Türkiye'den su

Yayın Tarihi: 15/04/08 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Bu konuyu sık sık gündeme taşırım. Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti sıkışınca Yunanistan'dan tankerlerle su taşımaya kalkttı. Önce Lübnan, Suriye lâfını eveleyip gevelediler ama sonuçta olmayacak duaya "amin" dediler. Yunanistan nire, Kıbrıs nire? "Enosis" kadar uzakta!...

Dostum ve değerli gazeteci Hasan Kahvecioğlu dün "Halkın Sesi'ndeki" köşesinde su konusunu işledi. Temenni ederim, sağır sultanlar bunu duyup harekete geçsinler. Ben olaya çok sıcak bakıyorum. Gerçeklere dayanan bir proje olduğu sürece başarmamak olası değil. Konuyu geniş olarak yeniden ele alacağım.Çünkü yıllardan beri yazıyorum. Geçmişte bizzat içinde olup yaşadım, Cumhurbaşkanı Denktaş da canla başla uğraştı ama çıkarcılar yüzünden konunun gerçekleşmesini göremedik.

Kahvecioğlu, konuyu başka yönden aldı.Rum Ekonomist Nikos Vasiliu ile radyoda söyleşi yaptı ve gündeme taşıdı. Vasiliu, elbette nalıncı keseri gibi kendine kesecek kazanımı. Suyu Türkiye'den alacak ama KKTC topraklaırnda Beşparmaklarda değil, Trodos dağlarının orasına burasına depolayacak ve de adanın her yanına sunacakmış...Bu politika kokuyor.

Trodos dağlarının suyunu biz 1963 sonrasında bir daha göremedik. En büyük çatışmanın su konusunda olduğu kayıtlarda vardır. Rahmetli Osman Örek, Trodos'tan akan suların önünün barajlarla kesilmekte ve Kıbrıs Türk Halkının hakkının çiğnenmekte olduğunu yedi düvele duyurmuş, BM'ye protetso yağdırmış ama BM Barış Gücü bile Türk Halkının Allahın suyundan bile mahrum edilmesi karşısında hiçbir şey yapmamıştı.

Rumlar barajlarla,Trodos'tan akan derelerin önünü kestiler. Lefkoşa'dan sonra Mesaryayı geçip GaziMağusa körfezinde denize ulaşan her iki dere de kurudu. Biz akan dere görmeyeli asır oldu...Niçin? Rumların bencilliği yüzünden.Yeni girişimde de aynı sonuca ulaşılmasını istemiyoruz.
&&&
Kahvecioğlu'nun yazısında Israil olayı eksik veya yanlıştır. Olayın Özal yanı daha sonraya aittir. Orada Manavgat'tan isteyene yani Yahudiye de Araba da su satılması vardı. Başarılamadı. Para boşa harcandı.

Oysa Yahudilerle KKTC kanadında gelişen ve de benim dahil olduğum olayda, sadece borularla Kıbrıs'a taşınacak suyun tankerlerle Israil'e taşınması vardı. Bunun için Israil 450 bin dolarlık krediyi ABD'den sağlamıştı. Israil'in KİT'i, TAHAL su projesini yüklenmişti. Başında da General Bengal ve Genel Müdür dostum Arie Abir vardı. Heyetlerle KKTC'de toplantılar yapıldı. Cumhurbaşkanı Denktaş olaya destek verdi. Konu Ankara'ya aktarıldı. Ankara'da da Israil Heyeti ile İnal Batu, Ertuğrul Apakan,diğer yetkililerle benim de katıldığım toplantı yapıldı. Prensip anlaşmasına varıldı ve girişim başlatıldı. KKTC'de DP-CTP Hükümeti vardı.

Başbakanlık adına yapılan ortak toplantılardan sonra Komite "Biz önce kendi kaynaklarımızı kullanacağız, sonra gerekli ise bu türlü girişime başvurulacak" kararı çıktı. O Hükümet de buna uydu. Yani tarihi yanılgı ve fiyasko...Bugün onları suçlamak gerekir. İşte bugün susuz kaldık.Türkü de Rumu da...

Buna rağmen Ankara, Israil ile KKTC'de genel su haritası çıkarılması için anlaşma yapılmasını,su kaynaklarının, kuyuların potansiyelinin uydudan saptanması ve Lefke'de zehirlenen barajın temizlenmesi için anlaşma yupılmasını yazılı olarak Lefkoşa'ya bildirdi. Ankara, Devlet Su İşleri ve Atatürk Baraj yetkililerinden kurulu bir üst düzey Heyeti, KKTC gönderdi. Heyet genel çalışma yaptı ve Elçiliklte yapılan toplantıya beni da davet ettiler. Borularla deniz altından su aktarılıp, aktarılamayacağını tartıştılar. Teknolojiyi yokladılar.

DP-CTP Hükümeti, bunu da hasır altı etti.

Oysa Proje tutarlı idi: Israil'de ve Türkiye'de yapılan çalışmalarda su Manavgat'tan borularla Teke yarımadasına aktarılacak; orada büyük bir stasyon inşa edilecek ve deniz altından borularla KKTC'ye nakledilecekti. Akatu boğazında baraj yapılacak, bu birikim plânlı olarak KKTCnin her yanına aktarılacktı. Bu arada da GaziMağusa körfezine borularla gidecek su gemilerle Israil'e ihraç edilecekti.

Sonuçta Türkiye'nin kendi ortamı da vardır. Bazı açıkgözler devreyte girdi. İhale ALARKO üstünde kaldı. Güya Dragon çayının debisi incelenecek, baraj yeri hesaplanacak ve baraj yapıldıktan sonra (Yani ölme eşeğim ölme) oradan borularla su aktarılacaktı.Bu iş başından fiyasko idi. O günden beri "Kıbrıs'a su" denilerek, birileri para yemektedir. Belli ki kademeli para savurganlığı sürüyor. Çoğu KKTC'ye su aktarma plânı ile zengin oldu...Şikâyet ayyuka çıkınca da yeni bir ekip para yemeye başladı. Norveç firması ile balonlarla taşımacılık başlatıldı ve balon söndü. Şimdilerde balonlar GaziMağusa körfezinde denizde savrulmaktadırlar.

Gelelim yapılabilecek Projeye: Bugün teknoloji yeterlidir. Gemiler bir ayda, 40 millik mesafeye, deniz ortasından plâstik borular döşeyebilirler. Teke yarımadasına taşınan Manavgat suyu da oradan Kıbrıs'a aktarılır. Para bulunur, Türkiye kabnul eder ve antlaşma yapılırsa Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti de bu sudan yararlanabilir. Bu başarılabiilir bir projedir.Kimse ucundan politika çıkarmazsa, su hayat kurtarır. Kıbrıs yeşerir. Sonraları Manavgat dışından da su aktarılmasına gidilebilir.

Konu artık hayati durumdadır. Bu yıl Kıbrıs susuz yazı yaşayacaktır. İşte şimdi o zamanın DP-CTP Hükümetine ve de o "Su Komisyonunda" olanlara soruyorum; Kıbrıs kaynakları bitti; suyunuz var mı? Bu halka niye ihanet ettiniz?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.