BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

KKTC hangi çağda yaşıyor?

Yayın Tarihi: 08/07/22 07:25
okuma süresi: 13 dak.

Bir taraftan dünyada akıl almaz gelişmeler ve değişimler meydana gelirken, ülkemizde çağ dışı zihniyetler ve uygulamalarla, zamanın ve çağın gerisine, dışına doğru son sürat sürüklenmekteyiz...

Bir ülke düşünün ki, o ülkenin ödeyecek parası olmadığı için, ülkesel elektriğini çalıştıracak yakıt temini için planlama yapamıyor ve zamanında ihaleye çıkamıyor... Ya da tam tersini düşünün "bilerek" yakıt almıyor! Hangisi olduğuna artık siz karar verin...

Dünyanın hiç bir ülkesinde gazetelerde şöyle bir ifade ile karşılaşmazsınız; "acil yakıt gerekli, ülkenin üç  günlük yakıtı kaldı! Ülke elektriksiz kalacak!"

 Yıl 2022 ve ülke olarak halen daha nelerle uğraşıyoruz...

Sahi, KKTC hangi çağda yaşıyor?

Ve vatandaşa, hangi çağ yaşatılıyor?

Vatandaş geçim derdinde, vatandaş boç batağında, vatandaş endişeli, kaygılı ve sıkıntılı...

Ekonomik sıkıntılarla birlikte, sıcakların da artmaya başladığı bugünlerde zaten pahalılıktan klima çalıştıramayan vatandaşa bir de vantilatör çalıştıracak elektriği bulamıyor... Vatandaş da, Esnaf da isyanda...

Bir taraftan ekonomik sıkıntıların artması, bir taraftan da sıcakların artması ile birlikte elektriklerin de olmaması, tüm bu olumsuz çevresel ve ülkesel sorunlar, insanlar üzerinde olumsuz duygu, düşünce ve davranışları tetikliyor, baskıyı ve çaresizliği artırarak, stresi, sağlık sorunlarını çoğaltıyor...

Bir ülke düşünün ki, günümüzde dünya standartlarında olmayan çağ dışı bir elektrik santralı kullanıyor ve bu tür santrallerin dünyada kullanımı olmadığı için de bunu çalıştıracak uygun yakıt bulmakta zorlanılıyor...

 Ve bir ülke düşünün ki, para olmadığı için zamanında sipariş veremediğinden, "fuel-oil" sıkıntısından ve yetersiz üretimden dolayı, tüm ülke çapında bölge bölge gün boyu elektrik kesintilerine devam ediliyor...

 Ve ülke yetkililerinden şöyle bir açıklama yapılıyor: "Gelecek yakıtın 5-10 gün içerisinde teknecik santralinde olması bekleniyor..."

 Peki, sonrasında ne olacak?

 Bakar mısınız yapılan açıklamalara...

Hem çağ dışılık, hem de finansal beceriksizlik... Bunun yanında bir de birbirine uyumlu olmayan, birbirini suçlayıcı “resmî” açıklamalar...

Peki, devletin gücü nerede? Neden bu duruma düşülmezden önce devlet yakıt konusunda gerekli tedbirini önceden almadı veya alamadı? Peki, gelecek olan yakıt ülkeye ne kadar yetecek? Bittiğinde yine aynı kısır döngü yaşanmayacak mı? Yani, Güney Kıbrıs'tan elektrik almaya devam mı edilecek? Yoksa yeni getirilen iki jeneratörle mi durum, düşe kalka idare edilecek?

Şimdi de, çok daha fazla maliyetli iki jeneratörle mi ülkenin elektrik problemi çözülmeye çalışacak?

Yapılan çelişkili açıklamalarla günü geçiştirmeye çalışan ülke yöneticileri, konuştukça dibe batıyorlar...

4 Temmuz 2022, Saat: 21:15, Kıbrıs Adası Gece Uydu Görüntüsü (Kaynak: ZOOM EARTH / LIVE Satellite)

Ülkedeki elektrik kesintilerinin gün boyu, bölge bölge devam ettiği bugünlerde, yakıtsızlık ile ortaya çıkan elektriksizlik, hayatların her anını olumsuz etkilemeye devam ediyor... Elektriğe muhtaç olan cihaz çalıştıran hasta vatandaşların durumu peki ne olacak?

Konut yapımı ve nüfus hareketlerinin son sürat artmaya devam ettiği KKTC'de, ülkesel altyapı çalışmalarının ve hizmetlerinin geriye doğru gitmesi, çağ dışı günün şartlarına ve dünya standartlarına uygun olmayan elektrik santralı kullanılmaya çalışılması, ileride yaşanılacak ülkesel devasal problemlerin hayati derecede en önemli alarım göstergeleri niteliğinde olduğunu ülkeyi yönetenler hariç herkes görüyor...  

Aslında bunun açık anlamı; KKTC'nin, antika bir santral ile üretmeye çalıştığı elektriğin, ülke hane sayısı ile nüfusuna yetmediği ve bu gidişle de yetmeyeceğidir... Mevcut durum artık sürdürülemez noktaya gelmiştir... Duvara toslamanın en trajik görüntülerine gün geçtikçe bu ülkede daha fazla şahit oluyoruz...

Peki, neden elektrik daha önce bu ülkede yetiyordu da şimdi yetemiyor?

 Bunun en büyük nedenlerden birinin de, hane sayılarının artması ve ülkeye gelip yerleşenlerin sayısında geçen yıllara göre çok ciddi büyük artışların yaşanıyor olması da göz ardı edilmemelidir... Hava ve deniz yoluyla gelen yolcu sayılarında geçmiş yıllara göre inanılmaz artışların olduğuna yönelik bilgiler son zamanlarda daha fazla basına yansıyor... Yani sorunların en büyüğü, altyapı arzının talebi karşılamakta zorlandığıdır... Yetersiz kaldığıdır... Belediyeler dahi çöp toplama konusunda yetersiz kalıyor, temizlik yapılamıyor, sokaklar ve kaldırımlar süpürülemiyor... Neden? Hane ve nüfus sayısı katlanarak artıyor... Onlar da yetişemiyorlar! Personel yetersiz, araç gereçler eski... Teknolojiden ve gelişmişlikten yeterince yararlanılamıyor...

KKTC'nin, gelinen bu aşamadan sonra "ortak akılla", hareket etme zorunluluğu artık kaçınılmazdır... KKTC'nin her yönden, "Çağı" yakalama zorunluluğu vardır... Tekrar vurguluyorum, "her yönden!"

Çelişkili açıklamalarla, kısır siyasi tartışmalarla ve demeçlerle bu ülkeye çağ atlatamazsınız... Mevcut eski ve eksik bilgi birikimlerinizle, yenilenmeyen zihniyetlerle bu ülkeyi geliştirerek ileriye taşıyamazsınız... Sürekli aynı ülkesel sorunları konuşmaya ve yaşamaya bu toplum nesiller boyu devam ediyor...

Ülke sıfırdan, çağı yakalamaya hazırlanmalıdır... Bunun başka bir yolu yoktur! Cesurca bu yolda, ilerleme ve gelişme sağlama zorunluluğu vardır...

Gelişmekte olan ülkeler kategorisinden, gelişmiş olan ülkeler kategorisine doğru sil-baştan bir yapılanmaya gidilmeli, hedefler konmalı, planlar yapılmalı ve projeler geliştirilmesi gerekiyor... Liyakata ve uzmanlığa çok daha fazla önem verilmesi gereken yeni bir sürece girilmiştir...

Peki, bu ülkeyi yönetenler ne yapıyor? Oturmuşlar neyi bekliyorlar, sizce?

Ülke olarak çağı yakalamak istiyorsanız, gelişmiş ülkeleri yetişmek istiyorsanız, dünyalı gibi düşünmeli ve dünyalı gibi davranarak, adımlar atabilmelisiniz... Halkın, toplumsal değer duygularını yükseltebilmelisiniz...

Gelişmekte olan ülkeler gibi öncelikle altyapınızı güçlendirerek, ekonominizi serbest ticarete açarak ve "sosyal yetenekler" ya da yeni teknolojiyi özümseme, sermaye çekme ve küresel pazarlara katılma yeteneklerinizi geliştirerek yakalama etkilerini artırabilmelisiniz... Yalnızlaşmamalı, aksine dünya ile bütünleşerek, küreselleşmenin fırsatlarından yararlanarak, know-how'ı artırarak, dünya ile ilişkileri her yönden artırabilmelisiniz...

Sayın ülke yöneticileri,

Ülkeyi, çağın dışına taşıdığınızın ne zaman farkına ve farkındalığına varacaksınız?

Kıbrıs Türk insanına hangi çağı yaşatıyorsunuz, biliyor musunuz?

Peki, günümüz dünyasında çağ dışı düşünce ve uygulamalarınızla bunu halka yaşatma hakkınız var mı?

Söylediğimiz gibi; "Bir ülke düşünün ki, o ülkenin ödeyecek parası olmadığı için, ülkesel elektriğini çalıştıracak yakıt temini için planlama yapamıyor ve zamanında ihaleye çıkamıyor... Ya da tam tersini düşünün ‘bilerek’ yakıt alınmıyor!"

Bu nasıl bir oyun? Ülkenin tüm elektrik problemini yüksek maliyetli, iki jenaratör ile çözme zihniyetinde olan bu devlet yöneticileri ile mi ülke düzlüğe çıkarılacak, refaha ulaşılacak ve KKTC çağı yakalayıp, dünyadaki yerini alacak?

Bilerek artırdığınız yüksek maliyetleri, devlet mi karşılayacak?

Buna, vatandaş olarak inanmamız mı bekleniyor?

Toplum olarak çağın dışına son sürat sürüklenilmektedir, herkes bunu görebiliyor... Vatandaş, ülkesinden umudunu kesti artık... Ülkede kalmayı düşünmeyen umutsuz yeni nesiller yetişmekte artık bu ülkede...

Sahi, KKTC hangi çağda yaşıyor, sizce?

Ve ısrarla vatandaşa, hangi çağ yaşatılıyor?

Gelmiş geçmiş hükûmetler, bir ülkeyi sürdürülebilir şekilde geliştirmek için strateji ve politikalar ortaya koymalı, çağı yakalamak için hep birlikte çalışmalıdırlar...

Toprak, emek, sermaye ve girişimciliği, bütünsel desteklemekle işe başlanmalıdır... Bir an önce ekonomik büyümenin dört ana faktörüne yoğunlaşılmalıdır...

Bu çağda bu ülkede halen daha nelerle uğraşılıyor...

Bir taraf; "Teknecik'te yakıt sorunu yok!" diyor, diğer taraf; "Yakıt 5-10 güne gelecek!" diyor...

Bir taraf; "Yakıt sıkıntısı yok, kesinti nedeni trafo tamiri!" diyor, diğer taraf; "Kesintilerin nedeni Fuel-Oil sıkıntısı!” diyor...

Bir taraf; "Kesintilerin trafo arızasından olduğunu söylüyor!" diğer taraf; "Yetersiz üretim ve akaryakıt sıkıntısı var olduğunu söylüyor!"

Ve bir taraf; "Yakıtı getirecek firmayı suçluyor!" diğer taraftan da yakıtı getirmeyi üstlenen firma; "Ödeme yapılmadığını, devletin kendilerine borcu olduğunu söylüyor!"

 Bakar mısınız açıklamalara...

Çelişki üzerine çelişki yaşatıyorsunuz halka...

Ülkeyi yönetenler, büyük bir çelişki içerisinde... Ülkeyi bu zihniyetle mi yöneteceksiniz? Ülkeye bu zihniyetlerle mi çağ atlatacaksınız?

Kriz üzerine kriz yaşayan bir ülke düşünün ve ülkeyi yöneten en sorumlu kişilerden birinin, krizin tam ortasında bir süre izinli olduğu size söyleniyor... Başka bir ülkede olunsaydı hükûmet de, hükûmetin başındakiler de, bu kişi de hemen istifa ettirilirdi... Ülkemiz bu konuda oldukça rahat...

Aslında hedeflenen, "elektrikte çöküş!" algısıyla özelleştirmeye yönelik adımları hızlandırmak olduğu da açıkça görülmektedir... Bundan sonraki aşamada bir çok kurumda, kademe kademe özelleştirmeye doğru bir gidişatın olduğu gözlenmektedir...

Oyun içinde oyunun yaşandığı böylesine bir ülkede yaşam sürenler olarak, yaşatılanların farkındalığına varılması, bu ülkenin kaderini de değiştirecektir!

Çelişkili açıklamaların, derinden bir çok şeyin değişime hazırlandığı yönünde önemli ipuçlarını içermektedir...

Gözünüzü açın!

Bu ülke hepimizin...

Ülkenize sahip çıkınız...

Bugün arife, yarın bayram...

Ülkemizden, çok daha güzel şeyleri konuşmuş olmayı isterdim...

Şu bir gerçek ki, halen daha bu çağda, KKTC siyaseti kendi içinde bir çelişki yaşamayı ve yaşatmayı sürdürüyor...

Yazımı, o meşhur “Bayram” şiiri ile bitirmek istiyorum...

"Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...

Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...

Sızlamayan her organ, hele de burun diregi bayramdır.

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp 'çok şükür bugünü de gördük' diyebilmek...

Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.

Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek te öyle…

En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.

Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.

'Ona güvenmiştim, yanılmamışım' sözü bayramdır.

Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...

Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.

Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi,

Akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi.

Sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.

Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek Bayram...

Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.

Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.

Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.

Her gününüz bayram olsun..!"

 ...

Hepinize sağlıklı, nice mutlu bayramlar diliyorum...

Sevdiklerinizle, sevgiyle kalın...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.