BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

"Doğal gaz müjdesi ve perdenin gerisi!"

Yayın Tarihi: 28/08/20 07:00
okuma süresi: 15 dak.

Türkiye'nin gelişim tarihi sürecini araştırırsanız, şuna rastlarsınız; liderlerin TV karşısına çıkıp da "müjde ey halkım..." dediğinde, iki şey düşünülürdü. Birincisi, çeşmelerden su mu akacağı yoksa, ikinci olarak da memur maaşları mı ödeneceği yönündeydi tüm düşünceler, konuşmalar ve gazete manşetleri o dönemlerde...

Yıl 2020, sıcak bir ağustos ayı ve Sayın Erdoğan, "müjde ey halkım..." dediğinde, dünya; "Türkler doğal gaz buldu, artık Türkleri kimse durduramaz..." diye konuşmalar başlıyor tüm dünya gazete manşetlerinde... Bunun değerlendirmesini siz yapın...

Şimdi tüm dikkatler, Karadeniz'den gelen güzel haberlerin ardından, Doğu Akdeniz'deki millî  mücadeleye yöneldi... Türkiye'nin müjdesi, Yunanistan'ın ve Güney Kıbrıs'ın uykularını kaçırdı... Dış basında, Türkiye'nin doğal gaz bulduğu haberleri en üst sıraya çıkınca, Yunanistan Başbakanı da, diyalog çağrısı yapmayı ihmal etmedi...

Şu anki sorun, Kıbrıs adasının etrafındaki alanın parsellenmesidir. Parsellenen bölgelerin altındaki doğal gaz rezervi muazzam bir rezerve. Türkiye'ye 2600 yılına kadar, yaklaşık 500-600 yıl yetecek kadar doğal gaz rezervi olduğu tahmin edilmektedir. Dünya, doğal gaz ihtiyacının %30'nu bu bölgeye kaydırıyor... Dünyada çıkarılan doğal gaz rezervinin %30'unu, Akdeniz bölgesinin karşılayabileceği söyleniyor. Sorun olan, bu kadar büyük bir alanı, Güney Kıbrıs'ın, yandaşları ile birlikte kontrol etmek istemesi, bu bölgeye hükmetmek istemesidir!..

Bu aşamadan sonra gelinen nokta, hassasiyetini ve önemini koruyor. Dikkat edilmesi gereken nokta, Doğu Akdeniz'de çok sayıda ülkeyi harekete geçirecek kadar, çok büyük çıkarların döndüğüdür... Trilyonlarca dolardan bahsediliyor... Burası çok önemli; Şu anda Total, ENI, BP ve Shell gibi enerji devlerinin odaklandığı Kıbrıs, Lübnan, Suriye, ve İsrail arasında kalan ve Levant Havzası adı verilen bölümle ilgili en kapsamlı çalışmayı Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi (USGS) 2010 yılında yayınlamış bulunuyor. Bu rapora göre Levant Havzası'nda toplamda 1,7 milyar varillik iki petrol rezervi olduğu tahmin ediliyor. Fakat bölgenin doğal gaz zenginliği, enerji devlerinin iştahını daha fazla kabartıyor. Bölgede büyük oranda deniz yatağında olan çıkarılabilir doğal gaz rezervinin 3,45 trilyon metreküp olduğu tahmin ediliyor. Bu şu demek; Hiçbir küresel ve/veya yerel gücün gözardı edemeyeceği kadar büyük bir rezerve bu, böylesine devasal bir kaynak için, her ülke gözünü kırpmadan savaşa girebilir! Dünyanın en zengin ülkeleri arasına girecek, bu kaynağı eline geçiren her güç! Bu kaynakla yapılacak atılımlar, süper güç olma yolunda en büyük adımlar olacaktır... Ortada inanılmaz, göremediğimiz kadar büyük çıkaralar, ve inanılmaz göremediğimiz kadar büyük bir güç savaşı var!.. Potansiyeller ve aktörler o kadar fazla ki, Doğu Akdeniz'deki aktif her güç, büyük bir dünya savaşını, fitillemeyi göze alabilecek kadar gözü kara olabilir!..

Doğu Akdeniz, işlerin ciddi boyutta, karışabileceği kadar çok hassas bir süreçten geçiyor şu anda... Bölge, tüm dünyayı içine çekebilecek, bir güç savaşının odak noktası konumunda. Dünyanın en büyük doğal gaz kaynaklarının bu bölgede olduğu unutulmamalıdır! İsrail açıklarından, Filistin ve Kıbrıs açıklarına kadar yayılan bölgede. 453 milyar metreküp doğal gaz olduğu hesaplandı... Bu, İsrail'in, yüzlerce yıl, doğal gaz ihtiyacını karşılamaya yetiyor. Doğu Akdeniz'deki devasal boyuttaki doğal gaz kaynağını kontrol edecek güç, bir taraftan da Suriye'yi kontrol etmesi gerekmektedir. Bunun içindir ki, Doğu Akdeniz'de dünyanın en büyük güçleri sürekli hiç durmadan savaş tatbikatı yapıp duruyor. Rus, savaş gemileri de son zamanlarda boğazdan geçişlerini, şimdiye kadar görülmediği kadar çok fazla artırdı. Bir taraftan da, İsrail'in denizaltıları, Doğu Akdeniz'de dolaşıp duruyor... İsrail, ayrıca Yunan adalarının bir bölümünü, birer askerî üste çevirmiş durumda...

Türkiye, haklı olarak bu durumda ve şartlarda kimseye güvenemez. Çünkü ortada o kadar büyük çıkarlar var ki, en güvenilenler bile, sizi bir saniyede harcamaktan çekinmez... Sayın Erdoğan, son on yıl içinde, büyük bir mücadeleye girişmiş ve Türkiye'nin Millî çıkarlarını, merkezden, yani Türkiye'yi Türiye'den yönetme kararlılığının vazgeçilmez olduğunu, yapmış olduğu her konuşmada, dünyaya duyurmuştur. Bunun üzerine, yalnızlaştırma politikaları ile farklı farklı küresel oyunlara maruz bırakılmıştır Türkiye, ve direne direne bu günlere gelmiştir...

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan liderliğinde Türkiye'nin Millî mücadelesinin, çok boyutlu güç kazanması ve kararlı duruşu nedeni ile çok uluslu oyunlar, farklı kulvarlarda artarak oynanmaya devam ediyor, sürekli tuzaklar hazırlanıyor... Bunlar için de, her bir ayrı kulvardaki, karşı mücadelelere Türkiye, kararlı bir şekilde cevap veriyor. Çok uluslu oynanan ve oynanmak istenen tüm bu oyunlar, yakın zamanda da bitecek gibi görünmüyor.

Dış güçlerin, Türkiye'nin iç ve dış politikasında başaktör konumunda olan Sayın Erdoğan'ı devirebilmek için çeşitli arayışlar içerisinde olduğu gözlenmektedir. Öncelikle baş aktörü zayıflatmak, partisini parçalamak, iç politikadaki bütünleşmeyi bozmak için elinden geleni yapacaklardır... Buna halk ile bütünleşerek hazırlıklı olmak, en önemli karşı tedbir olacaktır. Bu noktada halk ile kurulacak bağın gücü, o ülkenin dışta görülecek gücü olacaktır. Unutulmamalıdır ki, gün geldi, dış güçlerin dış politikaları, Türkiye'nin iç politikası olmuştur. Bu durumdan da beslenenler olmuştur, tüm bunların, çok yakında daha net bir şekilde ortaya serileceği kesindir...

Çok ilginç ve düşündürücü bir nokta daha vardır ki, yabancı kaynaklarda araştırırsanız görürsünüz, CIA'in uzantısı olarak da kabul edilen, 1948'de Douglas Aircraft Company tarafından Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetlerine araştırma ve analiz sunmak için kurulmuş, kar amacı gütmeyen bir Amerikan küresel politika düşünce kuruluşu olan "RAND Corporation"ın (Kaynak: Wikipedia), hazırladığı Türkiye ile ilgili araştırma ve raporlarında, Türkiye'nin iç politikasına odaklanılarak, toplumsal değişikliğe gitmek için neler yapılması gerektiği konusunda karşı tarafa (muhalefet partilerine) akıl veriyor, yol haritası çiziyor... (Kaynak: RAND Corporation resmi internet sitesi)

Dünya, Türkiye ve KKTC’ye dışlayıcı bir politika sürdürmeye devam ediyor... Olumsuz yaptırımlar var...  Doğu Akdeniz, jeopolitik ve jeo-ekonomik mücadele alanı haline dönüşmüş durumda. Doğu Akdeniz'de doğal gaz da, petrol da olduğu kesindir. Kıbrıs etrafında, bunun nasıl paylaşılacağı üzerine  hem KKTC’yi hem de Türkiye’yi dışlayan bir gidişata girilmiştir... Aslında en önemlisi deniz yetki alanları üzerinde bir mücadele var! Bu sadece basit petrol ve/veya doğal gaz paylaşımı meselesi değildir! Jeopolitik olarak genelde kara alanları üzerindeki mücadeleye odaklanılmış iken, şimdi ise bu denizler üzerinden bir mücadele söz konusudur! Bu bağlamda, ABD'nin onayladığı bir kuşak, bir  ittifak kuşağı oluşturuldu. Neye karşı? Türkiye ve KKTC’ye karşı... Ada üzerinde denizlerde tüm kaynaklarda iki tarafın eşit hakkı olmasına rağmen, Güney Kıbrıs’ın, Akdeniz'de tek taraflı münhasır ekonomik bölge ilan etmesi ile birlikte, Türkiye'de tamamen hukuki çerçevede, kendi haklarını ve KKTC'nin haklarını savunmak üzere görev üstlenerek, yola çıktı...

Tabii burada ittifak kuşağının uyguladığı birtakım taktiksel stratejiler mevcuttur. "Yeni soğuk savaş psikolojisi, taktik ve stratejileri" uygulanıyor şu anda... Öncelikle, bu noktada müthiş bir propaganda var, dünya kamuoyu tarafından olaylar aşırı bir şekilde abartılarak, Türkiye, yalnızlaştırılmaya çalışılıyor! Hatırlayacaksınız, Avrupa Birliği'nin projesi olan "NABUCCO Projesi", Türkiye'nin müthiş taktiksel adımlar atması ile başarısızlığa uğratılmıştı... Şu an, Doğu Akdeniz'i, yeni soğuk savaşın, ilk tezahür ettiği nokta olarak değerlendirmemiz mümkündür. Bu çok önemli! Bu nedenle de, stratejik seviyede, büyük güçler arasındaki mücadelenin yansımalarını bizler, hem bölgesel, hem de Kıbrıs üzerinde görüyoruz... Bütün bunlar aslında, stratejik seviyede, süregelen mücadeleden bağımsız gerçekleşmiyor! Bunun da altını kalın kalın çizmek gerekiyor... Bugün Doğu Akdeniz’de ne yaşanıyorsa, ya da Karadeniz’de güç dengesi açısından neler olabiliyorsa, hatta Ege’de, Yunanistan ile zaman zaman, bazı aykırı sesler ordan bize yöneliyorsa, bütün bunlar aslında, yeni dünya düzenindeki "yeni soğuk savaş psikolojisi, taktiği ve stratejisinin" bütünüdür...

Bu bahsedilen eski soğuk savaş gibi bir şey değil! Yani, ideolojik bir boyutu yok! Böyle ittifaklar katı ve net değil! Dolayısıyla, şu anda, belirli konular üzerinden, konu bazlı, belirli “İş birliği Kuşakları", birbirine karşıt oluşturuluyor, Türkiye’nin de bu konuda hassasiyetleri ortada, ve en önemlisi Türkiye baştan beri, bu yeni dünyaya karşı, oluşumlara karşı, refleks olarak yaptığı şey, “dengeleme siyaseti",  ve bunu da çok iyi yapıyor aslında, kolay bir şey değil, asıl mücadele, ABD ile RUSYA arasında, dolayısıyla onların hem Karadeniz’de hem de Akdeniz’de bizim etrafımızda, Orta Doğuda, müthiş bir mücadelesi var. Kimi zaman biz bunun örtülü olduğunu görüyoruz, kimi zaman açık olarak ortaya çıkıyor. Her şeyi izlemek zorundayız... Unutmayalım, “karşılıklı bağımlılık dünyasında" olduğumuz için, bugün Çin ile ABD arasındaki ticari ilişkileri, dünya piyasalarını nasıl etkiliyorsa, bizler de bunlardan doğal olarak etkileniyoruz... Dolayısıyla, bütün bunları, bu "karşılıklı bağımlılık dünyasında", her şeyi izlememiz gerekiyor ve de dünya ile "ilişkilerimizi sürekli çeşitlendirmeliyiz!" Bu çok önemli. Uzak doğu ülkeleri olsun, Avrupa ülkeleri olsun, İslam ülkeleri olsun, iktisadi, askerî ve siyasi anlamda bütün bu ilişkileri çeşitlendirme gayreti içerisinde olunması ile birlikte, Türkiyeye de, KKTC’ye de yeni kapılar açılacaktır... Birçok alanda da bunun böyle olduğunu gözlemliyoruz... Dolayısıyla en önemli hususlardan biridir bu konu...

Türkiye'den ve Amerika'dan üniversite eğitimleri, uzmanlık eğitimleri almış bir Kıbrıslı Türk olarak, bu yazımı yazarken yapmış olduğum tarafsız detaylı araştırmalarımda şunu gördüm ki, bugün Türkiye, Millî mücadelesinde, Sayın Erdoğan liderliğinde, geleceğine sahip çıkmanın kararlılığında, bu uğurda yılmadan bir mücadelenin içinde...

Doğu Akdeniz'de mavi vatan'da Egemenlik haklarına sahip çıkmanın kararlılığında, emperyalizminin üzerlerine saldığı tüm terör örgütlerine karşı, soluksuz mücadelenin içinde. Ekonomik bağımsızlığını güçlendirme çabalarını baltalamaya çalışanlara karşı, topyekün mücadelenin inancında ve direncindedir...

Türkiye'yi dış politikada ve iç politikada hak ettiği gibi, ön yargısız doğru anlayabilmek, Kıbrıs Türk'ü olarak her birimize düşen önemli bir görev ve sorumluluktur. Olumsuz haksız eleştirileri yapmadan, bu bilinç ve sorumlulukla, geniş açıdan analitik düşünce ile eleştirel analize yönelmeliyiz, aydın her bir Kıbrıslı Türk olarak, bize de bu yakışır...

Ünlü düşünürün söylediği gibi; "Polemik yüzünden çoğumuzun gözünü perdeler bürümüş, artık insanlar arasında değil, bir gölgeler dünyasında yaşıyoruz..."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.