Fromm Zenginler Listesi

Yayın Tarihi: 13/05/20 10:49
okuma süresi: 13 dak.

Maddeler dünyasında vermek, zengin olmak anlamına gelmektedir.

Çok şeyi olan değil, çok veren zengindir.

Bir şeyi yitirmekten korkan istifçi ne kadar çok şeyi olarsa olsun, ruhbilim dilinde yoksul ve yoksun bir kişidir.

Ancak kendinden bir şeyler verebilen kişi zengindir.

Başkalarına kendinden bir şeyler verdiğini hisseder.

Ancak yaşamaları için gerekli gereksinimlerinden başka bir şeyi olmayanlar maddi şeyler vermenin sevincini yaşayamazlar.

Ne var ki günlük deneyimlerimiz, kişinin en alt sınırda gerekli gereksinim dediği şeyin, onun serveti kadar, kişiliğine de bağlı olduğunu göstermektedir.

Yoksulun, zenginden daha fazla verme eğilimi taşıdığını hep biliriz.

Ama belli bir noktanın ötesinde yoksulluk vermeyi olanaksız kılmaktadır.

Bu durum, kişiye sadece doğrudan acılar verdiği için değil, aynı zamanda yoksulun elinden, verme sevincini aldığı için de onur kırıcıdır.”

Marksist ve sosyalist insancıl dünya görüşünü benimseyen ünlü filozof Eric Fromm “Sevme Sanatı” adlı kitabında zenginliği bu şekilde tanımlamıştır.

İtiraf etmem gerekirse benim de merak ettiğim, en başta gelen konudur “Mutluluğun Formülü”.

Peki mutlu bir hayatın sırrını bilen var mı? Mutluluğun Formülünü bulan var mı?

Aşk mı?

Şöhret mi?

Servet mi?

Yoksa az aşk, biraz şöhret çok da servet mi?

Mutluluğun Formülü insanın kendisiyle barışık olması mı?

Çalışmayı sevmesi mi?

Her gün kötü olanı iyileştirmek isteği mi? Yani hayatı güzelleştirmek mi?

Ya da Seçilmiş Olma İsteğinden vazgeçmek mi?

Ya da Eric Fromm’un Sevme Sanatı kitabındaki tanımı ile Mutluluğun Formülü çok vermek mi?

John Harvard’ın vasiyetinde okula bıraktığı 400 kitapla bir kütüphane oluşturulan ve şimdilerde kütüphanesinde 15 milyondan fazla kitap bulunduğu bilinen dünyanın en prestijli üniversitelerinden Harvard’da yapılan yaklaşık 80 yıllık bir araştırma, insanların para ve şöhretten gelen memnuniyetten çok toplumu kucaklamanın daha uzun yaşamalarına ve daha mutlu olmalarına yardımcı olduğunu kanıtladı.

En basit ifade ile araştırmanın amacı Mutluluğun Formülünü elde etmekti.

“Grant and Glueck” ismiyle anılan bu çalışma aslında iki araştırmanın birleşiminden oluşuyor. Grant Araştırması kapsamında 1939-2014 yılları arasında ABD’nin Massachusetts eyaletinin başkenti Boston’da büyüyen 456 düşük gelirli erkek incelenirken Glueck Araştırması kapsamında ise 1939-1944 yılları arasında Harvard Üniversitesi’nde okuyan ve mezun olan 268 erkek ve yakınları incelenmiş.

Araştırmanın günümüzde devam eden bölümünün direktörlüğünü yapmakta olan Psikiyatrist Robert Waldinger Ocak 2016’da yaptığı bir TED konuşmasıyla devrim niteliğindeki çalışmanın sonuçlarını anlatmıştı. 

Araştırmaya, 1938'den 1954'e kadar liderlik yapan Clark Heath idi. Araştırma, daha çok dönemin hakim genetik ve biyolojik determinizm görüşünü yansıtıyordu. İlk araştırmacılar, fiziksel özelliklerin, entelektüel yetenek ve kişilik özelliklerinin yetişkin gelişimini belirlediğine inanıyorlardı. Kafatasları, yüz kemiklerinin ve benlerin detaylı antropometrik ölçümlerini yaptılar, büyük organların işleyişi hakkında derinlemesine notlar yazdılar, beyin aktivitesini EEG’lerle incelediler ve hatta erkeklerin el yazısını analiz ettiler.

Şimdilerde, araştırmacılar 1938'de bilim kurgu gibi görünecek yöntemlerle, DNA testi için deneklerin kanını alıyor, vücutlarındaki organları ve dokuları incelemek için MRI tarayıcılarına koyuyorlar.

1966'da araştırmacı olarak ekibe katılan psikiyatrist George Vaillant, çalışmaya 1972'den 2004'e kadar liderlik etti. Bir psikanalist olan Vaillant,  uzun ve mutlu hayat yaşayan insanlarda ilişkilerin oynadıkları rolün önemini vurguladı.

Bilim adamları 1938'de Büyük Buhran sırasında 268 Harvard’lı ikinci sınıf öğrencisinin sağlığını izlemeye başladığında, uzun bir araştırmanın sağlıklı ve mutlu yaşamlara öncülük etmek için ipuçları ortaya koyacağını umuyorlardı.

Evet araştırmacılar bu çalışma ile istediklerinden daha fazlasını aldılar.

Dünyanın en uzun yetişkin yaşamı çalışmalarından biri olan Harvard Üniversitesi Yetişkin Gelişimi Araştırması'nın bir parçası olarak yaklaşık 80 yıldır hayatta kalan erkek denekler izlendikten sonra, araştırmacılar fiziksel ve zihinsel sağlıkları hakkında veri topladılar.

Buna ek olarak, bilim adamları araştırmalarını, şimdilerde 1300 kişi olan ve 50'li ve 60'lı yaşlarındaki deneklerin çocuklarını da içerecek şekilde, erken yaşlardaki yaşam deneyimlerinin zaman içinde sağlığı ve yaşlanmayı nasıl etkilediğini öğrenmek için genişletti. Bazı denekler hayatlarını başarılı iş adamları, doktorlar, avukatlar olarak sürdürmeye devam ederken bazıları da şizofren veya alkolik olarak hayatlarını sürdürmektedirler.

Aradan geçen onlarca yıl boyunca kontrol grupları genişledi. 1970'lerde Boston kentinin en yoksul bölgelerinde yaşayan 456 çocuk bu araştırmanın bir parçası olarak araştırmada yer aldılar ve bu çocukların 40'ı halen yaşıyor. On yıldan fazla bir süredir de, araştırmacılar katılımcıların eşlerini de bu araştırmaya (Grant ve Glueck) dahil etmeye başladılar.

Yıllar geçtikçe, araştırmacılar, deneklerin kariyer ve evlilikteki başarı ve başarısızlıkları da dahil olmak üzere sağlıklarını ve yaşamlarını da incelediler.

Araştırmanın genel müdürü Robert Waldinger, Massachusetts Genel Hastanesi'nde bir psikiyatrist ve Harvard Tıp Fakültesi’nde de bir psikiyatri profesörü, “Şaşırtıcı bulgu olarak, ilişkilerimizin ve ilişkilerimizde ne kadar mutlu olduğumuzun sağlığımız üzerinde güçlü bir etkisi var” dedi. “Vücudunuza dikkat etmek önemlidir, ancak ilişkilerinize dikkat etmek de çok önemlidir” açıklamasında bulundu.

Robert Waldinger, “50 yaşında ilişkilerinden en memnun olan insanlar 80 yaşında en sağlıklı olanlardı” dedi.

Araştırma, insanları hayatları boyunca mutlu eden şeylerin para ya da şöhretten çok yakın ilişkiler olduğunu ortaya koydu. Bu bağlar insanları hayatın hoşnutsuzluklarından korumakta, zihinsel ve fiziksel çöküşü geciktirmeye yardımcı olmakta ve uzun ve mutlu bir yaşamın sosyal sınıf, IQ ve hatta genlerden bile daha önemli olduğunu göstermiştir.

Geniş tıbbi kayıtlar ve yüzlerce yüz yüze görüşme ve anketler de dahil olmak üzere verileri inceleyen araştırmacılar, erkeklerin ilerleyen yaşları ile aile, arkadaşlar ve toplumla ilişkileri arasında güçlü bir ilişki buldular. Araştırma, insanların 50 yaşında ilişkilerinden duydukları memnuniyet düzeyinin, fiziksel sağlık için kolesterol seviyelerinden daha iyi bir belirleyici olduğunu göstermiştir.

Robert Waldinger, popüler bir TED Konuşmasında, “50 yaşında onlar hakkında bildiğimiz her şeyi bir araya getirdiğimizde, nasıl yaşlanacaklarını tahmin eden orta yaş kolesterol seviyeleri değildi” dedi. “İlişkilerinden ne kadar memnun kalmışlardı. 50 yaşında ilişkilerinden en memnun olan insanlar 80 yaşında en sağlıklı insanlardı.

Araştırmacılar aynı zamanda evlilikteki memnuniyetin insanların ruh sağlığı üzerinde oldukça koruyucu bir etkisi olduğunu buldular. Araştırmanın bir kısmı, 80'li yaşlarında mutlu evlilikleri olan kişilerin, fiziksel olarak çok acı çektikleri günlerde bile duygusal acı çekmediklerini göstermiştir.

Araştırma, mutsuz evlilikleri olanların hem duygusal hem de fiziksel acı hissettiklerini göstermiştir.

Araştırmaya göre, daha uzun yaşayan deneklerin sigara ve alkolden uzak duranlar olduğunu göstermiştir. Araştırmacılar ayrıca, güçlü sosyal bir desteği olanların yaşlandıkça daha az zihinsel bozukluk yaşadıklarını bulmuşlardır.

Evet, Yalnızlık, en az sigara ve alkolizm kadar güçlü bir katil.

Waldinger bir TED konuşmasında “İyi ilişkiler sadece bedenlerimizi korumakla kalmaz; beynimizi de koruyorlar”dedi. Waldinger “Ve bu iyi ilişkiler, her zaman pürüzsüz olmak zorunda değiller, ilişkilerde yaşanan sıkıntılar ne kadar zorlu da olsa gerçekten birbirlerine güvenebileceklerini hissettikleri sürece, ilişkiler devam edebiliyordu.”

Araştırmacılar, yaşlanmanın doğumda başladığı için, insanların yaşamın her aşamasında kendilerine bakmaya başlaması gerektiğini söylüyor.

Waldinger “Yaşlanmanın sürekli bir süreç olduğunu ve verebileceğim en iyi tavsiye vücudunuza 100 yıl boyunca ihtiyacınız olacakmış gibi dikkat edin çünkü olabilirsiniz.” dedi.

Fiziksel aktivite, alkol ve sigaradan uzak durmak, yaşamın iniş ve çıkışlarıyla baş etmek için olgun mekanizmalara sahip olmak, sağlıklı bir kilo ve istikrarlı bir evlilik sağlıklı yaşlanmanın 6 temelini oluşturmaktadır.

Araştırma, genetik avantajların (uzun ömürlü atalar) uzun bir ömür için sağlıklı ilişkilerden daha az önemli olduğunu göstermiştir. Öte yandan, alkolizm ve depresyon hayata yıldız olarak başlayan insanları bir tren kazası enkazına dönüştürebiliyor.

Sonuçta mutluluk formülü para veya elde edilen şöhretle ilgili değil. Formül, ailemiz, arkadaşlarımız ve eşimizle olan ilişkimizin sağlamlığına dayanıyor. En yalın ifade ile sağlıklı ve gerçek insan ilişkilerine.

Yapılan bu araştırma, hayatta güvenebileceğimiz, kendimizi teslim edebileceğimiz insanlara sahip olmanın sinir sistemimizi rahatlattığını, beynimizin daha uzun süre sağlıklı kalmasına yardımcı olduğunu, duygusal ve fiziksel acılarımızı dindirdiğini gösteriyor.

Önemli olan kaç tane arkadaşımızın olduğu, duygusal bir ilişkimizin olup olmadığı değil, önemli olan yakın ilişkilerimizin kalitesi. İlişkilerimizin ne kadar derin olduğu, bir şeyler paylaşırken kendimizi ne kadar güvende hissettiğimiz, karşımızdakinin gerçekten kim olduğunu ve onun bize gerçekten kim olduğumuzu gösterip gösterememesi.

Ancak sağlıklı yaşlanmanın anahtarı ilişkiler, ilişkiler ve ilişkilerdir.

Evet Mululuğun Formülü sağlıklı, derin ve güçlü insan ilişkilerine bağlı.

Dünyadaki en büyük zenginlik mutluluksa, en iyi insan ilişkilerine sahip olanları da Fromm Zenginler Listesi’ne ekleyebilirmiyiz sizce?

Başınızı 2 elinizin arasına alıp, masmavi göğü delercesine Fromm Zenginler Listesi’ndeyim diye haykırabilirmisiniz?

Ünlü ekonomi dergisi Forbes'un 1987'den bu yana her yıl yayımladığı zenginler listesindeki kaç isim Fromm Zenginler Listesi’nde yar alabilir?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.