Acı gerçekler

Yayın Tarihi: 20/01/16 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Bundan yıllar önce altın kalpli bir Alman arkadaşım teknesi ile Kuzey sahillerimizden Girne'ye yaklaşırken manzara onu o kadar etkiliyor ki ülkemize aşık oluyor.

Demir attıktan sonra ilk işi Lapta'da bir ev Girne'de birkaç daire almak oluyor.

Mutluluğunu benim ile paylaşıyor. Planlar yapıyor, insanlarımıza hastanelerimize nasıl yararlı olabilir diye.

Aradan kısa bir süre geçmişti ki dağlarımızda çıkan yangın büyük bir hasara yol açmıştı.

Arkadaşım duyar duymaz kapımı çalıp al Turgay, bu 10.000 Mark'ı yardım olarak veriyorum dedi.

Ardından benimle birlikte bir yardım kampanyası başlatarak toplam 25.000 Mark katkı toplamıştık. Fazla detaya gerek yok.

Ülkeye getirdiğim 1000 küsür tekerlekli sandalyenin birincisini ve daha bir çoğunu o organize etmişti. Rahmetli Mustafa Çelik'e birlikte vermiştik.

Kendisi röntgen cihazları yanında tıbbi malzemeler üreten ve satan bir şirketin sahibi idi.

Bu nedenle imkanları dahilinde ülkemize yardım etmek istiyordu. Hiçbir karşılık beklemeden.

Gün geliyor ve arkadaşım ülkemize gönderilmek üzere 3 mamograf (biri yedek parça olarak) 4 diyaliz ve 75 karton muhtelif hastane malzemesini ( stand, oturak, termometre, hasta bezleri, sargılar, şiringalar, ameliyat maskeleri vs,vs ) temin edip Nürnberg'te bir depoya koyuyor.

Yazımın sonundan başlayıp geri dönmek istiyorum.

Bağışlarla yüklü olan kamyon ülkemize gelmişti. Aradan epey zaman geçmesine rağmen arkadaşıma birisi çıkıp da bir teşekkür etmemişti.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş'ın yanına gidip bilgilendirdim.

Bir hafta sonra beni çağırıp Sağlık Bakanı'ndan gelen mektubu önüme koydu.

İftira ve yalanlarla dolu bir mektup idi. Kokuyordu..

Şimdi hikayeyi anlatayım ve olaylarla ilgili mektuptakileri birleştirerek paylaşayım sizinle.

Arkadaşım söz konusu cihazları Nürnberg'te depoladıktan sonra bilgilendirmek amaçlı Burhan Nalbantoğlu Hastanesi'nin o zamanki baş doktoru ile randevulaşıp benimle yanına gider.

Arkadaşım, gelecek olan mamografların teknik detayları hakkında bilgiler verir.

Hatta hastanenin röntgen teknik elemanını cihazlar üzerinde eğitmek üzere Almanya'ya davet eder.

Karısını da getimek istediğini söyleyen teknik elemanın bu isteğini de kabul ederek kendilerini evinde ve Köln'deki bir haftalık eğitime bütün masraflarını üstlenerek götürür.

Teknik eleman Köln'de eğitim alırken boş zamanlarında eşi ile gezme fırsatını da buluyor.

Daha sonra Nürnberg'e dönüp arkadaşımın evinde misafirliklerine devam ediyorlar. Boş zamanlarda konserler, yemekler, alışveriş.

Bu arada TIR kamyonu işçiler tarafından yükleniyor. İçinde biraz yer kalmış.

Arkadaşım bana soruyor; kullanılmış bir küçük buzdolabı, bir mutfak masası, dolabı ve birkaç sandalyeyi de Kıbrıs'taki evim için götürebilirmiyim diye sordu, ben de tabii ki dedim.

TIR arkadaşımın evinin önüne geldi. Ben ve diğer komşular söz konusu birkaç masa ve sandalyeyi kamyona koyarken teknisyenden de bir el atması için yardım istendi.

Bakanın Denktaş'a gönderdiği mektupta yardım istenilen teknisyenin bir işçi olarak çalıştırıldığı ifade edildi ve gelen İKİ KAMYON malzemenin üçte ikisi arkadaşımın özel eşyası olarak tanımlandı. Yok öyle birşey. Tamamen yalan. Bakanın bahsettiği ikinci kamyon nerede? Biz bir kamyon getirdik.

Gelen hemodiyaliz cihazlarından birini bir hastada kullanmışlar ve hasta aids'e yakalanmış. Hasta nerede? Kim? Bize gösterin dediysek de lafı ağızlarında geveleyip cevap bile veremediler. Yalan söylemesini dahi bilemediler.

Bakanın mektubunda, getirilen mamografların fokusları tamam değilmiş vs vs. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi röntgen bölümü sorumlusu Dr. arkadaştan öğreniyorum ki mamograflar gayet güzel bir şekilde monte edilip hastalara hizmet veriyor. Hani fokuslar tamam değildi? Ha?

Arkadaşımın hali vakti yerinde, bu nedenle yangında 10.000 Mark bağış yanında 400.000 küsür Marklık (dörtyüzbin mark) değerinde hastanemizi cihazlarla donatıyor.

Eğer herhangi bir tıbbi cihaz veya malzemeye ihtiyacımız olursa bize sadece maliyet fiyatına temin edebileceğini söylüyor. Bizimkilerin lafı çevireceğini nereden bilsin?

Bakanın yazdığı mektupta arkadaşım Bakanlığı kullanarak haztanemize mal satmayı planladığını yazıyor. Sanki de seni birşey almaya mecbur etti.

Bu mektup gerek Sağlık Bakanlığı, gerekse Cumhurbaşkanlığı arşivlerinde duruyor.

İşte biz, bize hiçbir karşılık beklemeden yardım etmek isteyen bu değerli insana böyle yaptık. Ama o, ülkeye olan sevgisinden dolayı sessizce evine gidip geldi.

Bir gün Almanyadaki oğlu ile telefonda konuşurken çok sevdiği Lapta'daki evinin atölyesinde kalp krizi geçirerek yaşama veda etti.

Ülkemin makamlarının saçma sapan sebepler ile önüne çıkardıkları engellere ragmen o bir Kıbrıs aşığı idi ve herzaman temiz kalbi ile insanlarımızın yardımına koşmuştu.

Teşekkürler sevgili Richard Hillen. Işıklar içinde uyu.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Doç. Turgay HİLMİ yazıları