Bosnanın efsane komutanı Mustafa Polutak

Yayın Tarihi: 17/03/08 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Bugün Bosna'yı, o efsane mücadeleyi anımsatmak istiyorum... Zaman zaman birilerinin bizlere iğne değil çuvaldız batırmalarını hoş karşılıyorum.Türkiye televizyonlarında onca paparazzi ve de rezillikten ibaret olan sabahın dedi kodulu kavga programlarından sonra, uzun süreden beri ''Dizi '' salgını başgösterdi.

Kimi aşk, kimi cinayet, kimi mafya hikâyesinin peşinde insanımızı uyuşturuyorlar. Arada tarihi gerçeklere veya o anda yaşanmakta olan olaylara dönük olarak çekilen diziler de vardır. Nerede ise Dördüncü Murad'ın adıyla anılmakta olan Efsane Vali Yazıcıoğlu'nun hayatından bir kesit beni uzun süre peşinden sürükledi. Eh Mülkiyelilik kanı da çekmedi değil. Mülkiye'den mezun olup da Valilikte korkmadan uygulama yapan hemcinsinizi görmek, elbette sizi heyecanlandırır. Hele bürokrasinin girdabına giren devlet yönetimine karşı başkaldırı, nah yüreğime oturan en büyük acının dışa vurumudur sanki...

Elbette Irak gerçekleri, Güneydoğu acılarını konu alan diziler, politikacının yok saymasına rağmen, halka işin öteki yüzünü göstermektedir.

İşte tam bu sırada Bosnalı kardeşlerimizin o efsane mücadelesini ve yarım milyon insanın kaybolduğu acılı günleri anımsatmak için çekilen ''Ölüm çiçekleri'', özgürlüğün hiçbir Ulusa altın tepsi içinde sunulmadığını anımsatması bakımından önemlidir. Bosna, 19 ncu yüzyılın sonunda, Yirminci Yüzyılın başında Osmanlıyı Avrupa'dan atmak için düzenlenen Haçlı Seferinin son perdesidir. ''Elveda Rumeli'' bir kıyımın, yok oluşun sadece küçük bir kesitidir. Oralarda neleri bıraktığımızın aynasıdır. Bilemem sizleri ama ben, Balkan tarihi ile çok ilgiliyim. Fetih günleri,ya da yaşamın o görkemli günlerini izleyen o göç, o yokoluş tarihi, hepimize ders olmaldır. Çünkü özgürlük ve barış kalıcı değildir. Zamana oynar, kararsız davranır ve bunun kıymetini takdir etmezseniz kaybedersiniz. Günü gelir sizi kıyıma uğratanlar haklılık beratı alırlar...

İşte Kıbrıs'ta biz bunları yaşamaya hazırlanırken, usta bir el de bize Bosna'daki ''Ölüm Çiçeklerini '' anımsatıyor.Son derece ilgi duydum.O toprakları gezen, gören, acılar çeken insanımızla konuşan, yarım milyonluk kaybın 110 binin üst üste gömülü olduğu Sreprenica Şehitler Anıtında dua okumaya doyamayan bir kişi olarak Bosna Efsanesini Türk Ulusuna yeniden anımsatmanın yararlı olacağına inanıyorum.

Hatta KKTC'de, Türk Ordusu sayesinde, barış gününde doya doya özgürlüğü teneffüs eden ama bunun değerine varamayanlara da bugünlere gelişin bedelini anımsatacağı için mutluyum...

SarayBosna'da onunla iki defa görüştüm. İkincisinde akrabaların evinde sofrada buluştuk. Hasip Hodzic, orada Efsane Komutan Mustafa Polutak'la akraba olunduğunu anlattı. Dördüncü Ordu Komutanı Polutak, savaştan sonra Türk Genel Kurmay başkanlığı tarafından sık sık Türkiye'ye davet edildi.

Onurlandırıldı. Ordu Evlerinde eşiyle konuk edildi. Türk Komutanların isimlerini saymaktan usanmaz, bıkmaz ve de hayranlığını gizlemez. Türkiye'nin en olmaz dönemde kendilerine nasıl yardım ettiğini, üzerindeki sis perdesini kaldırarak anlatır durur. SarayBosna ortasına yerleşen Sırp askerlerinin Ordu Kışlasından etrafa nasıl ölüm yağdırdığını, konutları nasıl topa tuttuklarını, bunu nasıl geri püskürttüklerini, bir oyun gibi hikâye eder. SarayBosna çanak gibi. Tepelere yerleşen Sırp topçusu ayrım yapmadan, ölüm kusmuştu...

Topları teker teker susturmak; İman dağında binlerce genci eğitmek kolay olmadı...

General Mustafa 45 ay kuşatma altında kalan SarayBosna'da Havaalanı altından bir kilometre uzunlukta kazılan yeraltı geçidinden silâh, gıda, yakıt ve ilâç aktardıklarını anlatır.Tünel vardiya usülü ile kazılmış...Ben de GaziMağusa Mücahitleri olarak 1965 yılında Akkule karşısında, Baykal bölgesinden asfaltın derinliğinden geçerek açtığımız tüneli anlattım ona...KKTC'ye geldiğinde tüneli birlikte ziyaret etmeye sözleştik. Kader birliği kolay değildir.

Bosna Savaşı, tam bir yokediş savaşı idi.Soykırım kararı vermeyen Avrupa Mahkemelerinin Hristiyan inatları tutmuş olmalı. Bosna'ya gider ve de yapılanları görürseniz, bunun soykırım olduğuna başkaca kanıt istemezsiniz. AB gözlemci askerleri, Srebrenica toplama kamplarındaki Bosnalıları, Sırp kâtillere resmen teslim ettiler ve de bunların kurşuna dizilerek üst üste çukurlara doldurulmalarını izlediler. Orada 110 bin masum insan yatmaktadır. Anıtta Selimler,Hasanlar, Süleymanlar,Hasipler, Amineler, Adnanlar, Nedimler, İsmetler, koyun koyuna yatmaktadırlar. Masum çocukları delik deşik eden zihniyete hayret etmezsiniz. Çünkü Kıbrıs'ta bunu Baf'ta yaşadık, Taşkent'te, Alaminyo'da, Şillura'da, Muratağa, Sandallar ve Atlılar'da yaşadık. Derinya kuyularına Mağusa'lıların doldurulduğuna tanık olduk...

SarayBosna'ya giderseniz, kentin etrafını saran tepelerin hemen altında, yüzlerce Şehit mezarı görürsünüz. Stadyum ve dışı Şehitlik yapılmış. Nerede ise kentin her yanı Şehitlik...Ve de bunu gördükten sonra ''Bosnalı kardeşim bu özgürlüğü hak etti'' dersiniz...

''Ölüm Çiçeklerini'' heyecanla izleyeceğimi biliyorum. Orada bir insalık ayıbı ve bir tarih yatmaktadır. Mustafa Polutak'a ve binlerce Bosnalı Mücahide selâm...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.