İsviçre'deki çalışma ve sonuçları şimdi açıklanmalıdır

Yayın Tarihi: 27/07/08 00:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

KKTC Cumhurbaşanı M.A.Talat ile Hristofyas'ın son görüşmesinde ortaya konan "3 Eylül Doruk mutabakatından" sonra Türkiye Dışişleri Bakanlığının, bulunacak çözümün "İki eşit kurucu devletin kuracağı yeni bir ortaklık olmalı" şeklindeki açıklamaya Osmanlı deyimi ile "Geç kaldın Tatar ağası" denir. Çünkü atı alan Üsküdarı geçti. Başbakan R.T.Erdoğan'ın Kıbrıs'ta yaptığı tüm açıklamalara,Dışişleri Bakanlığının arada yaptığı değerlendirmelere rağmen, KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat'ın Rum Lider Hristofyas'ın ve Atina'nın ortaya koyduğu parametreleri kabul etmesinden sonra, Ankara'ya gidişi seyretmek kalmıştır. Çünkü Talat'ta tam destek veren kendileri değil miydi?

Ankara'nın gücü 3 Eylül'den sonraki süreci durdurmasına da gücü yetmeyecektir. Ankara Talat-Hristofyas oyununa geldi ve gelecektir.Yani "Anavatanlar bu işe karışmasınlar" dememişler miydi? Meğer ki Kıbrıs Türk Halkının basireti bağlanmamış olsun ve de "Referanduma sunulacak antlaşmayı reddetmiş" olsun. Türkiye'deki iktidar bilerek ve isteyerek, treni kaçırdı ve Kıbrıs Türk Halkını da iki yoldaşa teslim ederek tehlikeye attı.

Rum Başkanlık seçimlerinden sonra Atina'da yapılan toplantı üzerine Yunan Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Hristofyas'ın Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Başkanı olarak yaptıkları açıklamalar, Kıbrıs konusundaki "Yunan hedeflerini" ortaya dökmüştü. O gün bunun üzerinde durarak Yunanlıların temel amacının "Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti'ni" koruyarak sorunu, AB içine hapsetmek olduğuna işaret ettim.

Atina'da açıklanan hedefler neydi?
"1.Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti dağıtılmayacak,yeni yapılanma bunun içinde olacaktır.
2.Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti, üniter yapıda olacak,tek egemenliği,tek yurttaşlığı olacaktır.Güçlü Merkezi bir Hükümet yapısı olacaktır.
3.Bu yapı, iki bölgeli federasyon, iki Cemaat, yapısına sahip olacaktır.
4.Garanti antlaşmasına gerek yoktur;güvence AB içinde sağlanacaktır.
5.Türk askeri adadan çekilmelidir.
6.Rum göçmenler evlerine döneceklerdir.
7.Türkiye'den gelenler Türkiye'ye geri gideceklerdir.

Dikkat ediniz burada "İngiliz Üslerinin iptâli" veya Yunan Ordusu ile İngiliz Ordusunun adada bulundurduğu askeri güçe temas edilmemektedir. Amaç, Kıbrıs'ın AB içinde Yunan adası hâlinde ama İngiliz kullanımına da katkı koyacak yapıya kavuşturulmasıdır.

Bu yapı içinde Türk Halkı,çoğunluğu Kuzeyde yaşayan, "Cemat statüsündeki bir azınlık olarak" Mecliste %20 temsiliyetle, Cemaat işlerinden sorumlu bir yapıya sahip olacaktır. Rum Cumhurbaşkanı ve Türk Cumhurbaşkanının seçimlerde, karşı Toplumdan en az %25 oy almasına koşul konacak ve Rumların istemediği hiç kimse Türk Liderliğini seçimle de olsa alamayacaktır.

Son görüşmeden sonra Yunan Dışişleri Bakanı Bakoyanni, 3 Eylül ve sonrasının gündemini de şöyle dikte etti: "Tek egemenlik, tek yurttaşlık ve temsiliyete sahip, iki toplumlu, iki kesimli federasyon çözümü çerçevesinde Kıbrıs'ın yeniden birleşmesini hedefleyen doğrudan müzakerelerin başlamasını selâmlıyoruz".

Bu seçim sonrasında Atina'da hedeflenenlerin tümü KKTC Cumhurbaşkanı Talat tarafından kabul edildiği için Yunanistan tarafından da görüşmelerin başlaması memnuniyetle karşılanmıştır. Unutmayınız, Hristofyas, ana görüşmeleri hep erteletmiş ta ki Talat, isteklerini kabul edinceye kadar…

Şimdi de M.A.Talat, KKTC Meclisinden veya halktan, hiçbir yetki almadan başlattığı görüşmelerde, "Tek egemenliği kabul edişine gerekçe aradı ve bunun görüşmelerin devamını sağlamak ve Birleşik Kıbrıs'ı sağlamak için yapıldığını" ileri sürerek bunu isteyemeyenlerin egemenliği kalkan yaptıkları suçlamasını getirdi. Bu O'nun Kıbrıs Türk Halkının egemenliğine ve self-determinasyon hakkına inancı olmadığını göstermekte,yanlış makamda oturduğuna kanıt oluşturmaktadır. O'nun gibi bazı köşe yazarları da egemenlik hakkını küçümseyen yazılar yazarak, Talat'a hava vermektedirler.

İşte bu noktada hem KKTC iktidarına, hem de Ankara'daki Dışişleri Bakanlığına bir görev düşmektedir.Uzun süre Türk Halkından saklanarak İsviçre'de Kıbrıs konusunda ve özellikle Rumların istemlerine uygun olarak Kıbrıs Anayasasına verilecek yeni şekil için yapılan çalışmalar açıklanmalıdır. Bu oyuna son verilmelidir.Çünkü buraya kadar İsviçre'de çizilen o çizgi ve plâna uygun olarak sürüklenmekteyiz.Tıpkı Annan Plânında olduğu gibi. Annan Plânı da gizli saklı olarak Türk Halkından seçilen ve dışta saklanan ve ağırlananlar tarafından hazırlanmıştı.Bu ana kadar bunlar hâlâ erkekce ortaya çıkıp, "Ben bu çalışmlara katıldım" diyecek cesareti gösterememişlerdir.Halkı arkadan hançelemişlerdir. Sonra da dış karışmacılıkla Kıbrıs Türk Halkına Plân dayatılmıştı. AK Parti iktidarı da iş yaptığını sanarak plâna tam destek vermiş,bu yolla Kıbrıs'tan kurtulmak istemişti. Hatta zamanın Genel Kurmay Başkanı da AK Parti'nin bu davranışına anlamsız şekilde arka çıkmıştı.

Bugün o film yinelnemektedir. Onun için KKTC Cumhurbaşkanı M.A. Talat kendi namına İsviçre'deki çalışmalara katılanlar olduğunu basın önünde kabul ettiğine göre, halka artık bu çalışmaların nereden başladığını, nereye kadar uzandığını,içeriğini, neyi hedeflediğini şimdi açıklamalıdır. Demokrasi sadece muhalefete dayatma rejimi değildir. Açıklık koşuldur.

Kimse uyuduğumuzu sanmasın. M.A.Talat, bu tutumu ile Kıbrıs Türk Halkını ateşe atmaktadır. Bu hızla gitmeyi kendi istemektedir. Ama her toplantıda ödün veren de kendisi olmaktadır. Yarın atacağı bir imza ile Türk ve Rum Halklarını silâhlı çatışmaya taşıyacağını bilmelidir. Kıbrıs sorunu, CTP Parti Meclisinde uygulanan yönlemle çözümlenecek basit bir sorun değildir. Oyunu bir yanda Ruslarla,öte yandan da Anglo-Amerikan-Yunan cephesi ile kolkola oynayarak, bu halka zarar vermeyiniz. Referandum çok geç bir önlemdir;şimdi hemen erken seçime giderek halktan yetki almak kaçınılmazdır.

Bu gidişe Ankara'daki iktidarın son vermesi gerektiğini yazmak istiyorum ama AK Parti'nin çift taraflı oyun oynadığını gördükten sonra bundan medet umamayız. Çünkü Milli Gün kutlamalarında çekilen nutukların arkasından sırtımızdan verilen ödünlere rağmen Ankara'daki iktidardan harekket gelmemektedir. Dışişleri Bakanlığının çıkardığı cılız ses ise işe yaramamakta, ne acı koskoca Türkiye Cumhuriyeti Yunanistan karşısında ezik bükük poltika ile ortada bırakılmaktadır.

Evet Sayın Talat, kendi temsilcilerinin İsviçre'de ne yaptıklarını Kıbrıs Türk Halkına açıklamalıdır. Çünkü bize göre 3 Eylül'ün senaryosu İsviçre'de gizlice çoktan yazıldı….

UYAN KIBRIS TÜRKÜ!… GÖREV SADECE SENİN OMUZLARINA KALDI. AB bir kez daha seni aldatmasın…Ya Batı Trakya Türkü gibi azınlık;ya da KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ'nde şerefle yaşamak…Birini seçmek durumundasın…
___________________________
Rum İçişleri Bakanının ayağına yüz suyu dökmeye giden KTÖS'lü, "İsmet Kotak gibilere kalsa, bu adada Birleşik Kıbrıs ve anlaşma olmaz" buyurmuş…Ben Birleşik Kıbrıs üzerinde anlaşma istemedim ki; bunu hiç saklamadım. Bana ay-yıldızlı iki bayrağımın dalgalandığı, KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ yeter…İ.K.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.