Özdil Nami ne demişti?

Yayın Tarihi: 21/10/08 00:00
okuma süresi: 15 dak.
A- A A+

"Kıbrıs Postası" bu ülkede ilkleri yaşatan bir gazete idi.Tam 10 yıl yayınlayabildim. Büyük rakamlı tazminata ödemeye mahkûm olunca makineleri ve binayı satarak ödedik. Gazete ve dergi yayınını durdurduk; basımevini de kapattık. Şimdilerde Mete Tümerkan aynı ismi Internet gazetesinde kullanmaktadır.Dört dörtlük bir gazete olduğunu itiraf edeyim.

Benim köşe yazılarımın da yayınlandığı bu gazetede KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat'ın Özel Temsilcisi Özdil Nami'nin, Simerini Gazetesine verdiği özel röportajda söyledikleri üzerine açıklaması yayınlandı. "Kıbrıs Postası",başarılı b ir gazetecilik yaparak Özdil Nami ile bu konuda konuştu ve yayınladı. Özdil Nami yapılan eleştirilerin, bilgi sahibi olunmadan ve söylenenleri okumadan yapıldığını ileri sürdü. Köşe yazarlığımın yanında Kıbrıs Türk Basın Konseyi Başkanı ve Dünya Basın Konseyleri Birliği'nin(WAPC)Yürütme Kurulu Üyesi olarak Sayın Özdil Nami'ye hak verdim. Kendisinin savunmasını almalı veya açıklama yaptığında yayınlamalıydık. Açıklama yapmadı. Ancak Açıklama niteklikli söyleşi şimdi çıktığına göre, eleştirenlerden biri olarak "Kıbrıs Postası'nda" yayınlanan o söyleşiyi aynen yayınlamak istiyorum. Bu yolla hem savunma hakkı tanımış hem de ana politikaların anlaşılması olanağı yaratmış olacağım.

Kıbrıs Postası'nda yayınlanan söyleşiye ilişkin haberi aynen aktarıyorum:

"Özdil Nami,"Hristofyas ve Talat'ın anlaştıklarının geçerli" olacağının altını çizdi ve tüm çevreleri bundan sonra daha sorumlu davranmaya davet etti. Nami, Rum basınından yanlış tercüme ya da eksik alınan haber ve değerlendirmeleri esas alarak yorum yapmanın doğru bir yaklaşım şekli olmadığına işaret ederek, "Bilgiyi Rum basınından değil, gelsinler bizden talep etsinler. Herkese kapımız açıktır" dedi.

Özdil Nami'nin "Simerini" Gazetesi'nde yer alan röportajının tam metni şöyleydi:

Özdil Nami ile röportaj : "Hristofyas ve Talat'ın anlaştıkları geçerlidir"

"Soru: Sayın Nami, Cumhurbaşkanı Hristofyas, ilk görüşmeleri sırasında Mehmet Ali Talat'ın, Kıbrıs sorununun çözüm zemininin, tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kimlikle, BM kararları tarafından da belirlendiği üzere siyasi eşitliğe sahip, iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon olacağı konusunda uzlaştığını söylemişti. Sayın Talat'ın tezi hala bu mudur?

Özdil Nami: Evet. Sayın Talat böyle bir tezi desteklemeye devam ediyor. Bunun dışında, bildiğiniz gibi, bahsettiğiniz şeyler 23 Mayıs ve 1 Temmuz tarihlerinde gerçekleşen anlaşmalarla sağlamlaşmaktadır. Aynı zamanda, bu anlaşmalarda, eşit statülere sahip bir Kıbrıslı Türk ve bir Kıbrıslı Rum oluşturucu devletin oluşmasıyla federal bir hükümetin kurulacağı belirtilmektedir.

Soru: Birçok Kıbrıs Rum partisinde ve sade Kıbrıs Rumların ezici çoğunluğunda hakim olan görüş, Türk tarafının Kıbrıs Cumhuriyetinin dağılmasını ve gevşek bir federasyonla bağlantılı olacak iki devletli yeni bir ortaklık oluşmasını istediği şeklindedir. Türk tarafının istediği çözüm bu mudur?

Özdil Nami: Türk tarafının konfederasyona ilişkin bir felsefesi yoktur. Siyasi liderler arasında bulunacak olası bir anlaşma, her iki tarafta da ayrı ayrı referandumlara sunulacak. Kıbrıs'taki yeni durum, referandumda çıkacak olumlu oya bağlı olacak, yani halkın 'evet' demesine... Vurgulamak istediğim şey, (müzakere masasında) Kıbrıs Türk tarafının konfederasyon veya iki ayrı bağımsız devlet talep etmediğidir. Devletler kelimeleri, iki liderin kendi aralarında anlaşmaya vardıkları anlamı taşımaktadırlar. Federasyon devletine katılacak kurucu oluşturucu devletlerden bahsediyoruz. Anlaşma bu iki devlet arasında imzalanmayacak, anlaşmayı halk referandumda imzalayacak. Bu anlaşmaya geçmişten beraberinde getireceği tüm unsurlar da dahil edilecek, çünkü diğer planlar ve hatta Annan Planı bile bu şekildeydi.

Soru: Kısa süre önce Sofya'da, Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasındaki en büyük engelin Türk tarafının felsefesi olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Hristofyas'a nasıl yanıt vereceksiniz? Yani, köklerinin, kendi ülkesi için bile demokratikleşmesinde ve reformlara gitmesinde engel teşkil eden askeri rejime dayandığı şeklindeki açıklamasına…

Özdil Nami: Bu büyük bir hatadır. Geçmişe bakacak olursak, 2004 yılından itibaren sonraki dört yılda, kesinlikle hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Çünkü iktidarda Sayın Papadopulos vardı ve Sayın Talat ile herhangi bir anlaşmaya varma niyeti yoktu. Sayın Hristofyas'ın yönetimi devralmasından sonra Ledra Palace barikatı (not: metinde aynen bu şekilde verilmiştir) da açıldı, liderler arasında zirve görüşmesi oldu, eş zamanlı olarak üç değişik anlaşmaya varıldı. Buna paralel olarak, kapsamlı bir çözüme ilişkin doğrudan görüşmeler de başladı. Dolayısıyla, zorluklar sizin söylediğiniz gibi, Türkiye'den ve askeri rejimden kaynaklanmıyordu. Bugüne kadar karşı karşıya kalınan zorluklar Kıbrıs Rum liderliğinden kaynaklanmaktaydı. Liderlik değişir değişmez, aniden her şey ilerlemeye başladı ve ilerleme de gözlemlendi. Bu nedenle, hiç kimse engellerin Türkiye'den kaynaklandığını iddia etmesin. Türk tarafı, vizyona sahip olduğunu kanıtlamıştır. Bunu hem Annan Planında, hem de iki liderin kendi aralarında vardıkları anlaşmalarla kanıtlamıştır. Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak, anlaşmalara uyuyoruz ve Türkiye de tüm bunları destekliyor.

Soru: İki tarafın tezlerinde var olan büyük farklılıkları göz önünde bulundurursak, Sayın Talat'ın da dediği gibi Kıbrıs sorununa çok yakında ve hatta 2008 yılı bitmeden önce çözüm bulunması mümkün müdür?

Özdil Nami: Türk tarafında bir söz ver: İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar da koklaşa koklaşa anlaşır. Bizler de, karşılıklı iyi niyete sahip bir şekilde ve Kıbrıs Rum tarafıyla diyalog içinde birbirimize yardım ederek, bütün bu zorlukları aşacağız. Diyalog aracılığıyla başaramayacağımız bir şeyin olmadığına inanıyoruz. Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliğine saygı duyacağını söylerken, madem ki iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu kabul ettiğini ve yönetimi Kıbrıs Türk toplumu ile paylaşılabileceğini söylüyor, o zaman ben de her engelin aşılabileceğine inanıyorum. Kesinlikle iki tarafı da endişelendiren unsurlar vardır, ancak müzakereler aracılığıyla, iki toplumu da memnun edecek ortak bir formül bulacağımıza inanıyorum.

Soru: Kıbrıs'ın AB üyesi olduğu ve Türkiye'nin de üye olmak istediği ortadayken, neden Türk askerlerinin varlığında ve Türkiye'nin garantilerinde ısrar ediyorsunuz?

Özdil Nami: İlk olarak, bunu Kıbrıs Türk tarafının istediğini söylememiz lazım. Geçmişi hatırlayan Kıbrıs Türk halkı, Türkiye'nin garantör güç olmayacağı herhangi bir çözümde kendini güvende hissetmemeye devam ediyor. Bir anlaşmada, Kıbrıslı Türklerin güvenliğinin olmaması halinde, ortaya çıkacak bütün olumlu unsurların, AB'ne katılımımızın sonucu olarak elde edilecek en iyi ekonomik durumun hiçbir anlamı olmayacak. Kıbrıslı Türkler Türkiye'nin garantörlüğünü istemekle, şu anda kendi hislerini ifade ediyorlar. Üstelik sadece Türkiye garantör güç olmayacak. Yunanistan ve İngiltere de garantör güç olacaklar. Öte yandan askerlerin sayısı, iki tarafın varacakları anlaşmaya uygun olarak, yavaş yavaş azalacak. Elbette tüm bunların uygulamasını denetleyecek mekanizmalar olacak. Zaman içinde, Kıbrıslı Türklerin genç kuşağı eğer, bizim bugün yaptığımız değerlendirmeden farklı bir değerlendirme yaparsa, bunu daha sonra onlar ele alacak. Ancak şu an, bu şekilde kendimizi güvende hissediyoruz. Türkiye'nin garantörlüğüne ihtiyaç duymadıklarının kanıtlanması gerekecek. Tarih, şu ana kadar buna ihtiyaç duyduğumuzu gösterdi. Adada kalacak asker sayısı Kıbrıs Rum tarafı için herhangi bir tehlike arz etmeyecek. Aksine, Kıbrıs Rum tarafı bizden daha büyük bir sayıya sahip olmaya devam edecek. Esas olarak, sayı daha çok sembolik olacak. Kıbrıs Rum tarafının bu konuda anlayış göstermesini ümit ediyorum.

Soru: İki halkın ve iki devletin ortaklığını mı yoksa uluslararası açıdan tanınan, BM ve AB üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin dönüşeceği, ortak federal bir devlette iki toplumun işbirliğini mi savunuyorsunuz?

Özdil Nami: İki tarafın referandumda ayrı ayrı 'evet' dedikleri andan itibaren bu, yeni bir oluşuma sahip olacağımız anlamına gelmektedir. Bu yeni oluşum, 23 Mayıs anlaşması doğrultusunda, oradaki tanımlamadan ortaya çıktığı şekilde olacak. Bu yeni oluşumla, BM'ye yeniden üye olmak için başvuruda bulunacağımız anlamına gelmemektedir. Ne de AB'ne üyelik için yeniden bulunacağımız anlamına gelmektedir. Yeni bir bayrak ve yeni bir anayasa olacak. Bu da, iki halkın referandumda 'evet' demelerinden sonra olacak. Biz bunu söylüyoruz.

Soru: Kısa süre önce Cumhurbaşkanı Hristofyas, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon'a, 'Nikiforos' ve 'Toros' askeri tatbikatlarının yapılmaması için müdahalede bulunmayı ve askerden arındırma işlemine ilk olarak Lefkoşa bölgesinden başlamayı önerdi. Bu öneriye katılıyor musunuz ya da katılmıyor musunuz? Neden?

Özdil Nami: Öneriler resmi olarak elimize geçmedi. Bu yüzden bu konu üzerinde herhangi bir görüş belirtemem. Biz şu anda, Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulmak için yapılan görüşmeler üzerinde yoğunlaştık. Eğer bu tür öneriler gerçekten varsa, değerlendirme yapılır ve akabinde cevap verilir.

Soru: Kıbrıs Rum tarafında ve birçok Kıbrıslı Türk'ün kafasında, Sayın Talat'ın, Ankara'nın onayı olmadan, Kıbrıs sorununda ilerleme ile ilgili herhangi bir karar alamayacağı görüşü hüküm sürmektedir. Bunu nasıl yorumlarsınız ve bu izlenimin geçerli olmadığını nasıl kanıtlayacaksınız?

Özdil Nami: Bugüne kadar yaptıklarımız halkımızın desteği ile oldu ve atılan her olumlu adım Kıbrıs Rum tarafında liderliğin değişmesinden hemen sonra gerçekleşti. Bu da, ne bizde ne de Türkiye'de herhangi bir sorunun olmadığı anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, Kıbrıs Rum tarafınca, Türkiye engeline takılan ve bizim tarafımızdan kabul edilmesini isteyen herhangi bir öneri yapılmamıştır. Tek bir Kıbrıslı Rum bile, Kıbrıs Türk tarafına yapılmış, çok beğendikleri, ancak Türkiye'nin itirazına tökezledi diye reddettikleri bir önerinin olduğunu iddia edemez. Türkiye Talat'ı destekliyor ve Kıbrıs Türk halkının yanındadır.

Soru: Görüşmelerin çıkmaza girmesi halinde ne olması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Özdil Nami: Bizim arzumuz, her konunun iki lider arasında ayrı ayrı halledilmesi ve böyle bir sonuca ulaşmamamızdır. Çıkmaz durumunda garantör güçler var, BM var. Yardım etmek için müdahalede bulunabilecek diğer örgütler de var. Böyle bir şeyden bahsetmemiz oldukça erkendir. Ancak, iki liderin ihtiyaç duyulduğu zaman, bu yöntemi uygulayacakları konusunda şüphem yoktur.

Soru: Yasal sakinlerinin talep ettiği ve BM kararlarının da belirlediği gibi, Mağusa'nın iadesini engelleyen şey nedir?

Özdil Nami: Bildiğiniz gibi, etrafı dikenli tellerle çevrili şehir kapsamlı müzakerelerin bir kısmıdır. Kıbrıs sorunu birçok başlıktan oluşmaktadır. Taraflar kendilerine hizmet edenlerden bazılarını ayırıp, onları ön plana çıkaramazlar. Kıbrıs Rum tarafı bunu isteyebilir, ancak biz yıllardır izole edilmiş bir haldeyiz, doğal bir yaşam sürmüyoruz. Konuları parça – parça ele almak yerine, biz kapsamlı bir çözüm için çalışıyoruz ve diğer tarafı da aynı çerçeve içinde hareket etmeye çağırıyoruz.

Soru: Kıbrıs sorununa Avrupa Mevzuatına dayalı bir çözüm bulunmasını kabul etmeye hazır mısınız?

Özdil Nami: Evet, Avrupa Mevzuatı ile hiçbir sorunumuz yoktur. Burada, AB ilkelerinden, insan haklarından, yasalardan, demokrasi ve Avrupa Anayasasının üstünlüğünden bahsetmekteyiz. Annan Planı bile AB ilkeleri doğrultusundaydı ve AB tarafından da bu nedenle desteklenmişti. Elbette, varacağımız çözümde bazı noktalarda bazı sapmalar olacak. Bu sapmalardan bazıları geçici, bazıları kalıcı olacak. Bu düzenlemeler, üyeliğe aday olan tüm ülkeler için uygulanmaktadır.

Soru: Görüşme sürecine yardımcı olması için, bazı güven artırıcı önlemlerin uygulanması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Özdil Nami: Evet, bunlardan bazıları uygulandı. Örneğin, teknik komitelerin kurulması gibi… Bu komiteler tarafından etkili bir çalışma yapıldı ve bu günlerde bu çalışma hayata geçirilmeye ve görülmeye başlayacak.

Soru: Bize samimi bir şekilde söyleyin, Kıbrıs'ın Kuzey kesiminde kaç bin yerleşik yaşıyor ve Sayın Hristofyas'ın 50 bin yerleşik kalması önerisini kabul ediyor musunuz?

Özdil Nami: Şu ana kadar verdiğim yanıtlar dürüsttü. Kısa süre önce nüfus sayımı yaptık. Tüm bilgiler web sayfasındadır ve isteyen bu adrese girip, bu verileri görebilir. Bu konuda hiçbir şey saklamıyoruz. Kıbrıs Rum tarafı da, yurtdışından gelen yabancılara vatandaşlık verdi. Vatandaşlığın verileceği insanların oranı ile ilişkili olarak, Annan Planında bu rakamın 45 bin olması konusunda anlaşmaya varılmıştı ve bir liste vermiştik. Bu rakam 42 bine ancak geliyordu. Ancak, bildiğiniz gibi, bu konu, daha çok, insani bir konudur ve uygun şekilde değerlendirilecek".

İşte Sayın Özdil Nami'nin "Simerini'den" hareket ederek "Kıbrıs Postası'na" kadar varan açıklamaları böyledir. İsteyen istediği şekilde değerlendirsin.Ben görevimi yaparak köşeme aktardım...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.