BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Kıbrıs Türk halkı çok ciddi bir yol ayrımında! Kutuplaşmadan hemen vazgeçilmeli!

Yayın Tarihi: 16/10/20 07:00
okuma süresi: 10 dak.

Kıbrıs Türk halkı bir yol ayrımına gelmiş bulunuyor ve önemli bir kararla karşı karşıya... KKTC'de Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki aday ikinci tura kaldı ve esas çekişme şimdi başlıyor!

Birilerinin, bir yerleri arkasına alarak seçim kazanma çabasının, ters tepme olasılığının da yüksek olacağı ikinci turda, iki aday karşı karşıya gelecek... Ada siyasetinin "kutuplaşma" ile sonuçlanması halinde, çok ciddi sorunları da beraberinde getireceği kesindir. Dileğimiz KKTC'de siyasetin ciddi kutuplaşmalara gitmemesi yönündedir! Bu doğrultuda gelişmeler olması durumunda, iç siyasette KKTC kutuplaşması oranında "birlik" de kaybolacağından, Kıbrıs Türkü'nün dışarıda hukukunu ve hakkını savunması da o oranda çok fazla zorlaşacağı, zor bir yola girilmiş olunacaktır... Bunu çok iyi ve net bir şekilde görmemiz, anlamamız ve değerlendirmemiz gerekiyor...

"Kutuplaşma siyaseti" bizi bir yere götürmez! Topluma yapılacak en büyük ihanettir "kutuplaşma siyaseti..."

Toplumun, farklı talep ve çıkarlarını çoğaltmak yerine, sistem en üstten, en aşağıya doğru uyarlanınca, doğası gereği ülkemizdeki partiler, toplumun ihtiyaç ve taleplerinden beslenmiyor! Bunların neticesinde, gündelik hayatın içerisinde, halkın ihtiyaç ve taleplerine hizmet eden parti yapıları maalesef ortaya çıkmıyor... Partiler, gündelik yaşamdan değil, devlet kaynaklarından ve gücünden beslenmeye başlayarak, kendini var etme yoluna gidiyor... Böyle de olunca siyasetin tamamının odaklandığı şey, devlet olanaklarını ele geçirmek oluyor... Siyaset alt yapısı, toplum ve vatandaşın taleplerinden değil, devlet çıkarlarını nasıl paylaşılacağı, devlet mekanizmalarını nasıl kullanılacağı üzerinde gelişiyor... Bu yapı doğal olarak da, hastalıklı bir siyaset anlayışı geliştiriyor... Bu da, farklı ihtiyaçları ve talepleri destekleme temelinde gelişmiyor... Doğrudan güç dağıtımı ve doğrudan çıkar sistemlerine sahip olma yarışı, daha çok kavgacı, çatışmacı, hoşgörüsüz bir siyaset iklimini yaratıyor... Bu hoşgörüsüz, çatışmacı yapı, siyasi arenadaki kişilerin karakterlerinden ortaya çıkmıyor, genel siyasi yapımız, tüm siyasi kurumlarımızın sistemi, bu siyaset tarzını ve bu sistemin ürettiği lider ve kadroların oluşumunu zorunlu kılıyor... Bir süre sonra da uzlaşmanın öznesi olması gereken partiler, çatışmanın ve toplumsal kutuplaşmanın öznesi, nedeni ve taşıyıcısı haline dönüşebiliyorlar!

Kıbrıs Türk halkının, yıllar itibarıyla siyasetten uzaklaşması ve siyasetçiye güvenin kalmaması yönünde bir artışın olması ile sandığa gidenlerin sayısının düşmesi, önemli bir alarm ifadesidir...

Ülkemizde son dönemlerde, siyasette ve toplumda çok fazla kutuplaşmaya gitmek, hayati derecede önemli sorunları da gün yüzüne çıkaracaktır... Bu da bir başka çok önemli alarm ifadesidir! Bu noktada çok dikkatli olmak zorundayız!

Kutuplaşma, toplumun farklı görüş, umut ve ideolojilerle ayrılması değil, bu grupların hiçbir koşulda, diğer tarafa geçme ihtimalinin kalmamasıdır... Tehlikeli olan da budur!

Kutuplaşma psikolojisi, her doğruyu kendi tarafında, her yanlışı da karşı tarafta aramaya zorlar. Bu süreçte herkes kendi köşesine çekilir... Sadece kendi liderini dinler, kendi kanalını izler, kendi gazetesini okur, kendi gibi insanlarla bir arada bulunur... İnsanlar "birey" olmaktan çıkmış, kendini bir tarafın "parçası" haline getirmiştir. "Diğer taraf" zihinlerde kendine yaşam hakkı tanımayacak bir şeytana dönüşmüştür ve hedefini gerçekleştirmek için içselleştirmiş olduğu sinsi planlarını uygulamaya koyar... İçeride bu kadar kutuplaşmış ve birbiriyle kavgalı olan toplum yaratılmaya çalışılırken, dışarıda KKTC hedeflerinde, nasıl başarılı olacak! Bu sorunun cevabını tam anlamıyla bileniniz var mı! Bu konuda toplumda yaratılmak istenen ne! Bugün, bu konularda her zamankinden daha fazla kaygılı olmamız gereken bir dönemdeyiz!

Bilinçaltı davranış bilimi ile ilgili bir örneği sizinle paylaşmak istiyorum; Uzak doğu'da maymunları yakalamak için özel bir metot geliştirilmiştir. Hindistan cevizine, delik açılarak içi oyulur... İçine maymunların sevdiği tatlı bir yiyecek konularak, bir iple ağaca ya da bir yere bağlanır... Delik maymunun elini sığacak kadar geniştir ve elini, delikten yumruk şeklinde tuttuğu sürece dışarıya çıkaramaz... Ve maymun çok sevdiği tatlı yiyeceğin kokusunu alır, elini hindistan cevizinin içerisine sokar ve yiyeceği tutar, ama bu tatlı yiyecek elinde olduğu sürece, elini dışarıya çıkarması imkânsızdır... Eli yumruk şeklinde olduğu sürece, delikten dışarıya çıkaramaz ve avcılar da oraya ulaştığında, maymun tepki göstermesine rağmen, oradan kaçamaz... Aslında maymun herhangi bir şeyin kontrolünde değildir! Sadece onu, kendi bağımlılığının gücü kontrol etmektedir. Yapması gereken tek şey, yiyeceği bırakmak ve elini serbest bırakmaktır. Düşüncelerinde, "doyumsuzluğu" o kadar güçlüdür ki, bu tuzaklardan kurtulan çok az sayıda maymun vardır...

Aslında bizi oyuna getiren, bizi tuzağa düşüren ve orada tutan şey, kişisel hırslarımız, arzularımız ve düşüncelerimizde onlara "bağımlılığımızdır!" Tek yapmamız gereken, elimizi serbest bırakarak benliğimiz ile bağımlı olduğumuz şeyleri özgürleştirerek, onları serbest bırakmaktır...

Çoğu insan, bu örnekte de olduğu gibi, kişisel hırslarının ve bunlarla ilgili düşüncesel bağımlılıklarının farkında olmadan yaşamaktadır... Yapmamız gereken, onları "uyandırmak!" Kişisel birtakım hırsların, aklın ve mantığın önüne geçmesine engel olmaktır! Kıbrıs Türk halkının, birliğini, beraberliğini ve sosyoekonomik değerlerinin yükseltilmesi, kültürel uzlaşmanın sağlanabilmesi için, bu toplumun her bir bireyine ihtiyaç ve destek vardır... Kıbrıs Türk halkının kaderi “çaresizlik", "umutsuzluk" ve "belirsizlik” olmamalıdır... Siyaset, kişisel çıkar aracı olarak kullanılmamalıdır! Bunu engellemek hepimizin ortak hedefi olmalıdır, bu ülkede yaşayan her bir birey olarak hepimize görevler düşmektedir...

KKTC yol ayrımında ve bazı şeyler ters tepebilir! Önsezileri yüksek, analitik düşünebilen Kıbrıslı Türk halkı karşısında tüm ezberler de bozulabilir!

Kıbrıs Türk halkının bir bireyi olarak, şu an bulunduğun bu yol ayrımında, hangi yolda olduğunu kendinden daha iyi bilen ve anlayan yoktur... Artık o yoldasın ve burada "kutuplaşmaya" izin yok... İçsel huzura ve mutlu, sağlıklı bir yaşama giden yolda, asla oynanan ve oynanmak istenen oyunlara da izin yok... Seçeceğin yol, var olmanın gücü olacaktır... Çocuklarının gücü olacaktır... Torunlarının gücü olacaktır, yani Kıbrıs Türk halkının gücü ve Kıbrıs Türk halkının mutluluğu olacaktır... Buna tüm kalbinle, tüm benliğinle şimdi hazır hissediyorsan, o zaman doğru yoldasın...

KKTC'nin yeni dönem cumhurbaşkanını, bu son turda, seçmeye hazırsın...

Şimdi sıra sende ve "mühürü" vurma zamanı!

Ve seçtiğin bu yol ayrımında, vicdani ve vatandaşlık görevini yerine getirmekle, huzurlu bir şekilde, pişmanlık duymadan, tercih ettiğin hayatı yaşamaya başlayacaksın...

Eflatun’un 2400 yıl önce söylemiş olduğu şu sözünü, her seçim döneminde hatırla! “Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır...”

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Kuzey Kibrisli16/10/20 13:31
Sn Mapolar, köşenizi çok büyük bir keyifle okuyorum. Yazılarınızı samimiyetle ve okuyanları bilgilendirmek, düşündürmek amacı ile hazırladığınızı çok net bir şekilde hissettiriyorsunuz. Kendi adıma teşekkür ederim. Yukarıdaki yazınızda toplumumuzu oluşturan bireylerin genel analizinde yapmış olduğunuz tespitlere katılıyorum. Ayrıca durumumuzu çok ta kibar bir şekilde ifade ettiniz... Ancak mevcut duruma gelmiş bir toplumdan ve bireylerinden nasıl olur da yüksek önsezili ve analitik düşünebilme kabiliyetli olarak bahsedebiliriz? Bana kalırsa bu özellikler sizin de yazınızda ifade etmiş olduğunuz nedenlerden dolayı çoktan yitirilmiştir.... Allah yardımcımız olsun!