Öncelik KKTC'yi koruyup, kollamak ve halkı refaha kavuşturmaktır

Yayın Tarihi: 20/06/08 00:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Kafamıza "Kıbrıs görüşmelerini "takarak,geriye kalan konuları ihmâl edemeyiz. Çünkü halkın huzuru, güveni, refahı bir yerde KKTC'ye olan güvenin ta kendisidir. Halk huzursuz olursa, halk kendini güvende hissetmezse, halk devletten beklediklerine kavuşamaz,devlet halkın hayatını kolaylaştırmaz,işsize iş olanağı yaratılmasına katkı koymaz ve sonuçta da refah sağlanamazsa, siz istediğiniz kadar "KKTC'ye sahip çıkınız" deyiniz. Bu olamaz.

Ne olur? Yunanlının ve Rumun istediği olur. Halkın kendi yarattığı, temelini, alınteri ve kanıyla suladığı "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni" önünde engel olarak görür, kurtulmak için yapılan her girişime destek çıkar. Annan Plânında yaratılan hava buydu. Avrupa Birliğinin refah vadi pazarlanmış,havuzlu villa edebiyatı ekranları kaplanmıştı. Üniversite öğretim görevlileri de bu yalana katkı koymak için sıraya girmişlerdi. Türkiye'den gelen reklâm ajansı, halkı aldatmak için nasıl film çektiklerini açıklamadı mı? Her gün, her gece yığınla televizyon ve radyo, binlerce gazete ve dergi, hatta kitap, Dünya Halklarını belirli yöne kanalize etmek için faaliyettedir. İşte o dönemde de oyun Kıbrıs Türküne oynandı.

Bugün yeni tuzaklar hazırlandı ve bizler o tuzaklara doğru itilmekteyiz. İçte ve dışta yalanın bini beş para...Ancak her açıklama ile Kıbrıs Türkünün haklarından ödün verip, kırmızı çizgilerimizin yok edildiği görülmektedir. Çünkü bugün kuzeyde ve güneyde iktidarı paylaşanların, "Kıbrıs politikaları" yıllarca önce Sosyalist bir ortamda kazığa bağlanmıştı.Şimdi bunu AB'nin gölgesinde,onun şemsiyesi altında başarmaya çaba hardıyorlar. Farklılık sadece bu noktadadır. Yoksa "Kıbrıs'ta tek halk, iki Cemaat" kuralı, bu ikilinin vazgeçilmezidir. Bize oynanan oyun buradadır. Bunun için masadan kalkılmıyorlar. "Kıbrıslılık" kıskacına alınmak ve Türkiye'den koparılarak

"Kıbrıs(Rum)Cumhuriye'tine" yama yapılmak istenmektedir. Hristofyas,bugün gerek Yunanlının ve gerekse geçmişte çatıştığı kapitalist dünyanın maşasıdır. Kuzeydekiler bunu farketmeyerek veya ideolojik bağı koparmamak üzere hızmet ediyorlarsa o onların sorumluluğu ve sorunudur.

İşte bu ortam içinde Kıbrıs Türkü artık yan gelip yatmak veya oraya buraya yaslanmak,bekleyip de görmek ve günü kurtarmak için etrafa saçılan yardımlardan pay almak yerine, tüm bunları elinin tersi ile itmek, kendi yarattığı KKTC'ye sarılmak ve de kendi iktidarını oluşturmak durumundadır.

Ancak eski masalcılarla değil...İktidarı alıp da KKTC'ye refah getlrecek, kalkınmayı başaracak, güveni ve gücü sağlayacak, gelir düzeyini yukarı çekecek iktidar kadrolarına gereksinim vardır.

Vatan,arkamızı dönüp "Ne olursa olsun" diyemeyecek kadar tehlikededir. Ankara'da, AK Parti iktidarı, Kıbrıs konusunda, bugüne kadar yaptığı hatalarla bizi bu nokltaya getirenlerin başında gelmektedir. Onun için orada kurtuluş, burada kurtuluş bekliyoruz.

&&&

ORDUYA PARMAK SOKMAK

Bugün Türkiye, Osmanlının Balkan bozgununu yaşamıyorsa, Güneydoğu, Balkan oyununun yeni versiyonu olmamışsa bunun karşısındaki güç "Türk Silâhlı Kuvvetleridir". AB başta olmak üzere dışgüçlerin yıkamadığı tek kale TSK'dır. Bu Kıbrıs söz konusu olduğunda daha da önem kazanır. Çünkü politikacı bizi bıraktı, AB yolunda pazarladı ama Türk Silâhlı Kuvvetleri bize sahip çıktı; Kıbrıs'ın Türkiye için ne denli önemli olduğunu kabul edip kıl payı ödün vermedi.

İşte şimdi TSK konusunda dıştan ithal bir rapor vardır. Size de ulaşır diye uyanık olmak gerek. Neymiş? TSK ile İçişleri Bakanlığı arasında terör konusunda sürtüşme varmış. Notu bunun için aktarıyorum:

"Türk ordusunun içinde bulunduğu son durum Jamestown Vakfı tarafından yayınlanan 'Asimetrik Savaş İçin Silahlanmak: 21. Yüzyılda Türkiye'nin Silah Endüstrisi' adlı bir rapora konu oldu. Rapor savunma sanayisinde yaşanan gelişmelere ve Türk ordusunun 21. yüzyıldaki yapılanmasına dair yararlı bilgiler içerirken terörle mücadelede yaşanan sıkıntılara da değiniyor.

Andrew McGregor tarafından hazırlanan rapora göre, Türkiye'nin terörizme karşı strateji geliştirmede önüne çıkan en büyük engel, İçişleri Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında yaşanan çekişme. Rapor bu iki grubun iç güvenlik sorumluluğunu kimin üstleneceğine dair tam bir uzlaşma içinde olmadığını iddia ediyor ve bu durumun terörle savaşta etkili strateji geliştirilememesine yol açtığını söylüyor.
Washington'daki toplantıda raporunu tanıtan Jamestown Vakfı uzmanı Andrew McGregor, Türkiye'nin, kendi gereksinimlerini karşılayacak bir orduya sahip olmayı amaçladığını vurguluyor. McGregor bunun nedeni olarak ise son zamanlarda sık sık gündeme gelen Ermeni soykırımı iddiaları ve Türkiye'nin ayrılıkçı Kürtlere uyguladığı ileri sürülen baskıcı tutumun, bazı uluslararası silah anlaşmalarının imzalanmasına engel olmasını gösteriyor.
Rapora göre dünyanın dördüncü büyük silah ithalatçısı olduğu belirtilen Türkiye, siyasetin, askeri ihtiyaçlarının önünde engel olmayacağı ülkelerle işbirliği yapmaya yöneliyor. Öte yandan Türk savunma sanayisi de ileri teknoloji silahları bağımsız üretebilme olanaklarını geliştiriyor. Raporda ayrıca Türkiye'nin Irak'taki yerel Kürt yönetimi ve İran ile ekonomik ve ticari bağlarını geliştirerek, terörle mücadelede yarar sağlamayı umduğu belirtiliyor.
Türk ordusunun yaklaşık 1 milyon askeriyle NATO'nun ikinci, Avrupa'nın ise en büyük ordusu olduğuna işaret eden rapor, öngörülen idari ve ekonomik reformların Türk ordusunu yüzde 20 ile 30 arasında küçülterek profesyonel, eğitim ve teknolojik yeterliliğini artıracağını belirtiyor".

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.