Memleketin tadı kaçtı...

Yayın Tarihi: 15/10/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Türk Hükümeti arasında yaşanan yüksek gerilimin ardından ortam sakinleşir mi bilemem ama Cumhurbaşkanı Akıncı'nın Habertürk'e ve basına yaptığı açıklama sanırım havayı biraz yumuşattı.

Cumhurbaşkanı yanlış anlaşıldığını uzun uzun anlattı. Kendisine yapılan ağır eleştirileri de adres göstermeden sahiplerine geri iade etti.

Bu konuyla ilgili bugüne bir yazı yazıp yazmamayı çok düşündüm. Açıkçası pek yazma isteğim de yoktu çünkü ortada yazılacak pek de bir şey yok.

Olayı neresinden tutarsanız tutun elinizde kalacak bir konudur bu.

Herkes dün gün boyu özelden olsun aleni olsun bana mesaj atıp durdu. Destekleyenler ve eleştirenler çok çaydı dün.

Özellikle yazdığım yazıyla ilgili ne Akıncı taraftarları ne de Ankara taraftarları memnun olmadı. İkisinden birine saldırmalıydım halbuki.

Ama en son yapacağım iştir çünkü bu toplumu bölmeye hiçbirimizin hakkı yok.

Tadı kaçtı mı memleketin ? Evet kaçtı. Gerek var mıydı bu kadar gerilmeye , hayır yoktu ama herkes gerildi.

Bu kavga kime ne kadar yaradı bilemem ama bildiğim bir şey var ki son birkaç günde yaşadıklarımız tümüyle beraber çok çirkindi.

Ankara'nın Akıncı'ya bu kadar lafından sonra taraflar birbiriyle nasıl bir araya gelecek doğrusu o da ayrı bir konu.

Gerçi siyaset öyle bir şeydir ki ne kadar kavga edilse de akşam birlikte aynı masada yemek yiyebilir taraflar.

O nedenle sosyal medyada gürültü koparan arkadaşlarda kendilerini fazla yormasınlar; yarın Akıncı ile Ankara barışır birbirinizi kırdığınız ile kalırsınız.

Ama en çok komik olan da bazı aydın geçinen kişilerin beni de tıklayarak Ankara'ya şirin gözükme heyecanı. Çabanızı anlıyorum ama Ankara sildikleriyle bir daha kolay kolay barışmaz, siz de çok yorulmayın derim.

Önümüzde iki gelişme ihtimali var. Birincisi bu konu en fazla bu hafta konuşulur ve kapanır ikincisi dozu artarak devam eder.

Dozunun artması Akıncı'nın hanesine puan yazdırır onu da söylemek lazım.

Önümüzdeki günlerde partilerin cumhurbaşkanı adaylarını araştırıp yazmayı düşünüyorum, düşünüyorum düşünmesi de adamların daha kendileri karar vermemiş, yazmak çok da mantıklı mı bilemedim.

Sonuçta bir parti başkanı bana bir hafta arayla hem aday değilim hem adayım derse bir gazeteci olarak neyiz nasıl yazabilirim ki.

Ortalık bir sakinleşsin, sis perdesi aralansın doğruluğunu teyit edemediğim birçok şeyi teyit edip sizlerle paylaşacağım.

Son cümle olarak Tatar'ın adaylığı konusunda halen ben iyimser değilim. Bir sürpriz duyarsanız şaşırmayın. Her ne kadar bu ihale Tatar'a kalacak gibi gözükse de.

Bu arada krizle ilgili en makul açıklamayı da Serdar Denktaş yaptı, hakkını yemeyelim..

*********************

KIBRIS TÜRKÜ NASIL KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURABİLİR?

KKTC ekonomisi neden istenilen kalkınmayı sağlayamıyor ve neden kalkınamıyor; bu konular üzerine birçok insan kelam kesmiştir. Ekonomist dostum Görkem Çelebioğlu'nun kaleminden bir kesit.. Bugün içinde bulunduğumuz durumu çok net ifade ediyor. "Düşünülen her tür ekonomik modelde: Federal çözüm, Tayvan, Kosova, Cebelitarık ve benzerleri, Kıbrıs Türkü'nün kendi ayakları üzerinde durması şart. Çok tekrar edilip herkesin kafasında farklı bir resim oluşturan ''Kendi Ayakları Üstünde Durmak'' ne demek? Mali boyutuyla söylenmek istenileni ekonomi bilimi çerçevesinde açıklayabiliriz. 1776 Yılında İskoç ekonomist Adam Smith'in temellerini attığı Ekonomi bilim dalının var olma sebebi budur. Bize düşen bu bilgileri KKTC'ye uyarlamak. Ekonomik Bağımsızlık Özgürlük Getirir" diye başladı söze...

"Dünya tarihinin açık farkla en zengin ailesi Rothschild'lerdir. Sahip oldukları maddi güçle Napolyon'un sonunu getiren, Avrupa'nın tüm devletlerine hükmeden bir aile... İnsanlık tarihinde parayı en iyi kullanmasını bilen ailedir desek yeridir. Rothschild ailesinin kurucusu MayerRothschild'in 200 sene önceki söylemi: '' Bana bir ülkenin parasının kontrolünü verin, yasaları kimin yazdığı umurumda değil.''

Parayı en iyi idare edenin gözlemi: Paranın kontrolü olmadan siyaset bir tiyatrodan ibaret.

Politika halkı oyalar ve eğlendirir. Ancak politika kendi başına ''Sonuç Odaklı'' değildir. Sonucun ne olacağına parayı kontrol edenler karar verir. Paranın kontrolü değişmeden politikacıların yeni düzen kuracağına inanmak en iyi ihtimalle saflıktır. İşte bu yüzden Kıbrıs Türkü kendi ayakları üzerinde nasıl duracak sorusunun yanıtı Ekonomik Bağımsızlık'tan geçmekte. Ekonomik Bağımsızlık için yapılması gereken ilk iş Kıbrıs Türkü'nün parasını kimin kontrol ettiğini bulmak. Eğer kontrol halkta değilse, halkı memnun edecek bir politik düzenin kurulması da mümkün değildir. Ali gitmiş Veli gelmiş bir fark olmayacaktır" ..

******************

GÜNÜN SÖZÜ

Yalnızca tatlı dille başardığınızdan daha çok şey başarırsınız.

Al Capone

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları