Maraş olmuş mu? Olmamış!

Yayın Tarihi: 17/02/20 07:00
okuma süresi: 11 dak.

Başta Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay olmak üzere iki bakanın ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın da katılımıyla Kapalı Maraş toplantısı yapıldı. Bu konuyu yine işleyeceğiz ama yazının hemen başında söylemem gerekir ki Kıbrıs Türk halkı tarafından son derece rahatsızlık yarattı bu toplantı. Birçok okuyucu ve izleyicimden telefonlar aldım Türkiye Maraş’a el koyuyor kendi sermayesine peşkeş çekecek diye.

Bunun böyle olmadığını söylemek isterim. Türkiye’nin niyeti gerçekten Maraş’ı eski sahiplerine mi iade etmek yoksa doğal gaz konusunda rest çekmek mi yoksa Cumhurbaşkanlığı seçimlerine istinaden taraf tuttuğunu alenen ortaya koymak ve Cumhurbaşkanı Akıncı’ya gövde gösterisi mi yapmak;  bunların hangisi olduğunu yakın gelecekte hepimiz öğreneceğiz.

Konu çok derindir ve bir günlük yazı konusu olmasının ötesindedir.

Elbette ki Maraş’ı açmak o kadar kolay değil. Bunu Türkiye başta olmak üzere herkes çok iyi bilir. Türkiye’nin etrafında kavgalı olmadığı tek bir ülke dahi yok ne yazık ki bu nedenle “Ben BM kararlarını takmam başıma geleni de çekerim, Maraş’ı açarım, inceldiği yerden kopsun” diyecek noktaya da gelmiş olabilir. Ben halen Maraş’ı açmanın öyle kolay olmadığını düşünüyorum.

Düşünsenize Maraş’ı açıp eski sahiplerine gel al diyeceksiniz ve diyelim ki ağırlıklı Rum sahipleri de gelip almayacak veya gelip almak isteyecek ama Rum hükümeti buna izin vermeyecek. Peki, o zaman ne yapılacak. Adamların ellerinde tapusu var. Tapusu başkasının olan bir malı başkasına veremezsiniz. Hani bazı çevreler Türkiye’nin bunu yapacağını söylüyor. AİHM’de Türkiye’ye açılacak milyar dolarlık davaları ve BM’nin uygulayacağı yaptırımları hayal bile edemiyorum.

Dahası BM’nin oluru olmadan Maraş’ı açmanın çok büyük riskleri var Türkiye bunları hem siyasi hem de ekonomik açıdan karşılayabilecek güçte değil.

Hayal görmeyelim şimdi. Peki, o zaman geriye ne kalıyor. Geriye görsel bir şov kalıyor. Ve en önemlisi bu şov KKTC seçmeni tarafından inanılmaz tepkiyle karşılandı, karşılanacak. Dost acı söyler misali bunu ortaya koymak lazım.

Dahası bu toplantı en başından yanlış başladı. Böyle bir toplantıya başta Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Demokrat Parti dışında diğer siyasi parti başkanlarının davet edilmemesi hiç yakışık almadı.

Türkiye gibi büyük bir devlet halen KKTC seçmenini tanımadıysa söyleyecek söz bulamıyorum. Eğer gerçekten Türkiye Akıncı’ya seçim kazandırmak istiyorsa tek kelimeyle doğru bir yolda gidiyor; yok tek amacı ne pahasına olursa olsun Akıncı gitsin eylemleriyse bunlar bu seçmen inadına oyunu Akıncı’ya verecektir benden söylemesi ve uyarması.

BM 550 sayılı karar

Maraş’ın herhangi bir bölümüne kendi sakini dışındaki insanların yerleştirilmesi çabalarını kabul edilmez olarak niteler ve bu bölgenin Birleşmiş Milletler yönetimine devredilmesi çağrısında bulunur; Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün statüsü ya da görevlendirilmesi ile ilgili herhangi bir engeli Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı olarak addeder; Genel Sekreter’den bu kararın uygulanmasını ileriye götürmesini ve bundan sonraki gelişmeler ışığında Güvenlik Konseyi’ne rapor sunmasını önerir. 13 olumlu 1 olumsuz (Pakistan) ve bir çekimser (Amerika Birleşik Devletleri) oyla kabul edilmiştir.https://tr.wikisource.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletler_G%C3%BCvenlik_Konseyi%27nin_550_say%C4%B1l%C4%B1_karar%C4%B1

Tabii Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili çeşitli kararları olmuştur. Bunların bazıları can yaktı bazıları tarafsız oldu çok azı da işimize geldi. En can yakıcı iki karar 541 ve 550 sayılı kararlardır. 541 sayılı karar KKTC’nin tanınmasını engelleyen karardır 550 sayılı kararda Maraş’ın Türk idaresinde yerleşime açılmasını engelleyen karardır.

550 sayılı karar alındıktan sonra o kararın içeriğinde iki önemli mesaj verilmiştir.

1-       Maraş yerleşime açılacaksa bu yerleşime açılım gerçek sahipleri dışında kimseye yapılmaması.

2-        Bu uygulama BM’nin idaresi altında yapılmalıdır.

Bu karar alındıktan sonra bu tarihten sonraki 1984 de diyelim “550” , BM Maraş’la ilgili bütün tanımlamalarında ve tasarrufunda Maraş’ın yeniden açılmasını Birleşmiş Millet idaresi altında olacak şekilde varsayarak düzenlemiştir. Bunun ekini zaten yukarda kaynağı ile birlikte verdim. Kısalttım tamamını linke tıklayarak okuyabilirsiniz.

Örneğin anımsanacağı gibi 1990’ların başında Maraş’ın ve Lefkoşa uluslararası havalimanının her iki toplumun yararına kullanımına açılması için bir BM projesi vardı. Bunu güven yaratıcı önlem olarak tanımlamışlardı, bunun mimarı da dönemin BM Genel  Sekreteri Budros Galiydi. Bunun her iki lider tarafından kabul edilmesi için bir dizi temaslarda yapıldı ve her iki toplum lideri de New York’ta buluşturuldu. Bu projeyi kabul etmeleri yönünde telkinde bulunuldu. Denktaş önce itiraz etti, itiraz gerekçesi de şuydu ”Maraş’ın ve havalimanının iki toplum yararına bulunması bize yetmez, biz bütün ambargoların kalkmasını isteriz, bütün limanların serbest bırakılmasını isteriz.” Fakat Türkiye yönetimi o zamanlarda, bu projeyi olumlu bularak sahiplenmişti. Türkiye’nin bunu alıp sahiplendiği BM Genel Sekreteri’nin bu konuya ilişkin raporlarında yer almıştır. Bu öneri 1993 yılında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından olumlu bulunmuştu.

Güvenlik konseyine sunduğu raporlarda yazılıdır. Ancak gelin görün ki Merhum Denktaş Bey bunu kabul etmez. Yani Türkiye hükümeti ve Denktaş ters düşer. Türkiye’nin baskısıyla Denktaş New York’ta Budros Gali’ye bunu kabul edebileceği yönünde bir ışık verir fakat bu konuyla ilgili hem Türkiye’yi hem de Kıbrıs Türk kamuoyunu ikna etmek için ara ister ve ayrılır.

Gelin görün ki Denktaş bunun tam tersini yapar ve hem Kıbrıs’ta hem Türkiye’de bunu engellemek için bir kampanya yürütür.  TBMM’ye giderek bir konuşma yapar ve Türk hükümetini eleştirir. Bu öneriyi Türk hükümeti desteklemektedir zira.

Bunun üzerine BM Genel Sekreteri Gali, o verdiği raporlarda aynen bunu da bu şekilde yazar. İşin ilginç yanı Denktaş, TBMM’deki konuşmasında eleştirirken,  Benim geri New York’a gitmeye ihtiyacım yoktur gitmeyeceğim der  ve yerine dönemin Dışişleri Bakanı  Kenan Ataokol’u gönderir. Kenan Atakol gitti ve genel sekretere dedi ki Denktaş Beyin daha önceki çekinceleri geçerlidir, tüm limanların serbest bırakılmasını ayrıca Maraş’ın bir kısmının BM idaresi altında değil Türk idaresi  altında açılmasını talep eder.  Böylece bu fırsat o zaman tepilir ve hayata geçmez.

Gel zaman git zaman aradan on sene geçer ve tarih 2003’e gelir. O zaman Annan Planı ve bütünlüklü çözüm gündeme gelmişti. Denktaş Bey bu planı hayli müzakere etmişti, bu plandan kurtulmak içinde 10 sene önce reddettiği ve dönemin genel sekreterinin sunduğu güven yaratıcı önlemleri BM idaresi altında Maraş’ın açılmasını kabul ettiğini bildiren bir mektubu 10 sene sonra BM yeni genel sekreteri Kofi Annan’a ve Rum Yönetimi Başkanı Papadopulos’a birer mektup yazarak iletir.

Üstelik bütün itirazlarını geri çekerek kabul eder ve bir de bonus teklifte bulunur. Eğer BM ve Rum tarafı kabul ederse de bu uygulamaya konulur, Türk hükümeti limanlarını, hava sahasını ve deniz alanlarını Rum gemilerine açacaktır diye de bir ibare koyar.

Buna rağmen bu öneri 2003 yılında ne BM tarafından ne de Rum yönetimi tarafından kabul görmez. Şimdi BM idaresi altında Ercan’ı ve diğer limanları talep etmeden ve üstüne de bir bonus vererek, yapılan teklifi almayan BM ve Rum yönetimi Türk idaresinde Maraş’ın idaresini satın alacak mı? Önemli soru bu? Bunu Rumların kabul edeceğine çocuklar dahi inanmaz.

Tabii kapalı kapılar arkasında Amerika ile bazı uzlaşılar yapıldıysa ve Amerika’nın böyle bir şeye oluru varsa neden olmasın diyebilirim ama normal şartlar altında BM kararları ortada dururken Maraş’ın tek taraflı olarak eski sahiplerinin kullanımına açılması öyle pek de kolay değil. Bu durum tek taraflı kapıları geçişe açmaya benzemez.

****************

Günün Sözü

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kakımasaydı eğer.

Can Yücel

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları