Kıbrıs davamız kaosa sürükleniyor

Yayın Tarihi: 16/09/08 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Beni zikzaklı açıklamalar ve sorununun kolayca çözülebileceğini söyleyenler korkutur. Çünkü "Milli davamızın" kırmızı çizgileri o sırada alt-üst edilmektedir.Yıllarca Ulusca üzerine titrediğiniz çizgilerimizin bir anda ortadan kaldırıldığına tanık olursunuz. Onca yılın emeğine bakmadan, birilerinin ayak üstü değerlendirmesi ve marifetmiş gibi Ulusal çıkarlarımızı ayaklar altına alacak hatalar yapması, beni isyan ettirir. İşte son günlerde yeniden bunu yaşamaktayız. Oysa karşı tarafta umulmayacak kadar plânlı ve de atak bir Kıbrıs politikası izlenmektedir. Sağcı lidferlerin yapamadıklarını Komünist AKEL'in liderine yaptırmaktadırlar. Politika üretme merkezi Atina'dır ve AB'yi arkasına almıştır. AB şimdiden Kıbrıs konusunda kararını vermiş,atılacak adımlar için gerekeni dosyalamıştır. Zaman ve zemini uygun bulduğu anda Türkiye'ye yeni dayatma yapacaktır. Konu sadece "Garanti antlaşmasının" kaldırılması,AB Gücünün adaya yerleştirilmesi konusu değildir.

Türkiye'de Hükümet, ödün verildiğini inkâr ederken, bir kısım medya Annan Plânındaki toprak ödünlerine halkın karşı çıkmadığını ve haritayı benimsediğini,bugün Güzelyurt'un verilmesine karşı çıkılmasının anlamsız olduğunu yazacak ve de toprak ödününe hazır olundupunu ilân edecek kadar gaflet içindedir.

Türkiye siyasal kademelerinde ve medyada, ödünlere sıcak bakma hastalığı sürerken, Rum-Yunan cephesinde "Köşeye sıkıştırdık; yüzlerine gülerek ellerindekini almak" kararlılığı vardır. Hele hedefledikleri olan ana politikanın anahtarlarını ucuza kapatınca, daha büyük hedef saptadılar. Bu da onlara göre işin anahtarıdır. Yani "Türk askerinin adadan resmen çıkarılması". AB veya BM hatta Anglo-Sakson cephesi, Yunan-Rum girişimini tam olarak desteklemektedir. Lord Hanney'in, İngiliz Üslerinin kaldırılmasına yönelen politikayı başarısız kılmak için hemen "Garanti antlaşmasının" ele alınabileceğini gündeme sokmaya çaba harcadı. Oysa Rum-Yunan cephesi peşinen "Garanti antlaşmasının" kaldırılmasını ve garantiler konusunda yeni formüller geliştirilmesini hedeflediklerini gizlemediler, açıkladılar.Çünkü burada Rum-Yunan-İngiliz hedefi kesişmektedir.

Bu konum, aynen Girit'te olduğu gibi, Türk askeri yerine "Uluslararası Güçün" adaya yerleştirilmesidir. Bu sadece Türk müdahalesinin değil, Türk korumasının da sonu demektir.Türkiye aynı zamanda, Kıbrıs'taki ve Kıbrıs dolayısıyla denizlerdeki kendi çıkarlarını artık korumaktan vazgeçmiş olacaktır.

Güvenlik ve Garantilerle ilgili 4 senaryo üretildiği artık gizli değildir:

1.BM Kıbrıs Barış Gücü'nün güçlendirilmesi ve güvenliği kapsayacak şekilde operasyonal güvenliği de kapsayacak şekilde yetki arttırımı;

2.AB Gücü: Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti AB üyesidir.İsveç,Hollanda ve benzer ülkeler AB üyesi ülkelerde "yabancı(?) asker" bulundurulmasını kabul etmemektedir.Rum ve Yunan cephesi hassas Skandinav ülkelerinden yararlanarak önceleri Türk-Yunan-İngiliz ve hatta Alman askerlerinden oluşacak bir AB Gücünü kabul eder görünmektedirler. Konu masaya yatırılınca bu listedeki Türk askeri ya tümden atılacak ya da çok aza indirilecektir.Üstüne üstlük AB Gücü İngiliz Üslerine yerleştirilecek ve Türk Gücü bu yolla da kuşatılmış olacaktır.

3.NATO Gücü: Hristofyas iyi bir Komünist olarak bunu kabul edip Moskova'ya ters düşmek istemiyor.Ancak Türkiye'nin de NATO üyesi olması tümden Türk askeri yerine NATO içinde etkisizleştririlmiş bir güç, daha tercih edilirdir. Kontrol NATO'ya geçmiş olacaktır. Bir zamanlar 6 ncı filonun Kıbrıs'taki katliama rağmnen Türk donanmasının önünü kestiği unutulmamalıdır. Bu aynı zamanda lobilere etkin görev taşımak anlamını da taşıyacaktır.

4.KIBRIS GÜCÜ: Bu Rum-Yunan plânlamacıları tarafından satılmak istenen bir fikirdir. Güya "Birleşik Kıbrıs için özel oluşturulan askeri güç" anlamını taşımaktadır.

Kaynağımız Rum basını ve bazı INTERNET haber siteleridir. Bunun için oyunun Atina'da tezgâhlandığı ve gerek AB ve gerekse BM nezdinde kabul görmesi için çalışıldığı bellidir.Çünkü Karamanlis-Bakoyanni plânlamasına uygundur. Onların açıklamaları bunu takviye etmektedir. Rum Dışişleri Bakanı Markos Kipriyanu da ilgili devlet temsilcisi rolünü oynamaya çaba harcamaktadır."Türkiye'nin garantörlüğünü savunmak saçmalıktır" diyecek kadar aptalca bir söz söyleyerek pis arzularını örtememiştir. Amaç barış ise Türk askeri niye dışlanmaktadır? Yunan askeri RMMO'nun mal sahibi olduğuna göre Türk askerinin bu adayı Yunana terketmesi nasıl düşünülebilir?

Bu formüller Girit'te uygulanan modeli anımsatmaktadır.Türk askeri adadan atılacak veya İngiliz Üslerinde tutsak alınacak ve olaylara müdahale olağanı kalmayacaktır. Ada Yunanistan'a bağlanacaktır. Uluslararası camia(???) da "Barış uğruna"buna evet denmesini isteyecektir.

Siz dünden çok bugünü anımsamak istiyorsanız, Azerbaycan halkının katledildiği ve sürüldüğü Karabağ topraklarına dönüşü anımsayan tek batılı devlet ve örgüt anımsıyor musunuz? Türkiye Ermeninin ayağına Cumhurbaşkanını gönderdi ama üçlü toplantı ve Karabağ deyince ABD bunu engelledi. Ermeni lobisi öyle istedi.

İşte Kıbrıs'ta da yaşanmakta olan olayların ucu budur.Önde koşuluyor ve de hata yapılıyor. Çünkü gerçek çözüm vardır;adada iki devlet yaşamaktadır.Tek geriye kalan, bu iki devletin yanyana, barış içinde yaşamaları için Uluslararası camianın kafa sallamasıdır. Gerisi palavra...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.