BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Kendini yönetemeyenler krizi nasıl yönetsin?

Yayın Tarihi: 21/08/20 07:00
okuma süresi: 9 dak.

Kriz "uyarı sinyallerini" her zaman önceden verir!

Niteliği ne olursa olsun, ne kadar hazırlıklı olunursa olunsun, toplumsal krizleri en etkili şekilde yönetebilmek, oluşacak enkazın ve sistem çöküşünün büyüklüğünü en düşük düzeye indirmek açısından önemlidir. Etkili kriz yönetiminin başarısı, yaşanacak her türlü olumsuzluklarda, senaryolaştırılan durum planlarından en uygun olanını, en acil şekilde uygulamaya koyma kabiliyetine, becerisine ve yeteneğine sahip olabilmek ile doğru orantılıdır. Konunun psikolojik ve sosyolojik boyutunu da en geniş açıdan görebilmek ve bunlarla da ilgili önceden önlemler alabilme becerisine sahip olmak, krizlerin yönetiminde, önemli bir yaklaşım tarzıdır.

KKTC Hükûmeti ve meclisi, kriz yönetiminde maalesef sınıfta kaldı!

Neden sınıfta kaldığını söylüyoruz? Çünkü ayakları yere basan, krizleri yönetebilen, tecrübeli ve/veya tecrübesiz ülkenin siyasi liderlerinin, ülkeye kendi alanlarında yöneticilik yapan siyasilerin çoğunun, krizleri yönetme beceri notları, çok zayıf da ondan! Yani bu konuda hükûmetin de, meclis de kalkıp da kürsüde konuşma yapan milletvekillerinin de, etkili ve yapıcı kararlar aldıramamalarından dolayı, halkın sorunlarını meclise yeterince yansıtamamalarından dolayı, not ortalamalarının zayıflığından, hükûmet de, milletvekilleri de, muhalefet de topyekün sınıfta kaldı!

Farklı bir bakış açısına sahip olmak istiyorsanız; halkın hangi soruları sorduğuna değil, o soruları "neden" sorduklarına odaklanmalısınız! Bu ülkeyi yönetenler olarak siz, bunlara ne kadar odaklanıyorsunuz?..

Bir ülkede, işsizlik tırmanışa geçmişse, kriminal ve adli olaylarda artış başlamışsa! Sinirler gerilmişse! Çaresizlik, insanları suça itiyorsa! Suçlarda patlamalar tırmanmaya başlamışsa! Duygusal ve düşüncesel sorun yaşayanların sayısı gün geçtikçe artıyorsa! Geçim derdi korkunç boyutlara ulaşmışsa! Halk her yönden maddi yıkım yaşıyorsa ve borç batağına sürüklenmişse! Özel sektör kan ağlıyorsa! Esnaf sayısı her geçen gün azalıyorsa! Sektörlerin sorunları artarak devam ediyorsa! Tüm sektörler ayakta kalma savaşına girmişse! Maddi ve manevi zararlar yükselişe geçmişse! Boşanmalar artmışsa! Vatandaş, devlet dairelerinin önünde, kuyruklarda, güneşin altında sıcakta, eziyet çekiyorsa! Sağlıkta endişeler çoğalmışsa! Siyasiler, halka hizmet siyasetini halen daha öğrenmemişse! Uluslararası siyaset göz ardı edilmişse! Sistem çöküşünün sinyalleri halen daha görmezlikten geliniyorsa! Gözler seçimden başka bir şey görmüyorsa! Ciddi bir kriz yönetiminin, "başarısızlığından" söz etmek mümkündür!

Krizi yönetmek eşittir toplumsal "algıyı" yönetmektir!

Şimdi düşünsel bir görselleştirme egzersizi yapalım, şunu düşünün; eski bir arabanız var. Ana yoldasınız. Önünüzde ve arkanızda uzun uzadıya bir trafik sıkışıklığı var, önünüzü ve arkanızı göremiyorsunuz, trafik yavaş ilerliyor, hava çok sıcak, arabanın sıcaklık ibresinin giderek yükseldiğini görüyorsunuz, bir taraftan sürekli korna sesleri duyuyorsunuz ve benzininiz de bitmek üzere, duracak ve arabayı dinlendirecek ne bir yer, ne de bir imkân var... Yol üzerinde hiç kullanmadığınız ve bilmediğiniz birkaç tali yol var ama hangisinin nereye gittiğini ve ulaşmak istediğiniz yere ne kadar sürede ulaşabileceğinizi bilemiyorsunuz... İşte hükûmetlerin yönetim anlayışı ile çoğu kişinin hayatları bu şekildedir şu anda...

Şimdi aynı senaryoda şunu düşünün;

Şu an aynı anayolun üzerinde "helikopter" içerisindesiniz.

Aşağıya bakıyorsunuz...

Trafiğin tüm karmaşasını,

Yoğunluğunu,

Araçların nereye kadar uzadığını ve,

Tüm tali yolların nereye çıktığını,

Hangi yolların kapalı, hangilerinin açık olduğunu görebiliyorsunuz...

Aşağıdaki insanlarla aynı yol üzerindesiniz...

Sadece "bakış açınızı" ve "bulunduğunuz yüksekliği yukarıya doğru artırmakla,"

Bulunduğunuz yere bakış açınızı,

Sorunları çözme yollarınızı ve

Fırsatları görme kabiliyetiniz tamamen değişmiş oldu...

Bireysel ve toplumsal olarak hayata, olaylara, sorunlara bakış açımız bu şekilde geniş açıdan olmalıdır...

Bir bilinçaltı davranış bilimci, hipnoterapist danışman olarak size görselleştirip verdiğim şahsıma ait bu düşünsel özel egzersiz örneğinde; zihninizi elinizdeki eski arabanın yükselen sıcaklığına, benzinin bitiyor olmasına, havanın sıcaklığına, araba korna seslerine yoğunlaştırmanızı "saplantı" haline getirirseniz, hiçbir zaman çözümler üretemez, fırsatları göremez ve ilerleme sağlayamaz, hayattan da zevk alamazsınız...

Kıbrıs’ta "Algı körlüğü" vardır, bu nedenle farklı şeyler de yapılmalıdır... Farklı şeylere de odaklanılmalıdır! Bireysel olarak da, toplumsal olarak da, ülkeyi yöneten hükûmetler olarak da bakış açımız bu şekilde geniş ve yüksekten olmalıdır. Başarılı bir "yol hikâyesi", başarılı bir "yaşam hikâyesi" ancak bu şekilde yaratılır. Unutmayın birinci nesil her zaman "öğreniyor", ikinci nesil "öğretiyor" ve üçüncü nesil de "uyguluyor", yani yenilenmemiz için "üç" nesil gerekiyor! Bu bilinçle bakış açılar yapılandırılmalı ve geleceğe güçlü bir ülke olarak hazırlanılmalıdır. Bu ülke daha güzel günleri ve yaşamları hak ediyor artık...

Kendini yönetmede, zihni etkin kullanmada en önemli yöntemlerden biridir, "Bakış Açısı" ve her zaman geniş bakış açısına sahip olmak, düşünceleri sınırlandırmamak önemlidir. Bakış açısının en büyük düşmanı zihinsel ve toplumsal stres ve korkudur. Cesareti etkileyen, doğruluğunu ve yanlışlığını bilmediğimiz şeylerdir... Bunlar her zaman bakış açısını darlaştıran en büyük unsurlardır. Bunlardan her zaman uzak kalınmalıdır... Sorun asla korkunun kendisi değildir! Gerçek korku, onu nasıl algıladığınız ile ilgilidir! Stresin bizi değil, biz stresi kontrol altında tutmalıyız, bireysel ve toplumsal olarak...

Bireysel ve toplumsal belleğe gereksiz resimler oluşturarak, gelişmeyi ve ilerlemeyi engellemeyin, kendinizi ne kadar iyi yönetirseniz, toplumu da o derece iyi yönetirsiniz ve algılarınızı oluşturursunuz. Kendi kişisel krizinizi ne kadar iyi yönetirseniz, toplumsal krizleri de o derece iyi yönetirsiniz tüm birimleriyle... Odaklanmanız gereken tek şey; bireysel, toplumsal ve evrensel "Bakış Açısı"dır. "Bireysel Bakış Açısı"ndan, "Toplumsal Bakış Açısı"na ve sonrasında da "Evrensel Bakış Açısına" yönelmeyi öğrenmeliyiz her bir birey olarak! Ancak o zaman kendi kişisel ve toplumsal başarı hikâyenizi yazmış olursunuz! Ve ülkede "başarılı bir kriz yönettik" diyebilirsiniz!

Ünlü düşünürün dediği gibi, “Beyninize yeni bir kapı açacak, size bir değer katacak insanla bir araya geldiğinizde; bir şey öğrenirsiniz, bir şey düşünürsünüz, yeni bir yere bakmaya başlarsınız. Düşünceniz yeni bir boyut kazanır, yaşamınıza farklı bir bakış açısı eklenir...”

Bireysel ve toplumsal mutluluk, yaşadığımız hayat tarzında değil, hayata bakış tarzımızdadır...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.