"Zaferlerini paylaşamıyorlar"!

Yayın Tarihi: 22/08/08 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Hristofyas'ın seçim sonrasında Atina'ya yaptığı ziyarette Yunanistan'ın Kıbrıs Plânında saptanan hedeflere erken varılması, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti'nde zafer sarhoşluğu yaratmışa benziyor. Yani işin özü "Zafer paylaşılamıyor"… Hristofyas, KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat'la yaptığı görüşmelerde elde ettiği "egemenlik-tek devlet-tek vatandaşlık" sonuçlarına güvenerek BaşPiskobosun kulağına "Zaferini" ve gizli kalan konuları fısıldamış olmalı ki, Kilisenin başı, başarıya ortak olmak veya AKEL'in başını yaya bırakmağı yeğledi. Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Rum politikasında fırtına koptu.

Rum haber kaynakları ve ondan öte kaynaklardan bize ulaşan haberleri birleştirerek sonuca varmak istiyoruz. EOKA-B çizgisindeki Simerini gazetesinin 22 Ağustos 2008 tarihli sayısında yayınlanan yazıda şu noktalar önemlidir. Bunlar artık Hristofyas'ın korunmaya alındığının göstergesidir. "Suçsuzluk kanıtı olarak birlik" başlıklı yorumda şunlar yazıldı:

"Hristofyas, %53 oyla Kıbrıs(Rum) Cumhurbaşkanlığına seçildi; belirli programlarla, özellikle de kendisini destekleyen halkın ve siyasi güçlerin huzurunda demirden(?) yükümlülükler üstlendi. Son zamanlarda ne gözlemleniyor? Hükümet ve Başkanlık başarısızlıklarına ilişkin tepki, değerlendirmeler ve eleştirilerle karşı karşıya kalıyor. Bu aksi görüşü savunanlar susturulmaya çalışılıyor. Geçen gün dahi, Baf Metropolitinin dile getirdiği Başpiskopos'un tezlerine yanıt vererek, Hristofyas öfkeli bir şekilde medeni bir cesaretle, 'halk tarafından seçildiğini, sadece halka hesap vereceğini ve belirli programlar ve belirli tezlerle başkan seçildiğini' söyledi. Hristofyas öfkeli yanıtında, Başpiskopos'un, Başpiskoposluk tahtına önemsiz bir oranla seçildiğini ve sonuç olarak 'vatanseverlik dersleri' vermeye hakkının olmadığını belirtti."

Hristofyas, bu tutumundan ötürü eleştirilmektedir.Yani "Balayı" bitti. Hristofyas artık "el bebe gül bebe" muamelesi görmemektedir. Bu önceki çalışmaları anımsatmaktadır. Bunun bir tuzak olduğu ve KKTC'den ve Türkiye'den ödün istenmesinin işareti olduğu açıktır. "Annan plânında" "Hayıra" oynayan Papadopulos ve Yunanistan,karşılıklı paslaşarak bu oyunu iyi oynamışlar ve ABD'den bile "Türkler Rum isteklerine az daha yanaşsınlar" desteğini alarak karşı duruşları ortadan kaldırmışlardı.

Baf Metropoliti Yorgiyus, "Dış Rumlar" Konferansında, Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskobosu İkinci Hrisostomos adına okuduğu ve Kıbrıs sorunundaki tutumu nedeniyle Hristofyas'a ağır eleştirilerde bulunduğu, bunun da Güneyin gündemini oluşturduğu anlaşıldı.Buna "Saatli bomba" diyenler de oldu.Kilise Hristofyas'tan desteğini çekmiş göründü.Sen Sinod'un çoğunluğunun Hristofyas'a karşı tavır aldığı da basına sızdırıldı.

Burada ortaya konanları dizersek:
1.Bu kadar yerleşik varken(?) Kıbrıslılar için Kıbrıslılar tarafından çözüm nasıl bulunabilir?
2.Türkiye Başbakanı R.T. Erdoğan "İki devlet,iki halk ve bakire doğumdan söz ederken M.A.Talat'ın hangi müzakere koşulları ve çerçevesi olabilir?
3.Kıbrıs sorunu toplumlararası anlaşmazlığa mı indirgeniyor?
4.Dönüşümlü başkanlık,tek kişi- tek oy ilkesine aykırıdır.Burada dirayetsizlik ve etnik duygusuzlaşma vardır".

Değerlendirmelerde "Kilise görüşünü net şekilde ortaya koydu..Hristofyas dinlemekle yetindi" denmekte ve Hristofyas'ın Eylül başındaki görüşmelere
genel destekle gitmemekte olduğuna dikkat çekilmektedir.Arada da Erdoğan-Talat vuruşması sağlanmaya çaba harcanmaktadır.

Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti'nde erken gelen kazanımların sarhoşluğu yaşanırken, Kilisenin ani çıkışı, Eylül görüşmelerinde KKTC'den büyük ödünler beklenmekte olduğunu göstermektedir. Nitekim yeni bir devlet oluşturulmasının mümkün olmadığını Hristofyas yeniden açıklamak durumunda kaldı. Oysa Ankara, Lefkoşa'dakilerin sessiz duruşlarına bakarak sonradan başına gelmesi olası gelişmeleri bertaraf ederek, yeni devlet oluşumundan, iki devletli yapıdan, iki ayrı halka dayanmaktan ve de Garanti antlaşmasının sürmesinden söz etti. Koşul koydu.Başbakan Erdoğan bunu yaparken, KKTC'deki kanatta, sadece sözcüler konuştular. Başkan M.A.Talat sessiz kaldı.

Güney Kıbrıs'ta özellikle Pile'de yer alan olaylar, Rum politika sahnesindeki fırtınaya denk geldi. Bizim bildiğimiz ve de hiç ortadan kalkmayan geçmiş Rum tutumu yeniden sergilendi.

Geldiğimiz noktada, durup, gerçeklere uygun politika saptama zamanıdır. Rum-Yunan oyunu, hatta İngiltere ile imzalanan Memorandum bize birşeyler anlatmalıdır. Kimse Kıbrıs Türk Halkının güvenliğini sokağa atmamalıdır.Çünkü Kilise gerçeği,hiçbir zaman gözardı edilemez.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.