Broadway Show “Maraş”

Yayın Tarihi: 08/10/20 07:00
okuma süresi: 10 dak.

"Tarihi gün, tarihi gün" diye bir yaygara koptu da gidiyor. Kapalı Maraş açıldı; peki nasıl açıldı? Kıyı şeridi, deniz kenarı açıldı deniliyor. Dikkat ediniz. Diyemiyorlar ki Maraşı açmadık sadece bir görsel şov yaptık, seçim var. Kapalı Maraşı açtık diyebilmemiz için tüm Maraşın açılmış olması lazım.

Kıyı şeridi açıldı diyorlar, mevsim de geçti nasıl denize gireceğiz merak ediyorum.

Daha düne kadar Maraş açık değilken üstelik de Kapalı Maraş’a kimlik kartı göstererek isteyen girip denizini kullanabiliyordu. Tek fark artık Kimlik Kartı kullanmayacağız girerken denizine. Bir başka deyişle sormak lazım "Maraşa girip dükkanları evleri gezebilecek miyiz?” Tabii ki hayır.

O zaman Maraş açılmadı dersek yanlış söylemiş olmayız.

Kademeli açılacak deniliyor, bakın buna katılırım. Uluslararası hukuka uygun olarak tabii ki açılabilir. Ama öyle görüyorum ki şu an için böyle bir karar yok.

Bu konuda Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın açılımları baz alınabilecek en doğru akıldır diye düşünüyorum.

Kaldı ki Maraşı açmak iyi bir hazırlık ve uzlaşı gerektiren bir konu. Ben yaparım olur diyebilirsiniz tabii ki; faturası büyük olur, ödeyemeyiz..

Elbette ki Uluslararası Hukuk’a uygun olarak Maraş’ın açılması ve eski sahiplerine iade edilerek Hayata kazandırılması en güzel olanıdır ama gelin görün ki bugüne kadar her nedense hiç yapılmadı ya da yapılamadı. Peki çok uzun yıllardır açılmayan ya da açılamayan Maraş ne oldu da şimdi açılıyor deniliyor?

KAPALI MARAŞ SIKINTILI BİR KONU

Rum mallarının üzerine hep birlikte oturmamızın parasal bedelini Türkiye AİHM’de defalarca kez ödemek zorunda kaldı ama en nihayetinde Rum tarafına çıkışlarını yerinde buluyorum.

BM 550 SAYILI KARAR

Maraş’ın herhangi bir bölümüne kendi sakini dışındaki insanların yerleştirilmesi çabalarını kabul edilmez olarak niteler ve bu bölgenin Birleşmiş Milletler yönetimine devredilmesi çağrısında bulunur; Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün statüsü yada görevlendirilmesi ile ilgili herhangi bir engeli Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı olarak addeder; Genel Sekreter’den bu kararın uygulanmasını ileriye götürmesini ve bundan sonraki gelişmeler ışığında Güvenlik Konseyi’ne rapor sunmasını önerir. 13 olumlu 1 olumsuz (Pakistan) ve bir çekimser (Amerika Birleşik Devletleri) oyla kabul edilmiştir.

https://tr.wikisource.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletler_G%C3%BCvenlik_Konseyi%27nin_550_say%C4%B1l%C4%B1_karar%C4%B1

Tabii Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili çeşitli kararları olmuştur. Bunların bazıları can yaktı bazıları tarafsız oldu çok azı da işimize geldi. En can yakıcı iki karar 541 ve 550 sayılı kararlardır. 541 sayılı karar KKTC’nin tanınmasını engelleyen karardır 550 sayılı kararda Maraş’ın Türk idaresinde yerleşime açılmasını engelleyen karardır.

550 sayılı karar alındıktan sonra o kararın içeriğinde iki önemli mesaj verilmiştir.

1- Maraş yerleşime açılacaksa bu yerleşime açılım gerçek sahipleri dışında kimseye yapılmaması.

2- Bu uygulama BM’nin idaresi altında yapılmalıdır.

Bu karar alındıktan sonra bu tarihten sonraki 1984 de diyelim “550” , BM Maraş’la ilgili bütün tanımlamalarında ve tasarrufunda Maraş’ın yeniden açılmasını Birleşmiş Millet idaresi altında olacak şekilde varsayarak düzenlemiştir. Bunun ekini zaten yukarda kaynağı ile birlikte verdim. Kısalttım tamamını linke tıklayarak okuyabilirsiniz.

Örneğin anımsanacağı gibi 1990’ların başında Maraş’ın ve Lefkoşa uluslararası havalimanının her iki toplumun yararına kullanımına açılması için bir BM projesi vardı. Bunun güven yaratıcı önlem olarak tanımlamışlardı, bunun mimarı da dönemin BM Genel Sekreteri Budros Galiydi. Bunun her iki lider tarafından kabul edilmesi için bir dizi temaslarda yapıldı ve her iki toplum lideri de Newyork’ta buluşturuldu. Bu projeyi kabul etmeleri yönünde telkinde bulunuldu. Denktaş önce itiraz etti, itiraz gerekçesi de şuydu ”Maraş’ın ve havalimanının iki toplum yararına bulunması bize yetmez, biz bütün ambargoların kalkmasını isteriz, bütün limanların serbest bırakılmasını isteriz.” Fakat Türkiye yönetimi o zamanlarda , bu projeyi olumlu bularak sahiplenmişti. Türkiye’nin bunu alıp sahiplendiği BM Genel sekreterinin bu konuya ilişkin raporlarında yer almıştır. Bu öneri 1993 yılında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından olumlu bulunmuştu.

Güvenlik konseyine sunduğu raporlarda yazılıdır. Ancak gelin görün ki Merhum Denktaş bey bunu kabul etmez. Yani Türkiye hükümeti ve Denktaş ters düşer. Türkiye’nin baskısıyla Denktaş Newyork’ta Budros Gali’ye bunu kabul edebileceği yönünde bir ışık verir  fakat bu konuyla ilgili hem Türkiye’yi hem de Kıbrıs Türk kamuoyunu ikna etmek için ara ister ve ayrılır.

Gelin görün ki Denktaş bunun tam tersini yapar ve hem Kıbrıs’ta hem Türkiye’de bunu engellemek için bir kampanya yürütür. TBMM’ye giderek bir konuşma yapar ve Türk hükümetini eleştirir. Bu öneriyi Türk hükümeti desteklemektedir zira.

Bunun üzerine BM Genel sekreteri Gali o verdiği raporlarda aynen bunu da bu şekilde yazar. İşin ilginç yanı Denktaş, TBMM’deki konuşmasında eleştirirken “benim geri Newyorka gitmeye ihtiyacım yoktur gitmeyeceğim" der ve yerine dönemin Dışişleri bakanı Kenan Ataokol’u gönderir. Kenan Atakol gider ve genel sekretere dedi ki Denktaş beyin daha önceki çekinceler geçerlidir, tüm limanların serbest bırakılmasını ayrıca Maraş’ın bir kısmının BM idaresi altında değil Türk idaresi  altında açılmasını talep eder. Böylece bu fırsat o zaman tepilir ve hayata geçmez.

Gel zaman git zaman aradan on sene geçer ve tarih 2003’e gelir. O zaman Annan planı ve bütünlüklü çözüm gündeme gelmişti. Denktaş bey bu planı hayli müzakere etmişti, bu plandan kurtulmak içinde 10 sene önce reddettiği ve dönemin genel sekreterinin sunduğu güven yaratıcı önlemleri BM idaresi altında Maraş’ın açılmasını kabul ettiğini bildiren bir mektubu 10 sene sonra BM yeni genel sekreteri Kofi Annan’a ve Rum yönetimi başkanı Papadopulos’a birer mektup yazarak iletir.

Üstelik bütün itirazlarını geri çekerek kabul eder ve  bir de bonus teklifte  bulunur. Eğer BM ve Rum tarafı kabul e derse  de bu uygulamaya konulur, Türk hükümeti limanlarını, hava sahasını ve deniz alanlarını Rum gemilerine açacaktır diye de bir ibare koyar.

Buna rağmen bu öneri 2003 yılında ne BM tarafından ne de Rum yönetimi tarafından kabul görmez. Şimdi BM idaresi altında Ercan’ı ve diğer limanları talep etmeden ve üstüne de bir bonus vererek, yapılan teklifi almayan BM ve Rum yönetimi Türk idaresinde Maraş’ın idaresini satın alacak mı? Önemli soru bu? Bunu Rumların kabul edeceğine çocuklar dahi inanmaz.

Tabii kapalı kapılar arkasında Amerika ile bazı uzlaşılar yapıldıysa ve Amerika’nın böyle birşeye oluru varsa neden olmasın diyebilirim ama normal şartlar altında BM kararları ortada dururken Maraşın tek taraflı olarak eski sahiplerinin kullanımına açılması öyle pek de kolay değil. Bu durum tek taraflı kapıları geçişe açmaya benzemez.

Günün Sözü

Ben ne kadar öbür çiçekleri denesem, seninki gül oluyor aralarında…

Cemal Süreya

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları