Yatıp kalkıp Ankara'ya sövenler...

Yayın Tarihi: 07/02/08 00:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+

KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı ve Lider Rauf R. Denktaş'ın "Barışçılar Sahnede(!)" başlığını taşıyan yazısına işaret ederek konuya girmek istiyorum. Çünkü kendilerini barışçı addedip geriye kalanlara faşist damgasını yakıştıranlar, yine yelken kürek sahneye fırladılar ve de her olumsuzluğu Ankara'ya yontma cüretini göstermektedirler. Yaptıkları basın toplantılarında Rumlara toz kondurmayan bu tüfeyliler için tek suçlu vardır: Ankara...

Yani Anavatan Türkiye. Suçu kendi evlâtlarını bizi kurtarmak uğruna Şehit vermek olan Türk Ordusunu burada görmek istemiyorlar. Ağızlarına almadıklarına göre bunca yıldan beri adayı işgâl altında bulunduran Yunan Ordusunun varlığından rahatsızlık duymuyorlar. Bunları teker teker inceleyeceğiz ama önce hayatını Kıbrıs davasına adayan Liderin uyarı nitelikli yazısının son bölümünü ele alalım.

2008 yılında çözüm şamatasının gündeme oturtulmak istendiğine bakarak Lider Denktaş'ın uyarısına önem vermek gerektiğini kabul ediyorum. İşte o sözcükler:

" Bu kez kırmızı çizgimizi belirlemeden, masaya oturmadan önce statü eşitliğini sağlamadan, masadan kalkışta Rum'un yeniden "Meşrû Hükümet", bizim de "Cemaat" olmayacağımız hususunda teminat almadan masaya oturduğumuz takdirde geriye dönüş olmayan bir teslimiyet yoluna girmiş olacağımızı bilelim".

Buna, yaşanan ve hayatın süzgecinden geçen sonuç çıkartmak denir. Kıbrıs sorununu çözmek diye haykırarak olayın üzerine atlayanların daha sonra nasıl perişan olduklarını unutmamak gerek. Ama Rumun üstte Kıbrıs Cumhuriyeti'ne sahip çıktığını, gerisinin altta ayakta durmak için nasıl çırpındıklarını unutmamak gerek. BM, AB, ABD ve İngiltere'ye ve de Türkiye'den şikâyet etmek kimseye yarar sağlamaz. Önemli olan atacağımız adımın 100 kilkometre ötesini görebilmektir. Denktaş'a kulak veriniz...Çünkü Türkiye karşıtları yeniden harekete geçtiler. DİKKAT...

&&&

İşte bu dönemeçte, perde gerisinde yeni bir "Plânın "hazırlandığı ve Türk Halkına yakında yutturulmak isteneceğini bilenler olarak, içte kaynatılan kazana ve bunu yapanlara bakmak gerektiğine inanıyorum.

Her olaydan sonra Anavatan Türkiye'ye ve genelde Ankara'ya saldırmakta olan KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil, bu ara her taşın altından çıkmaktadır. Çıktığı anda da her konuyu Ankara'ya yönlendirmekte, Ankara'yı suçlamaktadır. Çünkü yüklendiği misyon budur. O cebindeki paranın, Ankara'dan geldiğine aldırmamaktadır. Bakınız son oyununda söylediklerine: "Polis kordonu arkasında devlet imajı bana Annan Plânı dönemini hatırlattı" diyerek eylem nedeniyle polisin önlem almasına tepki gösterdi.

Hükümetin protokol görüşmeleri için çağrı yapmaması ve masaya oturmaktan kaçınması nedeniyle eyleme "Masaya Oturtma Eylemi" adını verdiklerini söyleyen Elcil, "Ülke yangın yerine döndü ama hükümet çözümü Ankara'da arıyor" dedi. Ülkedeki sorunların en büyük sorumlusunun Ankara olduğunu iddia eden Elcil, "Şu anki tablonun, Ankara'dan gelen ekonomik paketleri uygulayan hükümetin yarattığı yıkımdır. Sorunu yaratanların da sorunu çözmeye dönük bir anlayış sergileyeceğine inanmıyoruz" dedi. Çalışanların, emekçinin ve ülke insanının hakkını aramaya devam edeceklerini vurgulayan Elcil, "Birilerinin yaptığı gibi 'biz Ankara'ya gidiyoruz, siz de arkadan bağırın' noktasında değiliz. O yüzden toplumun sesi ve soluğu olmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

&&

Aynı zeminde hiddet ve şiddeti Ankara'ya yönlendirmek için, Ortak açıklamada, Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğün ülkeyi tıkanıklığa ittiği de belirtilerek, Anayasa'nın Geçici 10'uncu Maddesi'nin kaldırılması, polisin İçişleri Bakanlığı'na bağlanması ve kamu görevlilerine siyaset yasağının kaldırılması taleplerine de yer verildi.

Dikkat ediniz, burada mali, sosyal veya kültürel hak arama yok. Sendikal söylem yok; hedef Anayasa ve Anayasının 10 ncu maddesinin kaldırılması ile dış ve iç güvenliğin zaafa uğratılmasıdır. Acaba 21 Aralık1963'de ve 15 Temmuzz 1974'de Rumun saldırıları sürerken, halkımız diri diri toprağa gömülürken, bebekler kundakta kurşunlanırken, bu kahramanlar, bu halkın karşısına çıkıp, Türk Ordusuna ve de Anavatan Türkiye'ye karşı bu sözleri sarfetme cesaretini gösterebilirler miydi? Bunu yapmış olsalardı bu halk susar mıydı? Korku dağları ve kentleri sardığı anda bu kahramanlar veya yandaşları nerede idiler?

Ve de Sendikal hak aramak için yola çıkanlar, ne tuhaf, bu açıklamalarından sonra derhâl "İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı, Birleşik Federal Kıbrıs talebi" ile ortaya fırladılar...Maskeler aşağıya beyler demek gerekmez mi?

&&&

Bugünlerde ek keskin sirke Murat Kanatlı. Kanatlı için dıştan dürtülen Türkiye ve Türk Ordusuna karşı oluşturulan "Vijdani red hareketinin" aktif elemanı denilmektedir. Kendisini bilmeyen yok ama o atıp tutuyor. Nerede ise Kıbrıs'ta sadece kendisi ve şürekası kalmalı, gerisi adayı terketmeli..Bir yerlere mesaj salıyor: "Ülkede 500 bin kişilik nüfus bulunmaktadır. Bunu, mevcut altyapı kaldıramaz; bu sağlık, eğitim, yol, su, elektrik ve doğal hayatın çöküşünü, yok oluşunu getirdi . Ama bu değirmenin suyunun nereden geldiğini, KKTC çarkının Ankara'dan gönderilen paralarla döndüğünü söylemeye yanaşmıyor...

Kanatlı, "nüfus taşıma" işleminin durdurulması; "taşınan nüfusun", insan hakları gözetilerek kademeli olarak azaltılması gerektiğini söyledi: "Türkiye'den taşınarak dağıtılan vatandaşlıkların, Kıbrıslılar'ın yıllardır seçme ve seçilme haklarının gasp edilmesinin ve iradelerinin ortadan kaldırılmasının önemli bir unsuru olduğunu" iddia etti. Genel Sekreteri olduğu Yeni Kıbrıs Partisi'nin, "Kıbrıs'ın kuzeyindeki nüfusla" ilgili kaygıları olduğunu bildiren Kanatlı, yaklaşık iki aydır sürdürdükleri "Nüfus Konusunda Kıbrıs'ın Kuzeyindeki Duruma Yönelik YKP'nin Değerlendirmesi ve Talepleri" başlığıyla bir rapor hazırladıklarını, dün raporu, Avrupa Parlamentosu başkanlığındaki politik gruplara, Temas Grubu ve Dış İlişkiler Sekreterliği'ne iletilmek üzere Avrupa Parlamentosu Kıbrıs Ofisi Şefi Tasos Georgiou'ya teslim ettiklerini ve gerekli çalışmanın yapılmasını talep ettiklerini duyurdu. Kanatlı, Cuma günü de Avrupa Komisyonu Kıbrıs Ofisi'ni ve daha sonra da Avrupa Dönem Başkanı Slovenya'nın "Kıbrıs Temsilciliği"ni ziyaret ederek, aynı raporu sunacaklarını ve gerekli dağıtımı yapmalarını isteyeceklerini kaydetti.

Nüfus artışıyla ilgili olarak yapılan "araştırmalardan" bahseden Kanatlı, araştırmaların, ülkede, "2007 yılı Ekim ayı sonuna kadar 2101 KKTC uyruklu, 1268 de yabancı uyruklu bebeğin dünyaya geldiğini" gösterdiğini savundu. Kanatlı, Türkiye'ye yönelik suçlamalarda bulundu. Bir anlaşma yapılıncaya kadar, "1960 Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı" hakkı olanların, seçme ve seçilme hakkı olması gerektiğini öne süren YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Kanatlı, "Kıbrıs sorununun çözümü, ancak Kıbrıslı Türk ve Rumlar arasında yapılacak bir federasyon anlaşmasıyla olasıdır. Onun için Kıbrıslı Türkler'in sayısından fazla Türkiyeli'nin yurttaş yapılmasıyla nüfus yapısının değiştirilmesinin Rumlar'a kabul ettirilmesi gerekecek ki, buna olanak yoktur" dedi.

1974 sonrası TC'den taşınarak verilen tüm vatandaşlıkların iptal edilmesi gerektiğini" öne sürdü. Kanatlı, "Askersiz Lefkoşa" için "Mağusa Kapısı"na doğru yürüyeceklerini ve kitlesel bir basın açıklaması yapacaklarını da bildirdi.

&&&

İşte tablo bu. Kargalar sahne aldı...Türkler çıksın, Rumnlkar kuzeye taşınsın; Ruma yama olunsun...Oh gülüm, keten helva! Görüşme, olmazsa şu , olursa bu denirken gizlice bir plânın uygulamaya konulduğunu bunların meydanalara inmesine bakarak herkes farketsin diye yazdım. Annan Plânından önce bizi uyuttular, bari şimdi gözümüzü erken açalım, erken örgütlenelim diyorum...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.