün olmadığı ve Garanti ve İttifak Antlaşmaları'nın kapsamlı bir çözümle birlikte birleşik Kıbrıs'ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve anayasal düzeninin yanı sıra, Kurucu Devletlerin de toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve anayasal düzenini güvence altına alacak bir şekilde ortaya çıkacak yeni duruma uyarlanması gerektiğini ifade ettik.

- Kıbrıs Türk tarafı olarak ayrıca, 1960 Antlaşmalarının kapsamlı müzakereler çerçevesinde sadece iki taraf arasında ele alınmasının yeterli olmadığını ve bu antlaşmalara taraf olan Garantör ülkelerle birlikte görüşülmesi gerektiğini savunduk. Bilindiği üzere, gerek Kıbrıs Türk tarafının, gerekse de Türkiye'nin bu yöndeki çağrılarına rağmen, Rum tarafı bundan kaçınmıştır. Önümüzdeki dönemde ise, müzakerelerde gelinen aşamaya bağlı olarak, bu talebimizi yinelemeye devam edeceğiz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.