Suçlu bulundu: "Kıbrıs sorunu"

Yayın Tarihi: 27/08/08 00:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

3 Eylül arefesinde KKTC Cumhurbaşkanlığı,CTP ile ilintili olduğunu artık saklamaya niyetli görünmüyor.Sayın M.A.Talat, CTP'nin Cumhurbaşkanı olarak kalmaya karar vermiş olarak davranmaktadır. Belki bu başından beri böyle idi ama Hristofyas'la yapılacak kapsamlı ve dış destekli görüşmelerden önce CTP ile paralel bir karar alındığı ve uygulamaya geçildiği artık saklanmıyor. Bilerek ve isteyerek,aynı günde, aynı saatlerde kurum ve kuruluşları ziyaret etmek ve Kıbrıs konusunda aynı paralelde konuşmak ortak kararlılığın sonucu. Söylenenler de hemen hemen tıpkısının aynı…

Önce KKTC ekonomisini ve bütçesini yerle bir ettiler. Şimdi haklı çıkmak için kullanıyorlar…Suçlu bulundu: KIBRIS SORUNU! Önce çözüm, sonra sorunların Rum ortaklığında,azınlığı kabul etttikten sonra çözüm!

"Kıbrıs Sorunu sürdüğü sürece Kıbrıs Türk Halkına rahat yüzü yok. Herşey ateş pahası olacak; iş alanı açılmayacak, iş isteyen Rumun yanında iş bulursa düzlüğe çıkılacak; değilse işsizliğe mahkûm olacak. Osmanlıdan beri Rumların okullarına değil, ayrı Türk Okullarına giden Türk öğrenciler artık çareyi Rum okullarına gitmekte bulacaklar. Kitaplarında Türklükle,Türk Ulusu ve hatta Atatürkle ilgili en küçük bilgiye ulaşamayacaklar.Tıpkı Batı Trakya Türkü gibi…"

"20 Temuz 1974'de Türk Ordusunun Mehmetcik ve Mücahidin tüm adaya sağladığı barış ve güven ortamına rağmen,"Türkiye bu adada fazla kaldı" diyen bir Cumhurbaşkanına bakarak, Türk Ordusunun adadan çekilmesi, Garanti antlaşmalarının iptâli, bunun yerine Avrupa Birliği Güvenlik sistemine bağlanılması yeğlenecektir.

(O AB güvenlik sistemi dedikleri, Bosna'da tam 600 bin insanın kanına girilir, kurşunlanır ve toprağa topluca gömülürken kılını oynatmadı; o güvenkik sistemi ile tam bir buçuk milyon Bosnalı ülkesinden göçmen olarak silâhların gölgesinde atılırken harekete geçmedi. Aksine Sreprenitsa'da AB yetkilisi Hollandalı General fabrikaya sığınan kadın-erkek, çoluk çocuğu kurşuna dizecekleri biline biline, Sırp canilere teslim ederken, Sırp Komutanlarla şampanya bardağı tokuşturmuştu)…

Cumhurbaşkanı ve CTP, bu kez de geriye kalan kurum ve kuruluşları ziyaret ederek, 3 Eylül öncesinde hava basmayı sürdürdüler.CTP Lefkoşa Milletveklilleri ve MYK üyeleri, bir zamanların dava savuncularının Sendikası olan Türk-Sen'i, BES'i,Tel-Sen'i ziyaret ederek CTP'nin ve Cumhurbaşkanının saptadığı suçluyu orada anlatıverdiler: "Suçlu Kıbrıs sorunu"! Çözüm bulunmazsa Türkün derdi bitmeyecek!…Bunun için görüşmeler başlamadan Türkün ana haklarını Hristofyas'a altın tepsi içinde sunan KKTC Cumhurbaşkanına bunu ileri götürmek için destek istemişler. Sendikalara var olan iç sorunlarla ilgili olarak görüşlerini sundular ve sorunların kaynağının Kıbrıs Sorunu olduğunu, bu dönemde herkesin sorunun çözülmesi için destek vermesini istediler.

Sivil toplum örgütlerinin "Annan Plânı döneminde " olduğu gibi Cumhurbaşkanı Talat'ın etrafında kenetlenmesini istediler. Oysa Annan Plânında ortaya konan sonuçtan, ilkin kendileri şikâyet eden olmuş, aldatıldıklarını açıklamışlardı. Yani onlar önce dış güçlerle işbirliği yaparak Kıbrıs Türkünü aldattılar ve sonra da kendilerinin de aldatıldıklarını açıkladılar…Şimdi yeniden halkı bir kez daha aldatmak için mi çaba harcıyorlar?

Kimi "Birlik ve beraberliğe olan ihtiyaçtan", kimi "adanın kardeşçe yaşanabilecek kadar büyük" olduğundan; kimi "Birlikte iyi şeyler yapılacağından " söz etmiş bu kitle örgüt temsilcileri…

Sanki 21 Aralık 1963'de Kıbrıs adası Rumu sığmamış, Türkü katlederek kendine yer açmamış gibi…15 Temmuz 1974'de adayı Yunanistan'a bağlamak için Rum çeteleri ve Yunan Ordusu Türkü imhaya kalkmamış gibi…45 yıldan beri Kıbrıs Cumhuriyeti,Rum ve Yunanlı tarafından "Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'ne" çevrilmemiş gibi…Her an Uluslararası örgütlerde Türkü dışlamamışlar gibi…

Ne acı ki KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat daha önce aşağıdaki savunmaları yaptığından "Milli kesimden" destek bulacak konumda değildir. Hele Hristofyas'a "Egemenliğimizi" teslim ettikten sonra…İşte M.A.Talat'ın henüz yalanmlamadığı sözleri:

"Denktaş,egemenlik gibi bir konuya takılıp kalmıştır. CTP olarak artık böyle saçma sapan konularla vakit geçirilmesine izin vermeyeceğiz"(19 Mayıs 2002)…Yani Talat ve CTP için egemenliğin hiç bir değeri yoktur. Oysa dünyada halklar,Uluslar, egemenlik uğruna hayatlarını vermektedirler….

KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat'ın "Türkiye'nin bizi kurtardığını söyleyebilirsiniz; anak Kıbrısta yeterinden fazla kalmıştır(25 Eylül
2001).(Ben bu bu satırları yazarken Cumhurbaşknaı M.A.Talat Ankara'da Türk Ordusunun "Başkomutan değişim töreninde idi)

Sayın Talat'ın bir başka açıklaması ise şöyle: "Ayrı devlete ve egemenliğe karşıyım.İktidara gelmemiz halinde önkoşulsuz görüşmeye hazırım. Ayrı ve egemen bir Kıbrıs Türk devleti istemiyoruz"(4 Aralık 2003).Nitekim bunu bilen Hristofyas'la kolay anlaştı. Nasıl olsa Türk Devleti istenmiyor; ortada sadece Kıbrıs Rum Cumhuriyeti kalıp varlığını sürdürüyor…

İşte bunları söyleyenler ve işte bunları örtmek isteyenler. Acaba hangi hakla,Ulusal davaya başkoyan bu halktan birlik ve beraberlik içinde arkalarında olmalarını istemektedirler? Kendi Devletinde özgürlük ve bağımsızlığı doya doya teneffüs etmek yerine Ruma köle olmak için mi?

KIBRIS TÜRKÜ yeni bir Annan Planı oyunu ile karşı karşıyasın; ama bu kez özgürlük, bağımsızlık ve egemenliğiniz bir defa alınacak ve bu ada dış güçlerin desteğinde "GİRİT" gibiYunan adasına dönüştürülecektir. Geriye dönüşü olmayacaktır. UYAN…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.