Göz göre göre Kıbrıs'ı kaybetmek!

Yayın Tarihi: 21/09/08 00:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Kapsamlı sonuç anlaşması olmadan KKTC otoriteleri "Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti'nin" kimliğini ve pasaportunu istemek ve hatta alımını özendirmek konumuna düşmüşlerse, masada Rumdan istenecek ne ola ki? Esaretin resmileşmesi mi? Türkiye'den geriye kalan Türk Ordusunun adadan gidişinin tarihinin ve koşullarının kesinleşmesini mi? Batı Tarkya'da var olan sınırlı haklara kafa sallamak için mi?

Sayın M.A.Talat istediği kadar "Rumlar sinir savaşı yapıyor baskıyla bizden alabileceklerinin azamisini almaya çalışıyorlar" desin. Eğer KKTC otoritesi Hristofyas'ın istemediklerini vermrye başlamışsa, Sayın Cumhurbaşkanına düşen, kaybedilen hakların sadece arkasından bakmak olacaktır.Sen Rumun Pasaportunu,Rumun kimlik kartını teşvik edecek,Rumun Hastahanesine 67 bin kişi gönderecek, her gün 2-3 bin insanımızı o tarafa çalışmaya itecek,öğrencilerin o taraftaki okullara gidişini özendirecek, ticareti o tarafa kaydıracak ve de masada başarı bekleyeceksin? Buna gülmez ağlanır…

Bunu Türkiye açısından da söylemek olası. İç kavgaların durulmadığı Türkiye'de bir Dışişleri Bakanı ikide bir "Kıbrısta herşeyin iyi gittiğini " söylüyorsa, her gün yeni açılım isteyen Rum ve Yunanlı haklı olarak elimizdeki ekmeği de isteyecek konuma gelecektir.Hele Başbakan Erdoğan birkaç adım öne koşturduğunu hatta Rumun artık bizi kovaladığını söyleyerek sonuç alacağını işaret ediyorsa, bu işin sonu geldi demektir. Oysa Rum ve Yunanlı, dünyadan Türkiye'ye baskıya davet çıkarmaktadır.

İşte masa dışında Rum ve Yunan salvoları. Özetlemek istiyorum: Kıbrıs(Rum) Cumhuriyeti Başkanı Hristofyas, sözde "Maraş Belediyesi"nin düzenlediği "geri dönüş ve anti-işgal" eylemleri töreninde "Kıbrıs sorununun çözümü çabalarında herkesten aynı iyi niyet ve uzlaşı ruhu içerisinde hareket etmesini bekliyoruz" dedi ve Türkiye'ye baskı yapılmasını istedi.

Rum haber kaynaklarına göre Hristofyas, uluslararası unsurdan; kararlılıkla hareket etmesini ve "bu inisiyatifin; BM kararlarına ve uluslararası hukuka dayalı işleyebilir ve yaşayabilir bir çözüm sonucuna varabilmesi için Ankara'nın uzlaşmacılık göstermesi amacıyla nüfuzunu kullanmasını" talep etti.
Hristofyas, Maraş kökenli Rumlara; Maraş'ın Rumlara iade edilmesi konusunu uygun zamanda müzakere masasına koyacağını da söyledi.Doğrudan müzakerelere iyi niyetle siyasi birlik içerisinde gitmekte olduklarını; gereken esneklik ve iyi niyet ile; müzakerelerin mutlu sonla(Yani enosis) noktalanması ümidini canlı tutmak amacıyla kendi olanaklarını sonuna kadar kullanacaklarını savunan Hristofyas, Kıbrıs Türk tarafının da aynı iyi niyete sahip olduğuna inandıklarını, müzakerelere siyasi iradeyle gelmelerini beklediklerini söyledi ve şunları ekledi: "Kendimizi kandırmıyoruz. Çözümün daha çok Türkiye'nin isteğine bağlı olduğunu anlıyoruz. Bu nedenle, uluslararası unsurdan kararlılıkla hareket etmesini ve gerekli uzlaşmacılığı göstermesi amacıyla Ankara'ya nüfuz kullanmasını bekliyoruz. BM himayesinde 3 Eylül'de başlayan doğrudan müzakerelerin Kıbrıs sorununun çözümünü gündeme getirmesini umuyoruz. İşgale ve kolonizasyona son verecek; toprağı, halkı, kurumları ve ülke ekonomisini yeniden birleştirecek bir çözüm."

Hristofyas, "Türkiye'nin Maraş'ı 34 yıldan beridir rehin tuttuğunu ve müzakere kozu olarak kullandığını, Türkiye'nin bu politikasının 1979 Doruk Anlaşmaları'nı ihlal ettiğini" savundu. Sözde Maraş Beledye Başkanı da Maraş'ın birincil konu olduğunu işaret etti.

İşte Rum ve Yunan salvoları bunlardı. Şimdi de KKTC tarafına bakalım. Burada konuşan KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat karşı taraftan şikayet etti.Yani kırk yıldır bizim bildiğimizi bize anlatmaya çaba harcadı, nefes tüketti. İşte haber:

Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 2009'da Türkiye'nin AB sürecinde bir "sınavdan" geçeceğini bilen Rumlar'ın, Kıbrıs sorununun bu aşamada bu şekilde devam etmesi ve 2009'un beklenen gelişmelerinin bu koşullarda yaşanmasını taktiksel bir politika olarak sürdürdüğünü ve Rum Yönetimi'nin bu çerçevede bir oyalama taktiği güttüğünü söyledi.

Kıbrıs Türk tarafının bunu aşması, aşamazsa da bu gerçekleri dünyaya, BM ve AB'ye göstermesi gerektiğini kaydeden Talat, bu mücadelenin adım adım, ciddi, kararlı, ancak yavaş yavaş ve istikrarlı bir şekilde hedefe yürüyerek olabileceğini belirtti. Talat, bu çalışmada en büyük desteklerinin halk olacağını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı M. A.Talat, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampüsünde konuştu ve herşeye rağmen sorunu kısa sürede çözmekten dem vurdu.

Talat, "Belki bunu başarırız. Ama süre kısa olacak olsa bile çok zor, çok karmaşık, çok çetrefilli konularla karşı karşıya kalacağız. Bir sinir savaşı yaşayacağız. Nitekim yaşıyoruz zaten" diye konuştu. Sinir harbi ve psikolojik mücadelenin devam ettiğini kaydeden Talat, Rumlar'ın "sizi mümkün olduğu kadar zayıf düşürüp, ellerinde tuttukları Kıbrıs Cumhuriyeti olmanın olanaklarını kullanarak sizi dünyadan tecrit etmeye, psikolojik olarak sizi ve toplumu etki altına alarak, alabileceğinin azamisini almaya çalışmak" şeklinde bir politikası olduğunu da ifade etti.

Şimdi karşılıklı açıklamlara baktığımızda KKTC kanadında davaya bağlılık ve tutarlılık gözüküyor mu? Yoksa teslimiyetcilik sırıtıyor mu? Rum ve Yunanlı ard arda niye ödün istemesin verecek olduktan sonra!..Erken ve de acilen "Birleşik Kıbrıs "isteyen KKTC Cumhurbaşkanı ve de onun karşısında nerede ise üstündekli don ve pantolonu istemeye cüret edecek kadar önyargılı bir Hristofyas…Ne anlaşması? Bunun adı başından teslimyet değil mi?

Ben de bunun karşısında çok ciddi şekilde yer almak gerektiğini söylüyorum. Türkiye'den de ciddi katkı sağlamasını bekliyoruz. Teslimyeti politikaya destek değil!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.