Hristiyan kulübü AB başından beri "günâh" işliyor!

Yayın Tarihi: 03/06/08 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Avrupa Birliği, Kıbrıs Türkünün haklarını hâlâ pas pas yapmaktadır. Dün Kıbrıs antlaşmalarını çiğneyen AB, işgâlci Rumu, tek başına AB'ye üye yapmış, silâhlı darbeyi ve bu Cumhuriyet'in ortağı olan Kıbrıs Türkünü aklının ucuna getirmemişti.Şimdi de "Benim ortağım,benim üyem" ayaklarına yatarak, Hristiyan Kulübünü, Kıbrıs Türkünün haklarını yeniden çiğnemek için kullanmaktadır. Biz bunu yazıp, yaydığımız için de AB görevlilerinin oklarını üzerimize çekiyoruz. Onlar da gerçeği öğreneceklerine, Kıbrıs Türkünün haklarına saygı göstereceklerine, borularını öttürenlerle sarmaş dolaş etrafta dolanmaktadırlar. Amaçlarını dar alanda gerçekleştirmek ve onlardan övgü toplamak yolunu tercih etmektedirler.

Yani AB, tipik, yayılmacı, eski sömürgeciler gibi davranmaktadır. Kıbrıs Türküne uygulanan ambargoların kaldırılması konusunda en küçük bir hareket yapmazken, tek yanlı olarak açıkladığı malî yardımı da, Rumun engeline takarak rahata erdi. Şimdi o yardımın ucundan koparıp, AB'ye kuyruk sallayanlara ve AB borazanlığı yapanlara uygun formüllerle dağıtmaktadır. Bu sivil örgüt veya köşe yazarlığını pazarlayan bir kahraman olabilmekte veya Parti safındaki militan rolü oynayan bukalemun olmaktadır. Bu arada da Türkiye'ye karşı tavır koyarak "Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti" ve "Yunanistan'ı" memnun etmemin yollarını açmaktadır.
&&&
İşte bu AB üyeliğinin ne anlama geldiğini, Kıbrıs davasına büyük hızmetleri olan değerli arkadaşımız Büyükelçi Tugay Uluçevik yazdı. AB'nin Kıbrıs Rumunun "Kıbrıs Cumhuriyeti'ni" işgâline aldırmadan ve Uluslararası antlaşmaları çiğneyerek neden üyeliğe kabul ettiğini geniş olarak açıklamaktadır. "VOLKAN" gazetesi, incelemenin tümünü yayınladı. Ben ilgili bölümü buraya alıp kısaca değelendirme yapmak istiyorum. Çünkü "Hak ve Hukuka" saygılı olduğu söylenen AB'nin, haklarımız üzerine takla atarak, Uluslararası antlaşmalardan doğan haklarımıza aldırmadan, Rumu AB üyeliğine kabul etmesinin skandal olduğu açıktır. Sayın Uluçevik konuyu son derece geniş ve etkili şekilde inceledi. Ben bazı bölümleri ve başlıkları aktarıyorum:

"1.Kuzey Kıbrıs çözüm olsa da Türkiye tam üye olmadan AB'ye katılmamalıdır.
2."Türkiye zamanın Avrupa Topluluğuna tam üye olma başvurusunu 14 Nisan 1987 tarihinde tapmıştır...26 Haziran 1990'da Dublin AT zirvesinin bildirisinde "Kıbrıs sorunu Türkiye –AT ilişkilerini olumsuz etkiler"görüşüne yer verilmiştir.
3.Dublin zirvesinden hemen sonra 3 Temmuz 1990 tarihinde Rumlar, sözde "Kıbrıs Cumhuriyeti" adı altında AB'ye tam üyelik için müracaat ettiler. Kıbrıslı Rumların bu müracaatı AB tarafından Kıbrıs'ın bütünü adına yapılmış kabul edilmiştir.
4.Bu başvuru üzerine Türkiye ve KKTC, AB'nin yetkili organlarının ve üyelerinin ve BM Genel Sekreterinin, sözlü ve yazılı teşebbüsler yaparak, Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti'nin AB'ye tam üyelik için başvurmasının, Kıbrıs'a ilişkin 1960 Antlaşmalarına aykırılık teşkil ettiğini, gerekçeleriyle izah etmişler ve başvurunun işleme konulup yürütülmesinin sakıncaları üzerinde durmuşlardır.Bu çerçevede KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bir muhtıra vermiş,TC Dışişleri Bakanı Ali Bozer de mektuplar göndermiştir.
5.Türkiye ve KKTC itirazlarını 1960 antlaşmalaırnın şu hükümlerine dayandırmıştır:
a)"Garanti antlaşmasının birinci maddesinin ikinci fıkrası: "Kıbrıs Cumhuriyeti, kısmen veya bütün olarak herhangi bir Devletle herhangi bir siyasi ve ekonomik birlik içine girmemeyi taahüt eder. Buna göre doğrudan veya dolaylı olarak herhangi bir diğer Devletle birlik oluşturması veya Adanın taksimini destekleyen her faaliyetin yasaklanmış olduğunu ilân eder."
b)Garanti antlaşmasının ikinci maddesinin, ikinci fıkrası: "Aynı şekilde Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Kırallık, kendilerini ilgilendirdiği ölçüde, Kıbrıs'ın doğrudan veya dolaylı olarak herhangi bir diğer devletle birlik oluşturmasını veya Adanın taksimini destekleyen her faaliyeti yasaklamayı taahhüt ederler".
c)11 Şubat 1959 tarihli (Zürih)Kıbrıs Cuımhuriyeti'nin "Temel Yapısı" başlıklı belgenin 8nci maddesi ve 1960 Anayasasının 50 nci maddesi: "Bu hükümlere göre Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, Cumhurbaşkanının veya Cumhurbaşkan Yardımcısının, dışişlerine ilişkin kanunları ve kararları veto etme yetkisi vardır...."
d)10-13 Şubat 1959 Londra Konferansının zabıtları: "Türkiye-Yunanistan ve İngiltere'nin, tarafların,Yunanistan'ın ve Türkiye'nin, Kıbrıs'ta birbirlerine nazaran daha avantajlı bir ekonomik pozisyon elde etmesi, örneğin Yunanistan'ın bir nevi "ekonomik enosis" kurması imkânını yaratmaktan kaçınmaları gerektiği hususunda anlaştılar" kaydı vardır.

Özetle şunu not olarak eklemek istiyorum.İşte bu belgelere göre Avrupa Birliği,hak ve hukuku ayaklar altına almış, Kıbrıs Cumhuriyetini silâhla ele geçiren Rumlarla ve onunla davranan Yunanistan'a avantaj sağlamış, hatta Londra kayıtlarında söylendiği gibi "Ekonomik enosis" yapılmaısna omuz vermiştir. Gerisi martaval! Şimdi de bu dayatmanın devamını getirmek ve KKTC'yi silerek, tüm Kıbrıs' yutmak istemektedir. Bunun enosis olduğunu herkes bilmektedir...KKTC'de iktidar olanlar,artık buna hızmet ettiklerini anlamalıdırlar.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.