Anılarımdaki Hüseyin Kanatlı

Yayın Tarihi: 08/03/20 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Geçen haftaki “Anladım Hayatmış Mazinin Adı” başlıklı yazımda bir paragraf şöyle diyordu:

Minderde otururken kapının çalınması, açtığımda güleryüzlü Hüseyin Kanatlı’nın bir yarışmayı kazandığım müjdesi verip beni Bayrak Radyosuna çağırması”.

İşte bu anıda bahsettiğim değerli üstad Hüseyin Kanatlı’yı, yüreği sevgi dolu bu muazzam insanı geçtiğimiz hafta yitirdik.

13, 14 yaşlarındayım. Bayraktar Orta Okuluna gitmekteyim. Her genç gibi müzik hastasıyım. Özellikle batı müziği tutkumdur.

Bir öğleden sonra, okuldan geldim, koridordaki minderde oturuyorum. Kapı çalınıyor. Açtığımda gözlerinin içi dahi gülümseyen babacan birisi ile karşılaşıyorum.

Kendini tanıtıp “Plak Yarışması” programını kazandığımı söylüyor ve beni birkaç gün sonra Bayrak Radyosuna çağırıyor.

Bu babacan adamın Hüseyin Kanatlı olduğunu biliyordum. Lefke Sancak Radyosunda birkaç yıl görev yaptığı dönemde, ilkokul öğrencisi iken sunduğu “Çocuk Saati” programlarındaki piyeslerde birkaç kez rol almıştım.

İstek parçam olan Tom Jones’un “Daughter of Darkness” şarkısı yarışmayı kazanmış. İsteği gönderen istasyona çağrılıp Hüseyin Kanatlı ile sohbet ediyor.

Radyoya gideceğim gün geliyor. Birkaç gün öncesinden heyecandan uyku gözüme girmiyor.

O zamanlar Posta Dairesinin üst kısmında olan Bayrak Radyosuna girerken zangır zangır titriyorum.

Duayen sunucu birkaç dakika içinde o kendine has samimi içtenliği ile beni rahatlatıyor. Sorduğu sorulara rahatça cevap veriyorum.

Televizyonun olmadığı zamanlarda radyo tutkunu idik. Dış dünya ile temas Hayat, Ses gibi mejmualar ve tabi radyo yoluyla sağlanırdı. Ama radyomuzun başına toplanmamıza en çok nedenlerden biri, Hüseyin Kanatlı idi.

Müzik istek programları, kazandığım “Plak Yarışı” programı ve sunduğu diğer programlar çok popülerdi. Onun o tadına doyum olmayan kadife sesini zevkle dinlerdik.

Sonradan televizyonların gözbebeği olunca onunla daha fazla aşina olduk.

Aynı zamanda yapılan etkinlikler onsuz olmazdı. Sunucu arandığında muhakkak ilk akla gelen oldu son zamanlara kadar.

Televizyon programlarını yıllarca izledim. Geride bıraktığım Kıbrıs’ımı andım programlarında hep. “Televizyonda Radyo” ve son yıllarda “Dizelerdeki İzler” programını kaçırmamaya özen gösterdim.

2 yıl önce birlikte “Dizelerdeki izler programını hazırladıkları can Dostum şair Kemal Uzunlar ve bağlı bulunduğu Limasollular Derneği onun için Londra’da bir Vefa Gecesi düzenlemişlerdi.

Gecenin sunuculuğunu yapma görevi bana verilince çok mutlu oldum. Kemal ile her buluştuğumuzda Hüseyin abiyi görüntülü arar, onunla dakikalarca sohbet edip gülerdik. Espri yapmayı seven çok neşeli bir mizacı vardı.

Londra’ya geldiğinde buluşup sohbet etme şansını yakaladım. Yukarıda bahsettiğim anıyı ona anlattım. Güldük.

Ancak aksi gibi etkinlikten bir gün önce hastalandım. Çok istememe ragmen geceye katılamadım. İnsan bir şeyi çok istediğinde olmuyormuş bazan.

Köşe yazılarım, televizyon programlarım için daima yorum yapar, yol gösterir, beni teşvik ederdi.

Övünmek nefret ettiğim bir şeydir. Başkalarını beni övmesinden çok rahatsız olurum. Ama Hüseyin Kanatlı abimin görüşünü almak için kendine gönderdiğim bir yazıma yaptığı yorum her zaman en büyük övünç kaynaklarımdan olacak.

“Şarkılar Bizi Söyler” başlıklı yazıma gönderdiği yorum şöyle idi:

Ertanç Bey kardeşim... Ne diyeceğimi bilemiyorum. Dilim, nutkum tutuldu. Bu bir makale değil... Bir gazete yazısı değil... Bu bir düzyazı değil... Bir şiir de değil... Ondan da öte 'müzikal bir şiir'dir. Bu '^şiiri' sadece okumadım; dinledim de... Peşrevinden taksimine, taksiminden semaisine kadar makam makam dinledim. Hem de defalarca... Ve doyamadım. Bendeki etkisi okadar geniş ve ilham verici ki..Duygular, notalar, anılar ve zevklerle yüklü bir ilham kaynağı oldu benim için..Ufukları renkli ve geniş duygularınızı KIbrıs Postası'nda okurlarınızla paylaştınız. Aynı duyguları Bayrak TV'de bir tür müzikli klip şeklinde, benim de izleyicilerle paylaşmama müsaade buyurmanızı diler; sizleri hürmetle alkışlarım. Sevgi, selam ve saygılarımla...”

Ne mutlu bana ki o büyülü sesi ile bu yazımı “Dizelerdeki İzler” programında okudu.

Işıklar içinde uyu büyük üstad. Seni şimdiden çok özledim.

Gelen hafta nostaljik yazılarım devam edecek. Sırada Leymosun ve Lefke anılarım var.

 

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları