EKONOMİ & FİNANS
okuma süresi: 7 dak.

Yalçın: Hem ekonomik hem de siyasi açıdan çözüm önemli

"Hem ekonomik hem de siyasi açıdan çözüm önemli"

<P>İŞAD Başkanı Metin Yalçın TUSİAD'ın "Görüş" dergisine yazdığı yazıda, "Hangi görüşte olunursa olunsun bugün bizce görünen yalın gerçek, geleceğe dönük olarak Türkiye ve KKTC'nin hem ekonomik hem de siyasi açılardan rahatlayabilmesi, Kıbrıs siyasi sorununun sürmesi değil çözüme kavuşması ile sağlanabilecektir.. " diye yazdı. İşte Yalçın'ın yazısı:</P>

Yayın Tarihi: 04/04/10 21:16
okuma süresi: 7 dak.
"Hem ekonomik hem de siyasi açıdan çözüm önemli"
A- A A+

BİR MİLLİ POLİTİKA KLASİĞİ " KIBRIS"
VE
BU POLİTİKANIN EKONOMİSİ

İster çok geniş bir tarih ve politika bilgisine dayansın isterse sadece haritadaki yeri bilinsin, Türkiye'de hemen herkesin bir "Kıbrıs Görüşü" vardır. Bu görüşün şekillenmesinde en etkin rol şüphesiz yazılı ve görsel basın dünyasındadır. Programı yapan veya haberi yazan medya mensubu her zaman tarafsız, iyi bir araştırmacı ve gözlemci olmayabildiği gibi belli bir amacın ya da görüşün sözcülüğünü yapıyor da olabilmektedir. Bu durum, ortak adı "Milli Dava" olan Kıbrıs sorunu hakkında çok çeşitli ve birbiriyle çelişen görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Hangi görüşte olunursa olunsun bugün bizce görünen yalın gerçek, geleceğe dönük olarak Türkiye ve KKTC'nin hem ekonomik hem de siyasi açılardan rahatlayabilmesi, Kıbrıs siyasi sorununun sürmesi değil çözüme kavuşması ile sağlanabilecektir..

Bunun nedenini anlayabilmek veya başka bir ifade ile Kıbrıs ekonomisi açısından çözüm ve barışın önemini anlatabilmek için biraz geriye dönüp 1974'den sonra uygulanan politikalarının Kıbrıs'ın Kuzeyinde nasıl bir siyasi ve ekonomik tabloyu ortaya çıkardığına bakmak gerekecektir.
Elbette bu tablo çözüm sonrası sürdürülebilecek bir yapı değildir. O halde çözüme uyumlaştırma için öncelikle sağlıklı bir tahlil yapmak zorundayız. Yapacağımız tahlil hedeflenen düzene geçebilmek için neleri düzeltmek zorunda olduğumuzu ortaya koyacaktır. Müstakbel düzende ne ile baş edebilmek veya neyi düzeltmek zorunda olduğumuzu bilmek zorundayız.Bugün hem Türkiye hem de KKTC'de geniş bir kesimde şikayete neden olan bu yapılanmanın en önemli nedeni kuşkusuz, politikaların uygulama esaslarının tespitinde ana unsuru ekonominin doğal kurallarının değil siyasetin oluşturmuş olmasıdır.
Bu yapıda ekonominin ana aktörü özel sektör ve iş dünyası değil ekonomiden koparılarak suni olarak gelişebilme fırsatı verilen kamu kesimi olmuştur.
1974'den sonraki süreçte Kıbrıs Türk özel sektörünün öne çıkabileceği ortamlar ancak bazı özel koşulların oluşması ile ve çok sınırlı zaman dilimi içinde yaşanabilmiştir.

İlk yıllarda çok cılız olan sektör, henüz kapalı ekonomi dönemindeki Türkiye'ye dönük olarak yapılan sınır ticareti ile belirli bir gelişim sağlamıştır. 1985 sonrasındaki dönemde de iş dünyası için yeni fırsatlar doğar.
Başbakan Merhum Turgut Özal'ın, içinde üretime geçişi de barındıran, kısaca "yardım değil karşılıklı ticaret" olarak da ifade edilebilecek çağdaş ve sürdürülebilir bir ekonomik yapılanmayı hedefleyen önerileri ile, Türkiye'nin ilk kez Kıbrıs Türk Üreticisine pazarını açtığı yeni bir dönem başlatılır.

Kıbrıs Türk özel sektörünün ağırlıklı olarak Türkiye'den gelen işadamları ile kurdukları ortaklıklarla ve ülkede ciddi bir istihdam da sağlayarak yakaladıkları bu çıkış, özellikle aynı sektörlerde üretim yapan Türkiye sanayicisinin karşı lobisi ile karşılaşmış ve kısa zamanda Türkiye'ye girişi sona erdirilmiştir.
Tabii ki bugün geriye baktığımızda eğer KKTC'yi normal ve rekabet edebilir herhangibir ülke olarak kabul edersek bu tür rekabet ve engelleri de normal karşılamanın gerektiği söylenebilir. Yani Kıbrıs Türkünün süreç içinde, uluslararası yaşanan engel ve kısıtları görmezden gelirsek.

KKTC'yi tanıyan tek ülke olan Türkiye kendi pazarını da kısıtlı hale getirmesine, siyasal sorun nedeniyle yaşanan izolasyonlar da eklenmesi ve bunu dengeleyecek yeni bir yapının oluşturulamaması KKTC'de sağlıklı bir ekonominin hayata geçmesini ciddi oranda zorlaştırmıştır. Bu durum KKTC'yi kişi başına dış yardımda rekortmen düzeye çıkararak dışa bağımlılığı sürekli hale getirmiştir.

Kısaca aktardığımız gibi ilk yıllardan itibaren ekonomik göstergelerdeki değişim istikametlerinin, birden çok köprü ile doğrudan bağlı olunan Türkiye ekonomisi ile paralelliği dikkat çekicidir. Belirleyici olan etkenlerin kendi dinamiklerinden değil ağırlıklı olarak dış etki merkezlerinden kaynaklandığı görülür.
Son dönemde ise bu süreci en çok etkileyen diğer bir unsur olarak Kıbrıs siyasal sorunundaki gelişmeler belirgin olarak öne çıkmıştır. Ve bu durum çözümle birlikte yaşanabilecek olası gelişmelerin ipuçlarını vermiştir.

2004 yılı Şubat ayında son şekli yayınlanmış olan BM Kapsamlı Çözüm Önerileri (Annan Planı) , Nisan referandumunda Rum tarafınca ret edilerek uygulanmamasına karşın Kıbrıs sorununun çözümünde uluslar arası destek almış bir çözüm örneği ortaya koymuştur. Planın çözümü getirmemiş olmasına karşın aldığı destekle iş dünyası için sağladığı öngörülebilirliğin Kuzey Kıbrıs'taki etkisi ciddi boyutta bir gelişmeyi getirebilmiştir.

Sadece mülkiyetin müstakbel çözüm şeklinin ortaya koyulması dahi birçok dış yatırımı Kuzey Kıbrıs'a yönlendirebilmiştir. Yatırımın spekülatif öğeler taşıması, yöneldiği yörenin gelişimine yaptığı katkıyı göz ardı etmemizi gerektirmez. Sadece tek bir sektörde yaşanan bu ani yükseliş dahi, diğer sektörlerle birlikte değerlendirildiğinde sistemin uluslararası hukukla entegre olduğunda ekonomiye yapacağı katkıyı göstermesi açısından yeterli bir örnek oluşturmuştur.
Çözümle birlikte yukarıda hastalıklı yanları özetlenen Kuzey Kıbrıs ekonomisinin belli bir uyum sürecine ihtiyacı olacağı ortadadır. Yine aynı zamanda uluslar arası hukuk ve ekonomik sisteme dahil olacağı dikkate alındığında yakalayacağı fırsatlar da kolaylıkla görülebilir.
Önemli olan, tüm ada ekonomilerinde olduğu gibi tabi olacağı, rekabet şansı en yüksek ana karanın ekonomisi olan Türkiye ekonomisi ile birleşik federal Kıbrıs'ta Kıbrıs Türkleri ile Türkiye ekonomi unsurlarının birlikte ortaya koyabileceği ortaklıklardır. Kıbrıs'ta iki taraf arasında yaşanan geçmişi dikkate almayan, salt günlük ticari çıkarları öne çıkaran ve Kıbrıs Türk ekonomisini Güney Kıbrıs'ın egemenliğine mahkum edecek provokasyonlara açık , kırılgan bir yapıya meydan verilmemesi gerekir .
Kıbrıs Türk ve Türkiye iş dünyalarının bu geçmişi ve her iki tarafa yaptığı etkileri ortak hafızaya aldığı umudundayız.

Metin Yalçın
İŞAD Yönetim Kurulu Başkanı

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.