İki "kurucu devlet yutturmacası"

Yayın Tarihi: 03/09/08 00:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+

Osmanlı döneminde Istanbul'da Galata tüccarları vardı.Bunlar bir yandan Osmanlı ile Batı ülkeleir arasıunda ticaret yaparlar;bir yandan para isteyenlkere kredi yaratırla,gerektiğinde de "Topkapı Sarayında" Padişah,Sadrazam ve Paşalara tercümanlık yaparlardı. Galata tüccarından tercüman kiralayınca,konuklara veya Osmanlı tarafına konuşuklanlar olduğu gibi değil Galata Tercümanının gönlüne ve işine geldiği gibi aktarılırdı.Bu uğurda ülkeler arasında tercih edilenler;veya dışlananlar olurdu. Zaman zaman buna Padişah veya Sadrazam bile hayret eder,nedenini uzun süre anlamazdı.

Kıbrıs konusunda iki Lider araısnda görüşmeler yenşden başlarken,Türk Dışişleri Bakanlığının nadir yetiştirdiği Büyükelçilerden Sayın Tugay Uluçevik dostumuz, gerek Annan Plânı döneminde yapılan tercüme metni üzerimnde ve gerejse şimdi resmi görüşmelerdfen önmce ortaya konan üç görüşmede halka sunulanları değperlendirdi ve tercime oyunlaır ile halktan saklanna kısmlkara parmak bastı.

Uluçevik'in bu değerlendirmesini VOLKAN gazetesinin dünklüsayısında üçüncü sayfada buklabilriisniz. Ben de oradan alıntı yaptım.O yazı son derece önemlidir. Liderler arası alt görüşmelerde ya sağırlar diyaloğunun yalşandığı ya da Galata tercümanlarının oyununun oynandığı açıktır.

Büyükelçi Uluçevik'in yazısı son derece değerli;ancakben bazı bölüm ve başlıklaır vermek durumundayım.Çünkü o kısımlaır önemösiyorum:

1. "Başbakan Erdoğan'ın son defa 20 Temmuz törenleri vesilesiyle Lefkoşe'de yaptığı konuşmada hatırlattığı gibi "1974 Barış Harekâtı Kıbrıs Türkü'nün soykırıma uğramasını engelledi. Barış Harekâtı, toplu mezarlara ağıt yakan Kıbrıs Türkü'nün kaderini değiştirdi." BM zemininde yürütülen çözüm arayışlarında çözüm için ortaya konulan düşünceleri, çerçeveleri ve ayrı referandumlarla kabul edildiği takdirde hemen yürürlüğe girecek olan antlaşmayı 1980-83 döneminde, 1985, 1986, 1992, 1994 ve 2004'de reddeden taraf Rumlar oldu. Rumlar, kendilerinin çözümü reddeden bu tutumlarına tepki olarak ortaya çıkan KKTC olgusunun dünyaya verdiği anlamlı mesajı doğru biçimde okuyamadılar.

2.ENOSIS ülkülerini Kıbrıs Türk Halkı'nın olağanüstü fedakârlıkları ve direnci ve Türkiye'nin kararlı duruş ve tutumu karşısında "şiddet" yoluyla gerçekleştiremeyeceklerini idrak etmeğe başladılar. "ENOSİS" hedefine, bu defa, Türkiye'nin AB'ne tam üye olma projesini ve Kıbrıs Türk Halkı'nın AB'ne katılma isteğini istismar suretiyle AB potasında ulaşma stratejisini Yunanistan'la işbirliği halinde uygulamaya koyuldular.

3.Kıbrıs konusundaki terminolojide "ulusal dava" ve "anavatan Türkiye" gibi kavramları tercih etmeyen, Kıbrıs Türk Halkı'nın sözde "Kıbrıs Cumhuriyeti'ne" yamanarak AB'ne katılmasında sakınca da görmeyen, Rum komünist AKEL Partisiyle aynı ideolojik kökenden gelen CTP'nin KKTC'de iktidara gelmesini siyasetlerini kolaylaştıracak bir faktör olarak değerlendirdiler. AB tam üyeliğini daha 1999 AB Helsinki Zirvesi'nde garantilemiş olmanın verdiği güven duygusuyla da ANNAN Plânı'nın kendileri için ortaya koyduğundan daha elverişli bir çözümü ileride elde edebileceklerine inandılar ve inandırıldılar. Sonuçta, 24 Nisan 2004 referandumunda çözümü reddettiler.

4. Cumhurbaşkanı Gül, "Ada'daki mevcut gerçekler" sözünden ne anlaşılması gerektiğini, "Kıbrıs'ta siyasî açıdan birbirine eşit iki halk, iki demokrasi ve iki devlet mevcuttur" sözleriyle, çok açık biçimde ifade etmiştir.

5."Ada'daki gerçekler temelinde çözüm" anlayışı, Talât – Hristofyas mutabakatlarına hiçbir şekilde yansımış değildir. Esasen, BM kararları da Ada'daki gerçeklere Rumların gözüyle bakmaktadır. ANNAN Plânı'nda da öngörülmüş olduğu üzere, çözümle birlikte KKTC'nin ortadan kalkması kaçınılmaz bir sonuç olarak görünmektedir. BM Güvenlik Konseyi kararları "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin" temelinde bir çözüm öngörmüşler ve KKTC'ni yok hükmünde saymışlardır.İki "halk" kavramına BM'nin Kıbrıs terminolojisinde yer olmadığı bilinmektedir.

6. "İki Kurucu Devlet'in eşit statüde" olması: Bu konuda Türk kamuoyuna verilen bilgiler ingilizce olarak hazırlanan belgelerde kullanılan kavramları doğru biçimde yansıtmamıştır. Talât ve Hristofyas çözüm arama sürecinin hedefi olarak belirledikleri "iki kesimli, iki toplumlu federasyonun" biri "Kıbrıs Türk", diğeri "Kıbrıs Rum" olmak üzere iki "Oluşturucu Eyalete" ( Constituent State ) sahip olmasını kararlaştırmış bulunmalarına rağmen, bu kavram Türk kamuoyuna "Kurucu Devlet" olarak yansıtılmıştır. "Oluşturucu Eyalet" ile "Kurucu Devlet" kavramları arasında idarî, hukukî ve siyasî içerikleri, nitelikleri ve doğuracağı sonuçlar bakımından büyük farklar vardır. Burada iki yanlışlık yapılmaktadır. Birincisi, Türkçede kullanıldığı konuya göre hem "devlet" hem "eyalet" anlamına gelen İngilizcedeki "state" kelimesi, İngilizce orijinal metinde hukukî içerik bakımından aslında "eyalet" ve hattâ "vilâyet" anlamına gelecek şekilde kullanılmış olmasına rağmen, Türkçeye "devlet" olarak tercüme edilmektedir. İkinci yanlışlık da "kurucu" kavramında ortaya çıkmaktadır. Orijinal İngilizce metinde "kurucu" (founding) kavramı yoktur. Türkçeye "oluşturucu" olarak tercüme edilmesi gereken "constituent" kelimesi kullanılmıştır.

Bir yanlışlık da, daha önce, 24 Nisan 2004'de ANNAN Plânı'nın ortaya çıkardığı Antlaşma üzerinde cereyan eden referandumda Kıbrıs Türk Halkı için hazırlanan Türkçe oy pusulasında yapılmıştır. İngilizcesine göre "Kıbrıs Türk Eyaleti" olarak yazılması gereken "Turkish Cypriot State" kavramı Türkçeye "Kıbrıs Türk Devleti" olarak çevrilmiştir. Kısacası "iki Kurucu Devlet" kavramı Talât – Hristofyas mutabakatında yer almış değildir."

Bunları ayrıca irdelemek gerekmez. Sayın Uluçevik kapsamlı bir şekilde durumu özetledi ve noktayı şöyle oturttu:
"KKTC Liderliği'nin, Kıbrıs Adası'nın ve Ada'daki durumun sadece Kıbrıs Türk Halkı'nın değil, bütün Türk Ulusu'nun hayatî çıkarlarını ilgilendirdiği gerçeğinin bilinci içinde müzakereleri yürütmesini ve başarılı olmasını diliyoruz."

Ben de diliyorum; ama göreceğiz. Bakalım Osmanlı dönemindeki gibi Galata tercümanları görevlerini yineleyecekler mi?

&&&

İKİNCİ HATA, APTALLIKTIR

Kıbrıs sevdalısı yazar dostum Hüseyin Mümtaz,KKTC'ye dönük olarak dünkü yazısına bu başlığı attı.Ben de aynen aktardım.Bence bizim dışımızdaki kişilerin Kıbrıs'a bakıp yaptıkları değerlendirmeleri önemsemeliyiz. Benim için bunların Karen Fogg veya Soros kulübü üyelerinden olmamaları önemlidir.Alıngınlığa gerek yok. Annan Plânı döneminde Amerika'dan,İngiltere ve hatta Avustralya'dan kimlerin KKTC'ye taşındıkları ve bize akıl satmaya kalkttıklarını unutmadık. Onlar, hem KKTC dışında yaşayanlardı; hem de bizden çok Annan Planını savunup bize "Ruma yama ol ve birlikte yaşa" mesajı verip en iyisinin de bu olduğunu söylüyorlardı. İsimlerini yazmaya gerek yok. Bazıları da Türkiye televizyonlarında boy gösterdiler ama canı yanacak olan bizlere söz hakkı tanımadılar ve de bizlerle açık oturuma yanaşmadılar.İşte şimdi böyle bir döneme girdik yeniden. "Akil adamlar" etrafımızda uçuşuyorlar; yeter ki biz Ruma yama olmayı kabul edelim…

Ama en az bizim kadar gerçeği görüp yanımızda mücadele verenlerin de sözlerini baştacı yapmak bizim görevimiz.Yazar dostumuz Hüseyin Mümtaz'ın yazdıkları onun için önemlidir.İşte bazı bölümler:

"Kıbrıs'ta "nihayet", "bütünlüklü ve kapsamlı çözüm" için bir kere daha al-ver, bir adım önde, kazı kazan vecizelerinde ifadesini bulan görüşmelere oturuyoruz. Oturuyoruz, lâfın gelişi.. "Kıprıslıtürkler" oturuyor. Fakat Türkiye'nin yer almadığı masada nasıl olup da Türkiye'nin garantörlük haklarının görüşülebileceğine anlaşılır bir yanıt verilemiyor. "Kıprıslıtürkler", Hristofiyas'ın seçildiği Şubat ayından bu yana "ön görüşmeler" yapıyorlardı. Komiteler ve Çalışma Gruplarının toplantılarında anlaşmaya varıldı ki, artık "liderler" masaya oturacak. "Kıprıslıtürkler"in acelesi var. Eylül başı görüşme, Aralık sonu anlaşma/imza istiyorlar. Aceleleri var, yangından mal kaçırıyorlar. Adına konjonktür yahut istikrar dedikleri tezgâh bozulmadan malı götürmek istiyorlar.
Kazara "istikrar" bozulursa böyle kolay at oynatamayacaklarının farkındalar.Türk kesiminden masaya oturtulan "Komiteler ve Çalışma Grupları", zaten Annan Plânı sürecinden bu yana AB-D fonlarıyla yetiştirilen, yurt dışında tahsil ve tedrisat gösterilen "tosuncuklar". Peki bu toplum Annan Referandumu'na "evet" demekle yaptığı hatayı bir kere daha yapacak mı?Hata bir kereden fazla yapılırsa artık hata değil, aptallıktır."

3 Eylül görüşmelerinin ardından bu alıntılarla dikkatinizi çekmek istedim.Nasıl olsa biz ele geçirdiğimiz bilgiler üzerine daha çoook yazacağız. Çünkü siyasal hakların ötesinde harita ve toprak konusu can yakmaktadır. Perde gerisini de irdelemeden sonuca ulaşamayız. Önemli olan Kıbrıs Türkünün ve Türk Ulusunun dikkatini Kıbrıs görüşmelerine toplaması…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.