BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

KKTC'de kimler siyasette olmalı?

Yayın Tarihi: 22/10/21 07:00
okuma süresi: 15 dak.

Gazetelere bir göz atarken, ülkemizdeki öncü siyasetçilerinin genel olarak şu söylemlerinin öne çıktığı, manşetler oluşturulmaya çalışıldığı ve parti görüşü olarak vurgu yapılmadan, sadece belirli isimlerin "ben" olarak daha fazla öne çıkmaya çalıştığı dikkat çekmektedir...

"Üreterek var olacağız!"

"Adalet, özgürlük, dayanışma!"

"Uyumlu bir koalisyonla istikrar mümkün!"

"Bugün artık ayağa kalkma ve mücadele zamanıdır!" 

Öncelikle yabacı siyasetçilerle ilgili çeşitli çalışmalar, araştırmalar yapan bilinçaltı davranış bilimci ve ikna-algı yönetimi iletişim danışmanı olarak da şunu söyleyebilirim ki, bu ve buna benzer lider konumundaki siyasetçi söylemleri ve açıklamaları maalesef içinde bulunduğumuz çağa ait değillerdir!

Bunlar çok eski tarz seçmen kazanma söylemleridir ve bunlar KKTC siyasetinin ilk oluşumuna başlandığı o 1974 yılları sonrası siyasetçi yaklaşımlarını yansıtmaktadır ve artık ne KKTC eski KKTC'dir, ne de dünya eski dünyadır...

Akla gelen ilk soru neden halen daha ülkeyi yönetmeye aday olan üst düzey lider konumundaki yeni siyasetçilerin dahi, içinde bulunduğumuz yüzyılın gereklerine göre davranmayarak, çok eski siyasetçi görüntüsü ve üslubuyla bu toplumu ileriye götürmeye çalışmaktadır...

Nesiller değişmektedir, bugün doğru olarak bildiğimiz şeylerin yarın yanlış olabileceği bir dünya düzeninde yaşamaktayız... Bu kişilerin ne zaman kürsüde ders verme görüntüsünden çıkarak, gerçek siyasetçi kimliğine evrimleşecekleri aslında önemli bir merak konusudur...

Kullanılan tüm ifadeler, koalisyon yaklaşımlarına yönelik tüm görüşler ve değerlendirmeler, gerçekleştirmek istenilen uygulamaların tümü ve daha fazlası bu ülkedeki geçmiş siyasetçileri tarafından söylenmiş ve denenmiştir... Pek çoğu da yeni siyasetçilerin döneminde yapılmaya çalışıldı ama yapılamadı! Başarılı olunamadı! Aynı şeyleri söyleyerek ve yaparak nasıl farklı sonuçlar alacaksınız? Alamazsınız! Bugün siyaseten geldiğimiz nokta ortadadır...

KKTC siyasetinin 1974 sonrasında kurulan ve bugün en büyük partisi noktasında olan partileri incelediğimizde karşımıza şöyle bir durum ortaya çıkıyor; bu partilerin başarısının icraattan çok, "örgütlenme" konusundaki başarısı ile bu günlere geldiğini görebiliriz... Ülkemizde en iyi örgütlenmeyi yapan parti daha başarılı olmaya her zaman daha yakındır...

Evet "örgütlenme..." Kadın kolları... Gençlik kolları ve daha fazlası... Her mahalleye kadar inen bir örgütlenme modeli... Peki, icraat nerede? İcraat yok... Örgütlenerek büyüme var... İşte KKTC siyasetinin başlangıcı bu yapılanma ile başlamış ve bu günlere gelmiştir... Tarih boyunca söylenenler hep aynı oldu ve günümüze taşındı...

"Örgütlenme" konusu başarının kilit konusu olmuştur tarih boyunca KKTC siyasetinde... Tam da şimdi olduğu gibi... Partiliye en temel vaatler hep aynı oldu: "çocuğuna devlette iş hazır!" Vatandaş siyasetçiye hep şunu sordu: "bize ne vereceksin?" "Çocuğum devlette iş bulacak mı?" vatandaşın en temel talebi tarihte hep bu olmuş ve bunları en fazla veren partiler örgütlenmede öne çıkarak, en büyük partiler olarak bu günlere gelmiştir...

Tarih boyunca halkın gelirini artıracak politikalar üretmek, iş alanları yaratmak, vergi yükünü azaltmak, hayatı ucuzlatmak, temiz siyaset  vb. söylem ve uygulama bu ülkede asla prim yapmamıştır... Şimdi olduğu gibi...

Ülkemizdeki siyasetin odak noktası hep aynı olmuştur: "Partiliye ve ailesine, devlette iş imkânı ve ayrıcalık!"

KKTC'de liderler değişti, insanlar değişti, nesiller değişti ve bu alışkanlıklar ile bu bağımlılıklar asla değişmeyerek ülke siyaseti bu günlere geldi... Tabii buna ilave olarak tarih boyunca yeni "Vatandaşlıklar" ilave edildi... Partiye yakın olanlar, partiye oy potansiyeli olanlara "KKTC vatandaşlığı" verilmeye ve artırılmaya çalışıldı... Partili olanlara devletin imkânları açılmaya hep devam etti, şimdi devam ettiği gibi... Bunu, uygulama konusunda en başarılı parti, "örgütlenme" konusunda da en iyi partilerden biri oldu, vatandaşın isteklerini vatandaşa vermeye nesiller boyu sürdürmeye devam edildi...

Peki, güç toplamaya çalışan partilere soruyorum, bu bağımlılık yaratan sistemsel modeli: 

"Üreterek var olacağız!"

"Adalet, özgürlük, dayanışma!"

" Uyumlu bir koalisyonla istikrar mümkün!"

"Bugün artık ayağa kalkma ve mücadele zamanıdır!" 

Gibi söylem ve uygulamalarınızla mı değiştireceksiniz? Ortada kronikleşen toplumsal bir alışkanlıktan ve bağımlılıktan bahsederken, bu konudaki insanları kendinize asla çekemeyeceğinizi bilmiyor musunuz?

Vatandaş siyasetçi ile pazarlık yapıyor bu ülkede! Vatandaş şöyle diyor: "Onlar bize bireysel olarak şunları veriyor! Şu vaatlerde bulunuyor! Siz bize ne veriyorsunuz ki sizi destekleyelim?" İşte KKTC siyasetinin geçmişten günümüze geldiği gelenekler ve görenekler bunlar... "Çocuk okulunu bitiriyor, torun okulunu bitiriyor... Yarın kapını çaldığımda, bana randevu ile görüşürüm, randevu isterim deme!" diyerek partili seçmen, parti ile taahhüt yapıyor... Ve parti tarafından bu taahhütler partili seçmene veriliyor... Bunun dışında, dilediğiniz kadar köy dolaşın, dilediğiniz kadar yere gidin, bu vatandaşları kendinize çekemezsiniz, size oy vermeleri konusunda ikna edemezsiniz! Tek kişilik parti görünümlü yapınızdan kurtulmadıkça, partisel olarak kurumsallaşmadığınız sürece, partisel örgütlenme konusunu yeterince ciddiye almayarak, "one-man show" zihniyetinden ve kürsüde ders veren tek kişilik görüntünüzden, her şeyi bilen görüntünüzden vazgeçmedikçe, bu ülkedeki zihniyeti değiştiremezsiniz, KKTC siyasetini istenilen düzeye getiremezsiniz ve geçmişte tekrarlanan söylemleri ve uygulamaları hep aynı şekilde tekrar etmeye devam edersiniz ve dönüp dolaşıp yine aynı yere gelirsiniz... 

Şu an KKTC'deki bu döngü mevcut siyasetçiler ile kesinlikle kırılamaz! Tümü de öyle ya da böyle denenmiştir... Hiç kimse, hiç kimseyi bu ülkede kandırmasın...

Siyasete, siyasete girmiş olmak için girilmemesi gereken çok önemli bir kavşak noktasındayız... Bu noktadan sonra üzerinde düşünülmesi gereken en önemli soru;

KKTC'de kimler siyasette olmalı?

Ülkemize baktığımız zaman şunu görürüz... Herkesin devlet yönetimini bildiğini... Herkesin siyasetten  anladığını... Herkesin, sosyal medyada popüler ise, isterse bu ülkede rahatlıkla siyasetçi olabileceğine dair bir genel görüntü mevcuttur... Hemen herkes bu ülkede siyasetçi... Hatta sırf kendisi gibi düşünmüyor diye hemen "vatan haini" diye ortaya çıkan her şeyi bildiğini sanan çok sayıda klavye kahramanı, sözde siyasetçiler gibi davrananlar da var bu ülkede...

Ancak siyaset, herkesin bildiklerinin ötesinde artık profesyonel bilgi gerektiren bir alan olmaya başlamıştır... İyi konuşabilmelisin, ikna kabiliyetinin yüksek olması gerek, halkla ilişkiler hatta reklamcılıktan anlamalısın, yönetim biliminden, davranış biliminden anlamalısın, medyayı en az gazeteciler kadar öğrenmelisin, bir moda tasarımcısı gibi giyinme şeklini öğrenmelisin, elin kalem tutmalı, fotoğraf çektirirken görüntü vermesini, teknolojinin nasıl kullanılması gerektiğini bilmelisin... Aynı zamanda KKTC'de daha üretken, kapsayıcı ve bilgili bir siyasi kültür oluşturmak için çabalamalısın, gelecek nesillere ilham olmalısın, onları donatmak için uğraşmalısın... Herkesin her şeyi bildiğini sandığı böylesine geniş bir alanda, söz geçirmenin, söz dinletmenin, küfür ve eleştirinin bol olduğu bir yerde siyasete devam etmenin veya siyasete yeni girmenin, gerçekten değip değmeyeceğini çok iyi düşünüp, karar verilmesi gerekmektedir... Siyasette olmak isteyenlerin bunu en başta düşünmesi gerekmektedir...

Siyasete sırf girmek için, popüler olmak için siyasete girmeyiniz! Siyasette olacaksanız, tüm zamanınızı siyasete ayırmalısınız... Siyasetin hakkını vermek zorundasınız! Siyasette olmanın, bedeli olduğunu unutmayınız!

Terleyeceğinizi bilerek, hamama girmelisiniz...

Politika bir değirmen gibidir... İnsanları öğütür, öğütür ve fırlatır... Bilinçli olmazsanız, başarı olasılığınız düşük, başarısızlık olasılığınız her zaman yüksek olacaktır... Bunun nedeni de koltuk sayısının azlığı ve talebin de yüksekliğidir... Ya var olacaksınız ya da siyasetin çöplüğünde yerinizi bulacaksınız... Çöplükte yerinizi almakla birlikte tüm kariyerinizi, geleceğinizi de kaybetmiş olacağınızı bilin...

Siyasette olmanın gerçekten değip değmeyeceğini, çok ama çok iyi analiz etmeli ve düşünmelisiniz...

Özellikle KKTC gibi küçük toplumlarda... Bu noktadan sonra siyaset ile kaderiniz tekrardan yazılmaya başlayacaktır... Bu aşamadan sonra ya kazanacaksınız ya da kaybedeceksiniz... Olasılık olarak bu sistemde, kaybetme şansınız çok daha yüksek olacağını bilin! İlk kazansanız bile sonrasında kaybetme olasılığınız her zaman daha yüksek olacaktır çünkü, bu ülkede bu düzende yapmak istediklerinizin halkın karşısında gerçekleştirme olasılığınızın çok düşük olduğunu bilin... Bir de buna yapmış olduğunuz hatalar eklenince sonucun ne olacağını bir düşünün...

Alanınızda ve işinizde ne kadar iyi olursanız olun, ne kadar çevreniz olursa olsun, kurnaz siyasetçiler ve çıkar grupları karşısında yeterince güçlü ve dirençli değilseniz asla siyasette var olamazsınız... Hele bir akademisyen ya da bir hukukçu iseniz belli kalıplar içerisinde bilincinizi, bilinçaltınızı yetiştirmişseniz ve kendinizi farklı yönlerde geliştiremiyorsanız, bu oyunu oynamakta çok zorluk çekecek, kendinizden ve yakın çevrenizden çok şeyler vererek, gün gelecek tamamen kariyerinizden de olacaksınız...

Altını tekrardan çiziyorum... Siyasette olmanın gerçekten değip değmeyeceğini, çok ama çok iyi analiz etmeli ve düşünmelisiniz...

Artık KKTC siyasetinde direnci kırmak için, yüksek direnç sahibi profesyonel kişilerin siyasette olması gerekmektedir... Var olan gücün karşısına, modası geçmiş söylemlerle, rakipleri kötüleyerek, kendilerinin daha iyi olduklarını iddia edecekleri tarzda siyaset yapmak yerine, gelecekle ilgili yapılabilir makul olan planlarla, projelerle halkın karşısına çıkmak, bu modelde başarı şansını yükseltecektir...

Projesi olmayan, planı olmayan, örgütleme ve liderlik yeteneği bulunmayan, belli kalıplar içerisinde düşünme alışkanlıklarını sürdüren, yeterince yaratıcı ve yenilikçi olmayan, kendisini farklı yönlerde geliştirmeyen, sadece kendisini düşünen, sadece kendisinin bildiğini gösteren, partisel kurumsallaşmaya önem vermeyen siyasetçilerin, en sonunda gideceği yerin siyasetin çöplüğü olacağını bilmelidirler... Bu kadar açık ve net! Çünkü bu direnci kırmaya güçleri yetmeyecektir...

Strateji oluşturma ve oyun kurma yeteneğiniz yoksa asla siyasete bulaşmayın!

Siyasetin bir mücadele alanı olduğunu ve mücadelede sadece rakiplerinizle değil, gün gelir kendi en iyi kader ve yol arkadaşlarınızla, dostlarınızla da kendinizi mücadele ederken bulursunuz... Bu mücadelelerde herkes, görevler için, makamlar için bir adım öne geçmek ister ve inanması güç, çok büyük bir rekabet içersine girersiniz...

Siyasette olmanın değip değmeyeceğini, çok ama çok iyi analiz etmeli ve değerlendirmelisiniz...

Bu işi hobi olarak yapamazsınız... Özel yaşamınız kısıtlanacak, ailenize, işinize yeterince zaman ayıramayacaksınız, sorumluluk almanın ve sorumluluk vermenin bedelini sürekli ödeyeceksiniz... Dayanıklılığınız ve direnciniz sürekli olarak farklı şekillerde test edilecektir...

Bunların birini dahi göze alamıyorsanız kesinlikle siyasete girmeyi düşünmeyiniz!

KKTC siyasetinin bugün ortaya çıkardığı model aslında bu küçücük ülkede doğru ya da yanlışa yeterince odaklanmayarak, sağ ya da sol ile parti işlerine daha fazla odaklanılmasından ortaya çıkmıştır... Ve bunun da bedelini gelecek nesiller çok daha ağır ödeyeceği kesindir...

Vatandaş oy vermek için soruyor: "Sen bana ne vereceksin? Sen bana ne vaat ediyorsun? Çocuğum, torunum okulunu bitiriyor, devletteki işi hazır mı?"

Siyasetçi oy verecek partili seçmene verdiği cevaplar: "Partiliye ve ailesine devlette iş verin, ayrıcalık tanıyın, kadro açın, mevkii verin, müdürlük verin, müsteşarlık verin, vatandaşlık verin, yolunu açın..."

İşte bu küçük toplumda siyasetin geldiği nokta... Bu oyunu en iyi oynayan taraf, kazanan taraftır...

Unutmayınız! Siyasette hiçbir şey tesadüfen olmaz...

Kader bir şans meselesi değil, bir seçim meselesidir. Beklenecek bir şey değil, elde edilecek bir şeydir...

Geleceğin nesilleri olan çocuklarınıza; “ben” değil, “biz” düşünmeyi öğretin...

Seçim kazanma uğruna, koltuk uğruna bugün siyasete akan para selinin, demokrasinin kirlenmesi olduğunu öğretin...

Bizi büyük bir ulus yapacak olan sahip olduklarımız değil, onu kullanma şeklimizdir!

Unutmayınız! Ayrıcalık, para ve güç bir toplumda bir grup insan için bir yaşam biçimi halini almaya başlıyorsa, zamanla kendilerine onu yetkilendiren bir hukuk sistemi ve onu yücelten ahlaki bir kod da yaratılmış olur!

Peki, sizce bu direnç nasıl kırılır ve KKTC'de kimler siyasette olmalıdır?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.