Bildiğimiz pis Bizans oyunları ile başladı

Yayın Tarihi: 04/09/08 00:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Hristofyas'ın sergilediği bu çalışma tarzından en çok CTP'liler tedirgin olmalıdırlar. Çünkü tipik Rum Liderliğinin yıllardan beri uyguladığı taktiği "Yoldaş" olmasına rağmen benimsedi ve uyguladı. Yani KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat'ın "Herşeyin masada görüşülmesine" ilişkin iyi niyetli çağrılarına aldırmadı. Hem yurt dışından destek sağlamaya, hem de yurt içinde taraftar toplama girişimine devam etti. Hele Makarios'un tarihte bir yaprak olarak kalan dönemindeki 1977 doruk anlaşmasını gündeme getirmesi, bilinçli olarak görüşmelerin torpillenmesini hedeflemektedir. Yani bunun anlamı "Ya istediklerimin hepsini verirsiniz ya da konuşa konuşa ben sizi yıpratırım" şeklindedir. Öyle ya 2008'e kadar köprülerin altından onca yıl, onca su geçtikten sonra kalkıp da 1977 doruk anlaşmasının eskimiş maddelerinin ortasında boğulmanın başkaca anlatımı olamaz.

Kaldı ki Hristofyas, bu taraftaki "Yoldaşlarına" ihanet etti. Talat'ı oyuna getirmek için O'nun bilgisine sunmadan, O'nu uyarmadan görüşme öncesinde yazılı açıklama yaptı ve emrivaki ile karşılaşmasını sağladı. Hristofyas, "İki bölgeli, iki toplumlu federal bir çözümün, 1977 'de Denktaş-Makarios arasında yapılan görüşmede Makarios tarafından verilen büyük ödün "olduğunu savundu ve "Ne konfederasyon,ne de bakir doğum yoluyla iki devletin yeni bir ortaklığı oluşturması kabul edilemez" dedi. Hristofyas'a göre "Federal çözüm, iki Toplumun ortaklığı ile olacaktır".

Yani 3 Eylül diye cazgırların halkı meydanlara sürüklemeye kalkmalarının ardından, Yoldaş Hristofyas bombayı patlattı.Yani Makarios döneminden öne çıkamadı; Makarios sonrasının Liderlerinin izlediği politikayı kıramadı. Bunun ana nedenlerinden biri Kilise, öteki Rum sağının güçlü konumudur. Kıbrıs Rum Halkı içinde kimse bu güçlü cepheye yumruk atamaz. Hristofyas da kısa sürede ağzının payını aldı.

Hristofyas'ın geri vites takmasının nedeni, Kilise baskısı ve Bizans
politikasının hortlatılmasıdır. Çünkü ana amaç "Enosis yolunun açık olmasıdır". Adanın Yunanistan'la birleşmesine engel oluşturacak hiçbir anlaşmaya, hiçbir Rum Lider imza atamaz. Bu yaşanarak öğrenilen ve bir yana atılamaz gerçektir.

Zaten bu tarafta Hristofyas böyle bir açıklama yaparken, ona paralel olarak Rum Meclisinin Ermeni Lideri Karoyan, "Türkiye'ye baskı yapılması" için çağrı yaptı ve adadaki Yunan Ordusuna temas etmeden Türk Ordusuna saldırdı.

Yunan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni de eşzamanlı olarak, "Kıbrıs sorunu bir istilâ sorunudur" dedi ve "Sorun 34 yıl süresince çözümsüz kalan BM ve AB üyesi bağımsız bir ülkenin istila sorunudur" diye açıklık getirmek istedi. Ama sorunun 45 yıl önce Rum ve Yunan işgâlinden kaynaklandığını,11 yıl boyunca onca Türkün katledildiğini ve yersiz yurtsuz bırakıldığını anımsamak istemedi. Ve de aklınca çözüme şöyle don biçti: "Yunanistan, BM Güvenlik Konseyi kararları, AB ülke ve değerlerini esas alan iki bölgeli ,iki toplumlu bir federasyon temelinde, tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kimlik çerçevesinde adil, kalıcı ve işlerliği olan bir çözüm yolundaki bu yeni çabayı desteklemektedir" dedi. Bunu "Enosis yolunun önünü açacak çözüm"
diyemediği için söyledi.

B koroya İngiliz ve ABD sözcüleri ise sadece görüşmelerde ilerleme olması temennisinde bulunarak katıldılar. En az Yunan tezinin yarısına da destek verdiler.

İşte KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat, iktidardaki CTP-ÖP ve Ankara bu cepheyi karşısında bulmuştur. Masaya oturmadan harcanan haklarımızın cebe atıldığı ve dünyaya duyurulduğu unutulmamalıdır. BM yetkilisinin iki lider önünde yaptığı açıklama yabana atılır değildir. Sayın Talat, bu konuda yaptığı gafı kolay kolay temizleyemeyecek görünmektedir. Nitekim bırakılan yerden başlandığı görülmektedir. Aksine Rumlar, ek ödün zorlamaktadırlar. Masaya oturmadan Hristofyasın arka cebine konanlar Enosis cephesinin silahı oldu.

KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat ise Ulusa Sesleniş konuşması yapmak ve Hristofyas ve Rum-Yunan Cephesinin yaptığı yanıltıcı girişimin izlenimini silmeye kalkattı.Talat'ın sözlerini buraya not etmek istiyorum: "Kıbrıs Türk Halkının, Kıbrıs adası üzerindeki haklarından vazgeçmeye niyeti olmadığını herkesin bilmesi gerekmektedir.Ayrıca Talat "Bu hakların iki halkın siyasi eşitliği ve iki kurucu devletin eşit statüsü ile korunacağını" da sözlerine ekledi.Talat, Rumlara hitap ederek,"Kıbrıs Türk Halkı kendi kendinin efendisi olmak istemektedir. Kıbrıs Türk Halkının yaşadığı sorunlar ne olursa olsun, bir başka halkın idaresini kabul etmeyeceğini başkaları bilmese bile siz biliyorsunuz"dedi.

Rumların Türklere ödün vermeyeceği gündeme oturuldu. Rum yayın organları da bunu bol bol işlediler. Oysa ortada ödün söz konusu değildir. Ödünden söz edilecekse,Talat'ın sessiz kaldığı üç nokta vardır: " Tek egemenlik, tek vatandaşlık,tek uluslararası kimlik". Bunların verilmediği açıklığa kavuşturulmadan diğer konuları ele almak, bunların ödün olarak arka cebe indirildiğine kanıt olacaktır.

Daha önce de yazdım. Şimdiki Liderler arası görüşmeler bundan önce Sayın Denktaş'la, öteki Rum Liderlerin görüşmelerinin kopyasıdır.Rum plânı aynen uygulanmaktadır.Önce açıklama bombardımanı yapılarak Türklerin katı oldukları irdelenmekte; sonra yabancı temsilciliklere şikâyet edilmekte ve Rum Lider masadan kalkıp birçok örgüt ve devleti ziyaret ederek saptamalarını yapmakta, destek istemektedir.İlgili, ilgisiz, her devlet temsilcisi de konuşmaktadır.Girilen koridor aynıdır. Şimdi Hristofyas ada dışında lâf ebeliği turuna çıkacaktır. Talat ise Komitelerdeki çalışmalara bakıp bekleyecektir.

Son olarak oturtmak istediğim nokta şudur: Yine bir sağırlar diyaloğu başladı. Komünist ayaklarına yatanlara ve yoldaşlığa soyunanlar için bunun kıymeti harbiyesi olmayabilir.Önemsemeyebilirler. Ama biz önemsiyoruz ve Kıbrıs Türkünün Milli Davasının yara aldığını görüyoruz.Sonuçta referanduma gidilecek bile olsa masada verilecek ödünlerden oluşacak yumak, Türkün Milli Davasını olumsuz etkileyecektir. Çünkü Yunan plânı 45 yıllık Rum Yunan işgâlini ört bas etmek, Bakoyanni gibi olayı 34 yıllık olarak göstermek, enosise karşılık adaya barışı getiren Türk Ordusunun adada bulunuşunu bahane ederek Kıbrıs sorununun bir işgâl sorunu olduğunu öne çıkarmak, Rum-Yunan oyunun nereye kadar sarkacağını göstermeye yetmektedir.

KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat'ın, "Soruna yıl sonuna kadar çözüm bulmak" inancı bana göre sadece iyi niyet tezahürü veya fantazi olarak algılanmalıdır. Yoksa dayanağı yoktur. Bu dans iki kişilik de değildir; pistte çoğu vardır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.