BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

AB'yi yok sayamayız!

Yayın Tarihi: 11/11/22 07:00
okuma süresi: 12 dak.

Büyük Önder Atatürk’ün ebediyete intikalinin 84’üncü yıl dönümünde onu sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz...

Mustafa Kemal Atatürk’ün batılılaşma konusundaki düşüncelerinde Ziya Gökalp’in ayrı bir yeri ve önemi vardır... Ziya Gökalp her ne kadar hars-medeniyet ayrımı yapmış olsa da ateşli bir batıcı olduğu aşikardır. Gökalp 1922’de Yeni Gün gazetesindeki makalelerinde Batı medeniyetini kabule mecbur olduğumuzu belirterek şöyle diyordu: “Kabul etmediğimiz takdirde Garp devletlerinin esiri olacağız. Garp Medeniyetine hakim olmak yahut garp devletlerine mahkum olmak, bu iki şıktan birini kabul mecburiyetindeyiz. Bugün artık şu hakikat anlaşılmıştı: Avrupa’ya karşı hürriyetimizi ve istiklalimizi müdafaa edebilmek için Avrupa Medeniyetini iğtinam etmemiz lazımdır. Avrupa medeniyeti müspet ilimlerden ve sınai tekniklerden, içtimaî teşkilatlardan ibarettir...”

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924 Şubatında söylediği şu sözler de onun batı medeniyeti hakkındaki stratejisini açıklar: “Medeniyete girmek arzu edip de Garp’a teveccüh etmemiş devlet hangisidir?” Bu inançla Mustafa Kemal Atatürk, Batı emperyalizmine karşı verdiği mücadelenin ardından çağdaş uygarlığa sahip çıkma yolunda batı bilimine, batı düşüncesine yönelmekte sakınca görmemiştir... “Zira batı medeniyetinin temelini, bilime gelişme imkanı veren ‘rasyonel düşünce’ ile bilim zihniyeti, bilimin pratik hayata uygulanmasından meydana gelen ve insanoğlunu tabiata hakim olmak ve onu ekonomik refahını sağlamak imkanını veren ‘teknoloji’, her türlü medeniyetin yaratıcısı olan insanın temel hak ve hürriyetlerini güvence altına alan ‘hukuk anlayışı’ ve insan mutluluğunu sağlayan özgürlüğe dayalı ‘rasyonel devlet yönetimi’ oluşturmaktadır” (Çaycı, 1992: 650)... Öte yandan “Batı uygarlığı” terimini kullandığı zaman Atatürk, “Batı”yı basit bir coğrafya terimi olarak görmemiştir. Onun uygarlık dediği, çoğu zaman da “muasır medeniyet” diye nitelendirdiği, binlerce yıl süren gelişmeler sonunda insan aklının, bilim ve teknolojisinin katkısı ile ortaya çıkan, bütün insanlığın eseri ve malı olan uygarlıktır... (Kaynak: Araştırma / MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN BATILAŞMA HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ - The Thoughts Of Mustafa Kemal Atatürk About Westernization)

...

İnsan onuru...

İnsan onuruna dokunulmazlık...

Özgürlük...

Hareket, seyahat özgürlüğü...

Demokrasi... Eşitlik... Hukukun üstünlüğü... İnsan hakları...

Yarım yüzyıldan fazla bir süredir barış, istikrar ve refah sağlama çabaları...

Yüksek yaşam standartları, daha iyi bir eğitim sistemi, iyileştirici vergi politikaları, daha iyi iş fırsatları ve en gelişmiş altyapılar... Ve tek bir Avrupa para birimi olarak "EURO"nun dünya piyasalarında dolaşmaya devam etmesi ...

Dünyanın dört bir yanındaki insanlar için, "çekim kuvveti" olarak tanımlanıyor "Avrupa Birliği" kısaltılmış ismiyle "AB"... Avrupa kıtasında var olan dünyanın en büyük ekonomik ve siyasi örgütlenme bölgesi ve modeli...

Huzur bölgesinde yaşama, eğitim, çalışma ve seyahat özgürlüğünün etkileşimi...

Olumsuz koşullarda bile sürekli geliştirilmeye ve büyütmeye çalışılan ekonomik istikrar... Daha verimli finansal piyasalar... Küresel ekonomiye daha fazla etkili olma çabaları...

Tüm bunlar kuşkusuz "Avrupa" kimliğinin en somut ve en belirgin işaretleri olarak anlam kazandırılıyor...

Siyasi işbirliğini artırma, "EURO" ile ekonomik entegrasyonu geliştirme, birleşik güvenlik ve dış politika, ortak vatandaşlık hakları, yargı, göçmenlik, iltica, bilim ve teknoloji alanlarında geliştirilen işbirlikleri... Avrupa kıtasında barış, istikrar ve ekonomik refahın teşvik edilmesine yönelik sürekli geliştirilen kesintisiz çalışmalar...

Üye ülkelerin ekonomik büyümelerine, ticaretlerini geliştirmelerine ve genişletmelerine destek olmak için ortak akılla sürekli geliştirilen ve sürdürülen projeler... Önemli uluslararası ticaret ve pazar fırsatları... Tümü de Avrupa Birliği'nin güç kaynakları...

Peki KKTC Hükûmetleri bu bölgenin ve oluşumun neresinde?

KKTC olarak kendimizi Avrupa Birliğine yeterince anlatabiliyor muyuz? Bunun için hangi stratejileri ve politikaları geliştiriyoruz?

Gelmiş geçmiş hemen hemen tüm KKTC Hükûmetleri, ülkedeki sorunların kaynağına inme konusunda "başarısızlıklarını" sürdürmektedir...

Neden "başarısız" olunuyor sizce?

Planlı ve programlı olamadıklarından...

Yüzlerini yeterince AB'ye dönemediklerinden...

Ekonomiyi güçlendirmek için çaba sarf etmediklerinden...

Ve "ikincil kazanımsal" (secondary gain) yaklaşımlar dediğimiz, bireysel ve toplumsal olarak farklı faydalara yönelme alışkanlıkları ve bağımlılıkları...

Bilinçaltı davranış biliminde çok fazla karşılaşılan "ikincil kazanımsal" (secondary gain) yaklaşımları, insanların olumsuz duygu, düşünce ve davranışlara eşlik eden herhangi bir pozitif şeyi avantaj olarak kabul etmesi olarak tanımlanmaktadır... Bu sizi sorunların kaynağına inmenizi, fark etmeden engeller... Sorunların kaynağını görmenizden sizi uzaklaştırır... Odaklanmanız gereken ciddi sorunlara yönelmekten ziyade, size başka küçük "pembe tablolara" yönelmenize, onlara odaklanmanıza neden olur...

Bilinçaltı davranış biliminde olduğu gibi yaklaşımlarınızın önceliğinin, "birincil kazanımlarla" ilgili olan sorunların kaynağına yönelmek olmalıdır...

Yaklaşımınız bireysel olarak da, toplumsal olarak yaşanılan sorunlara inmek olmalıdır... Önceliğiniz, "birincil kazanımlarınız" olmalıdır...

AB'yi yok sayma yaklaşımları da, topluma sonradan öğretilen önemli bir "ikincil kazanımsal" yansımalardır... Bilinçaltı davranış biliminden, toplumsal davranış bilimine entegre edilen bu tür düşüncesel davranışsal alışkanlıklar ve düşüncesel bağımlılıklar, odaklanmayı ve farkındalığı engeller...

Adanın KKTC tarafı olarak, ayakları yere basan bir yapılanmaya doğru gitmek zorunda olduğumuzun farkındalığına şimdi daha fazla varmamız gereken belirsiz bir geleceğe doğru ilerliyoruz veya ilerletiliyoruz...

Kör edici cehaletin sizi yanıltmasına asla müsaade etmemelisiniz...

Gözlerinizi açmalı ve kendinize açık kalplilikle sormalısınız;

“Yaşadığınız hayattan ve ülkenin gidişatından gerçekten memnun musunuz?”

Gözlerinizi "açmalı" ve "farkına" varmalısınız... Öyle ya da böyle...

AB'yi yok sayamayız!

AB'ye yüzümüzü çeviremeyiz!

Gözlerinizi gerçeğe açtığınızda, her şeyin içinizde, etrafınızda ve çevrenizde yaşandığını göreceksiniz...

Ülkedeki kimi bireylerin "ikincil kazanımlarından" dolayı yaşanan ve yaşatılan toplumsal gerçekleri artık göz ardı edemeyiz...

"İkincil kazanımların" gün geçtikçe bilinçli şekilde daha fazla artırıldığı bu ülkede, "birincil kazanımlarınızdan" asla vazgeçmemeliyiz... Buna fırsat vermemeliyiz...

Hükûmetlerin, alım gücünü düşüren, gelir dağılımındaki adaletsizlikleri her geçen gün daha fazla büyüten yaklaşımlarına farkındalığınızla "dur", diyebilmelisiniz... "İkincil kazanımlardan" ziyade "birincil kazanımlarınıza" sahip çıkabilmelisiniz...

Ülkeye para girişleri disipline edilerek artrılmalı, finansal kaynaklar çeşitlendirilmeli ve genişletilmelidir... Bunlar için ciddi anlamlarda sistemler ve stratejiler geliştirilmelidir... Türkiye'den alınan yardımlarla ve bankalardan alınan borçlanmalarla bu gemiyi daha öteye yüzdüremezsiniz... Bu gemi şimdi daha fazla su almaya başlamıştır...

Ülkedeki pahalılık her geçen gün daha fazla artıyor, fiyatları kontrol edebilecek mekanizmalar hükûmetler tarafından geliştirilmeliydi... Gelmiş geçmiş hiç bir hükûmet, bu yönde ciddi çalışmalar yapmamıştır... Serbest piyasa ekonomileri de dünyada disipline edilebiliyor... Kendinizi, dünyayla karşılaştırabilmelisiniz... Kendi çözüm ve çıkış noktalarını arayabilmelisiniz... Kendi ekonominizi düzenleyebilmelisiniz...

Sosyal adaletsizlik bu ülkede her geçen gün artırılıyor, genişletiliyor ve derinleştiriliyor...

Bunları AB'de yapamazsınız!

Kıbrıs Türk insanın dünyalı olma hakkını elinden alamazsınız...

Dünyayı ve AB'yi yok sayamazsınız!

Dünya ile ilişkilerinizi "birincil kazanım" olarak genişletmeli ve etkinleştirmelisiniz...

AB imkanlarından yararlanma yollarını şimdi daha ciddi ve daha kararlı arayabilmelisiniz... Kendinizi Avrupa Birliğine çok daha iyi ve etkili anlatabilmelisiniz...

KKTC hükûmetlerinin AB ile olan ilişkilerini kesmemesi aksine daha fazla artırması gereken süreçlerden geçmekteyiz... Ülke olarak tüm birimleriyle makro ve/veya mikro düzeyde çalışmalar yapılmalı, projeler geliştirilmelidir...

Hükûmetlerin popülist politikalarının bedelleri, halka ödettirilmemelidir... Kayıt dışılık bu ülkede özendirilmemelidir...

Bunları AB'de yapamazsınız!

KKTC, AB'den uzaklaşmaya son sürat devam ediyor...

KKTC, her geçen gün AB'den daha fazla uzaklaştırılıyor... "İkincil kazanımlar" o kadar ağır basıyor veya bastırılıyor ki, "birincil kazanımlar" silinip, tek tek yok oluyor... Gerileme süreci hızlandırılıyor...

"Muhtaçlık" duyguları genişletiliyor ve derinleştiriliyor... Her geçen gün çıkış zorlaşıyor... İmkansızlaştırılıyor...

Çok geç olmadan gözlerinizi açmalısınız...

Bilinçsiz hükûmetler ülkeyi, "ikincil kazanım" olarak çekim merkezi haline getirmeyi sürdürüyor...

Hayatta olup, gözleri açık ama hiçbir şey görmeyenlerden asla olmayınız...

Gözlerinizle birlikte zihninizi, kalbinizi ve ufkunuzu da açmasını bilmelisiniz... Farkına varmalısınız... Farkına vardırmalısınız...

Unutmayınız kapılar, gözleriniz açıkken açılır!

Bir şeyi başarmak istediğinizde, gözlerinizi açık tutmalı, konsantre olmalı ve tam olarak ne istediğinizi bildiğinizden emin olmalısınız... Kimse gözü kapalı hedefine ulaşamaz...

Önünüzdeki yola gözünüzü ve kulaklarınızı açmayı reddederseniz, istediğiniz yere asla varamazsınız...

Bazen de önünüzde olanı göremezsiniz ama sonunda gözlerinizi açtığınızda neden daha önce onu görmediğinizi hep merak edersiniz...

Unutmamanız gereken bir şey daha var... Neye baktığınızdan ziyade, ne gördüğünüzün daha fazla farkında olmanız...

Her şey bir nedenle olur... Kaosa, sorunlara, ilizyona odaklanmak yerine sebebi arayın ve daha büyük resme zihninizi açık tutmayı öğrenin...

Ve şimdi, gözlerinizi açıp uyanma vaktinizin geldiğini hatırlayın... Uyanın ve uyandırın...

Bunu kendiniz için yapın, bunu çocuklarınız için yapın, bunu torunlarınız için yapın bunu ülkenizin geleceği için yapın...

Avrupa Birliği dünyada sadece harika bir buluş fikri değil, aynı zamanda üzerinde çalışmaya devam etmemiz gereken önemli bir fikir olduğunu bilin, anlayın, önemini anlatın, olumlu ve başarılı deneyimlerinden yararlanın...

Unutmayınız! Avrupa Birliği’nin elindeki en güçlü kurum; “EURO”dur!

AB'yi asla yok sayamayız!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

AYDIN DEMİREZER11/11/22 10:55
AB , Seni Kıbrıs Türkünü işgalci sayıp toprağından atmaya kalkarsa var sen anla yok saymaktan öte ne sayarsın adam seni katledenleri kahraman sayarken sen ne sayarsın bilmiyorum ama ben ne sayarım biliyorum.