CTP,kendi eliyle kendini mahkûm etti

Yayın Tarihi: 02/09/08 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Bugün başlamakta olan "Liderler düzeyindeki" görüşmelerde, CTP peşinen kendi kendini mahkûm etti. Sabahleyin radyo ve televizyonda yapılan programları izleme olanağınız varsa, halkın isyan hâlinde olduğunu görürsünüz. Bunlar meslek itibarıyla da ayrı oldukları hâlde, yaşadıklarını bir Ekonomi profesöründen daha derin ve etkin bir şekilde dile getirmektedirler. Burada hangi sektörün zorda olduğunu söylemeye gerek yoktur. Gazeteler de bu işin aynasıdır.Hatta Hükümetin kendi Partisi CTP sözcüleri de halkın söylediğini onaylar şekilde açıklamalar yapmaktadırlar.

CTP sözcüleri ziyarete gittikleri sivil kitle örgütlerine, Mali,ekonomik ve sosyal alandaki sorunların giderilmesi, işsizliğin yenilebilmesi, refaha kavuşulabilmesi için "Kıbrıs sorununun çözümü gerekmektedir" diyorlar. CTP'nin 1 Eylül'de İnönü meydanında düzenlediği mitinge sınırlı sayıda katılımın olması aslında halkın ve parti üyelerinin verdiği mesajdır. Ancak CTP ileri gelenlerinden konuşmacı Sayın Hüseyin Celal'in, üzerine basa basa tüm sıkıntıların Kıbrıs sorununun çözülmemesinden kaynaklandığını, sorun çözülürse diğer sorunların kalmayacağını ileri sürmesi, Hükümetin sorunları çözemediğini,mali ve ekonomik alanda hatalara gömüldüğünü, oradan çıkamadığını göstermeye yetmektedir.

Ben bugün mali ve ekonomik ve hatta sosyal alanda neden sorun yaşandığını, bunların kökeninin ne olduğunu ele alacak değilim. Çünkü konum o değildir. Ancak sorunları çözmediğini hem Hükümet halka söylüyor, hem de Hükümetin Parti sözcüleri…Bu Hükümet, işin başında da kalsa, sorunların çözülmeyeceğini aynı koro kabul etmektedir.

O hâlde KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat, etraftan destek isterken, kendi Parti sözcülerinin Hükümeti aklama amaçlı açıklamaları, onun elini zayıflatmıştır.Hristofyas başta olmak üzere Rum-Yunan politikasını plânlayanlar, KKTC kanadında bırakınız halkı, Hükümetten gelen şikâyetlere ve bunu çağrıştıran "Teslimiyet politikasına " dikkat etmeyecekeler mi? Oysa Rum-Yunan politikasına yön verenler, 1963'den beri kuzeye bakıp, "Yarın teslim olacak bir Türk Halkı" gözlemekte idiler. Masada anlaşmamalarının nedeni bu; ambargoları kaldırmamalarının ana nedeni de budur. "KKTC'de kendi kendilerine yaşayamacaklar, bize muhtaç olacaklar; biz de koşullarımızı kendilerine dikte edeceğiz".

İşte CTP'nin resmi açıklamaları sadece buna hızmet etmektedir. KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat'a destek aramaya çıkarken zayıflıkları öne çıkararak, o desteğe kavuşamamaktadırlar.Bu "Hükümetimiz ne yaparsa yapsın, mali ve ekonomik savaşı kazanamaz;bunun koşulu Kıbrıs sorununu sonlamaktır. Birleşik Kıbrıs'ı yaratmak ve Kıbrıs sorununu sonlamak mali ve ekonomik gelişmenin de önünü açacaktır" anlamındadır.

Oysa 21 Aralık 1963'den, KKTC Hükümetinin kararı ile kapıların açıldığı güne kadar Rumlar için kapalı kutu olan KKTC, Rum-Yunanlı ve üçüncü tarafların kuzeyi ziyaretleri esnasında, yıkılmadığını,aksine ayağa kalkttığını, işgâl altındaki Kıbrıs Cumhuriyeti'nde eksik-aksak tek Üniversite varken; KKTC'de 8 Üniversitenin 50 bine yakın öğrenciye hitap etmesi, her olanağı sunabilmesi, inşa edilen yollar, köprüler, haberleşme ve enerji hatları; deniz ve hava limanları, herşeyin bulunur olduğu pazarı ile Rum ve Yunanlının görmek lstediği değildi. Onlar sefalet içinde yüzen bir kKTC bekliyorlardı. Rum ve Yunan Radyo ve televizyonları bunu telkin ediyor, gazeteleri bunu yazıyordu yıllardan beri…

Şimdi kalkıp da KKTC'yi dört yıldan bu yana devaralan CTP, işlerin iyi gitmediğini ve sadece Rumlarla birleşirlerse sorunların çözüleceğini yayıp söylüyorsa,görüşmeler öncesinde bunun adı "Teslimiyettir"…

Kaldı ki yerden ot gibi biten çeşitli kuruluşlar, nerede ise hiçbir hak istemeden Rumun kucağına oturulmasını önermekte, Rum Liderlerini ziyaret ederek biat etmektedirler. Bakir doğuma gerek kalmadığını, "Kıbrıs AB derneği" söyleyebilmekte, hatta 1963'de Rumun işgâlini reddederek, Türkü silâh zoruyla attığı Cumhuriyette yaşanmış olaylar üzerinde kuşku duyduğunu açıklayacak ve savunacak konuma dönmektedir. Yani tarihi gerçekleri de ters yüz ederek Ruma yama olmayı süratlendirmek istemektedir.

Görüşmeler başlarken, Kıbrıs Türkünün tek güvencesi, Anavatan'da Cumhurbaşkanı ve Hükümetle birlikte Türk Silâhlı Kuvvetleri Komutanlarının yüksek sesle ortaya koydukları görüşlerdir. M.A.Talat Ankara'da basın önünde söylediklerine ne kadar sahip çıkacaktır? Göreceğiz.

Son anda KKTC'deki Partilerle yapılan görüşmeler, bana göre yasak savmadır.Temenni edelim, Ruma yama olacak şekilde "Birleşik Kıbrıs" yaratma uğruna, KKTC'nin kurban edilmesine kalkılmamasıdır. Çünkü bu durumda tüm Kıbrıs sathında değil, KKTC'de bile barışçı ortamı korumak sorun olacaktır. Kimse özgürlük,bağımsızlık ve egemenliğini karşısındakine, altın tepsi içinde sunmaz…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.