Halka yanlış izlenim veriliyor

Yayın Tarihi: 26/07/08 00:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas'ın bu son buluşmasından ortaya çıkan gerçek şu: Artık Kibrıs Türkünün "Ayrı egemenlik hakkından","İki Devletli yeni bir yapıdan" söz edilemeyecek ancak "Yapısı iki Cemaattan kaynaklanan üniter ve AB üyesi" devlettensöz edilecektir.Bina bunun üzerine kurulacaktır.M.A.Talat görüşmeden önce bazı ajanslara yaptığı açıklamlarda bu konuda haklılığını vurgulamaya özen göstermiştir. "Anlaşma istediğimize göre egemenlikte bunu kabul etmmeiz gerekjmekte idi" sözleri bundan kaynaklanmaktadır.

Cuma günden sonra şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki M.A.Talat'ın attığı bu adımlaırn arkasında Başbakan RTErdoğan vardır. Sayın Erdoğan meydanlarda ne söylemişse söylesin, dönüp "M.A.Talat'ı" tam olarak desteğini açıklamıştı.Talat,son görüşmede attığı adımla AK Parti iktidarının tam desteklediği formülleri görüşmüştür. Bu duurmda CHP Genel Başkanı Baykal, önceden gördüğü gerçekleri açıklamış olmaktadır. Erdoğan ve Talat, omuz omuza Kıbrıs görüşmelerinde bol bol ödün vermektedirler.Bunun artık saklanacak hâli kalmadı.

Cuma günü varılan mutabakat, "Tam teşekküllü çözüm müzakerelerine 3 Eylül'de" başlanacağı şeklindedir. Bu görüşmelerin "BM'nin iyi niyet misyonu çerçevesinde yürütüleceği işaret edilen" müzakerelerde, "Kıbrıs sorununa, Kıbrıs Türk ve Rumların temel ve meşru hak ve çıkarlarını koruyacak, karşılıklı kabul edilebilir çözüm" amaçlanacaktır".

Cuma günü başka bir gerçek daha ortaya çıktı. Anımsanacağı gibi Cumhurbaşkanı adına Komitelerin sorumluluğunu yüklenen Nami,"Komitelerde anlaşmaya varılırsa derhâl uygulanacaktır" demişti. Bunu eleştirdim ve kapsamlı çözüm bulunmadığı sürece, "parça anlaşması" yapılamayacağını, bunun son derece tehlikeli olduğunu işaret ettim. Cumhurbaşkanı Talat, kendi onaylarının gerekeceğini açıklayarak olayı sulandırmıştı. M.A.Talat bununla da yetinmedi, dağ gibi sorunlar ortada dururken, bir kez daha "Yıl sonuna kadar çözüm bulunacağını" üzerine basa basa işaret etme gereğini duydu.Belli ki "Egemenlik hakkımızın" Ruma tesliminden sonra şimdi sıra "Garanti antlaşmasına" geldi. Bunun da AB örtüsü ile saf dışı edileceği anlaşılmaktadır.

İki taraf arasında varılacak bir antlaşmanın sonuçta "Halkoyuna" sunulacağının açıklanması, Kıbrıs Türkü ve Türk Ulusunun yüksek çıkarları bakımından var olan tehlikeyi ortadan kaldırmamaktadır. Çünkü Komitelerde parça antlaşmasına kalkan Talat'ın yoldaş Hristofyas'la ne yapacağı kestirilemez. Çünkü artık Ankara'daki AK Parti iktidarının, "Kıbrıs Türkünün "hak ve hukukunu" savunacağı" kuşkuludur. Meydanlarda çekilen nutukların tersi kabul edildiği hâlde harekete geçmeyenlerin sonuç antlaşmasını da "Kıbrıs Türkleri kabul ettiler biz karışmıyalım" diyeceği açıktır.

Cuma günü "Kapsamlı çözüm olmadan, parça anlaşmasına gidildiği" su yüzüne çıktı. Cumhurbaşkanı M.A.Talat ile Rum Yönetimi Lideri Dimitris Hristofyas, teknik komitelerin "çevre", "kültürel miras", "kriz yönetimi", "suç ve suça ilişkin konularla" ilgili 16 önlem kararı daha alınmasını onayladı.

Liderlerin bugün görüşmesi sonrasında açıklanan ve "hemen ve tamamen uygulanması için talimat verdiği" önlemler aynen şöyle:
1-Ara bölgedeki yasa dışı çöp alanlarının ortadan kaldırılması ve etkilenen alanların iyileştirilmesi için işbirliği yapılması,
2-Çevre uzmanları arasında tecrübe ve bilgi paylaşımı konusunda işbirliği yapılması,
3-Orman yangınlarının önlenmesi için işbirliği yapılması,
4-Atık yönetimi –bertaraf edilmesi ve geri kazanımı,
5-Su tasarrufu konusunda bilincin artırılması,
6-Kıbrıs'taki maden ve taş ocakları faaliyetleri konusunda ortak bir yaklaşım geliştirilmesi için işbirliği yapılması,
7-Biyolojik çeşitliliğin ve doğanın korunması,
8-Deniz kirliliğinin yönetimi ve kontrolü,
9-Kimyasal kirliliğin yönetimi ve kontrolü,
10-Asbest kirliliğinin yönetimi ve kontrolü,
11-Artık kullanılmayan kirli alanların yönetimi ve kontrolü.
12-Kültürel miras: Kıbrıs'ın taşınmaz kültürel mirasının tam listesinin derlenmesi,
13-İki pilot restorasyon projesinin hayata geçirilmesi,
14-Eğitici interaktif bir bilgisayar programının geliştirilmesi.
15-Kriz Yönetimi: Kriz durumlarında işbirliği için mekanizmalar kurulması.
16-Suç ve suça ilişkin konularda bilgi ve istihbarat paylaşımı yapılması."

Kapsamlı antlaşma olmadan bunların yürürlüğe konmasının anlamı açıktır. "KKTC otoritesi yoktur; Kuzey Kıbrıs(!), AB üyesi Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti'nin arka bahçesidir.Bu ikincil hızmetler yapılabilir…"


M.A.Talat, bazı ajanslara yaptığı açıklamada, son süreçten eskiye kıyasla daha umutlu olduğunu , çünkü eski Rum lider Tasos Papadopulos'un tavrının Kıbrıs sorununda herhangi bir ilerlemeye izin vermediğini hatırlattı. "Şimdi durum öyle değil. Ama unutmamak lazım Sayın Hristofyas eskiyi de omuzlarında taşıyor" dedi ve onun da avukatlığına soyundu.
M.A.Talat, bundan sonrasını şöyle değerlendirdi: "Bunun da makul bir süre olması lazım. Tam teşekküllü olmasının anlamı, bütün konuları bütün unsurlarıyla ele alacağız demektir. Hedefimiz erken zamanda çözüme ulaşmak. Aylarca, yıllarca sürecek bir görüşmeden söz etmiyorum. Ben 2008 yılı sonuna kadar bunun yetişebileceğini düşünüyorum. Çünkü eylül, ekim, kasım, aralık; 4 ay var. Annan planı 1,5 ay müzakere edildi. Dolayısıyla bu zaman yetebilir, eğer olmazsa biraz daha uzar. Ama sonuçta Kıbrıs sorununu kısa zamanda çözmek temel hedefimiz olmak zorundadır."

M.A.Talat, Rum lider Hristofyas ile tek egemenlik konusunda vardıkları uzlaşmanın tartışmalara yol açtığının hatırlatılması üzerine, "Biz yeni bir politika yürütüyoruz. O nedenle eski politikaların, 'çözümsüzlük çözümdür" düşüncesinin sahiplerinin bizi eleştirmesi kadar doğal bir şey yok" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın "bir adım önde olma" politikası ile kendilerinin çözüm politikası birleşince Annan planının kabulüyle başlayan sürecin yaşandığını hatırlatan Talat, yüzde 65 oranla Kıbrıslı Türk halkı tarafından kabul edilen Annan planında da egemenliğin ve vatandaşlığın tek olduğunu belirtti. Talat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama bu ortak egemenliktir. İki tarafın eşit katılımıyla ve her bir kurucu devletin kendi yetkileri dahilindeki fonksiyonlarını egemen olarak yürüttükleri bir egemenliktir. İşte bu nedenle biz tek egemenliği prensip olarak kabul ettik. Uygulaması ve ayrıntılarını tam teşekküllü müzakerelerde görüşeceğiz."

Talat, tek egemenliğin "Rum egemenliği" olarak görülmesinin kendisini tedirgin ettiğini de söyleyerek, "Yani ortak olarak kullandığımız veya kullanacağımız ne varsa Rumların. Eğer bu düşünce söz konusu ise biz teslim olduk demektir."

Sayın M.A.Talat, görüşmelerin başından teslim olduğunu hâlâ anlamadığına göre Kıbrıs Türkünün işi zor. Arkadan büyük ödünler gelecek demektir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.