"Giden ağam, gelen paşam!"

Yayın Tarihi: 25/01/21 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Bir başkasının çizgisine göre şekillenmiş dinamik bir unsur:

"Giden ağam, gelen paşam!"

 

Kapitalizm, liberalizm, tarih, devlet, serbest ticaret, kamu, döviz vs.

Hiçbiri değil…

Tüm dertlere akıl koyan bu!

Zaten herkesin doğrusu kendinedir...

Nasıl olsa doğruları ölçebileceğimiz bir büyük doğru da yok!

 

O halde tek gerçek, "giden ağam, gelen paşam" tavrıdır...

Alışılmış bir şekilde, hükümet boz, yenisini kur...

 

Hükümet çözüp-kurmak,

-yeni ve eski problemleri farklı perspektiflerden çözebilmek için-

sizi kendi araçlarınızın (fikirlerinizin) sahibi yapıyor mu?

Hayır!

"Giden ağam, gelen paşam!"

 

"Abdal (hâli) değişen demektir, 

Aptal değişmeyen. 

O nedenle ilki evrilir, 

ikincisi devrilir" diyor,

günümüz yazarlarından felsefeci ve mantıkçı Dücane Cündioğlu.

 

Değişim istiyoruz!

Öyle mi?

Nasıl bir değişim bu?

Varoluşumuzu ve çıkarlarımızı koruyan bir değişim...

Yani aslında "değişim" dediğimiz şey,

eskiden sahip olduğumuz ve vazgeçemediğimiz ayrıcalıklar!

Bu bozuk, yalpalayan, hatta çökmüş yapıya ve sisteme karşı,

ama "şükran duygusu" içinde!

 

Demokrasiler tepki rejimleridir;

Yunanistan'daki, İngiltere'deki, Fransa'daki gibi...

 

Suskunluğumuz konusunda farklı izahlar yapılıyor yapılmasına da;

toplumun siyasete müdahale fikri,

sanki Nasrettin Hoca-Timur diyaloğu ortamında ürüyor!

 

"Timur’un, yani nam-ı diğer “Aksak Timur”un Anadolu'yu fethinde, ordusunda filler de varmış.

Timur bu fillerden birini, tarlada hizmet amacıyla köylülere armağan etmiş.

Fil, tüm ekinleri talan etmeye başlayınca,

köylüler soluğu, Timur ile arası iyi olan Nasrettin Hoca'nın yanında almışlar.

-Bu fil bizi mahvedecek. Timur'a gidip, fili geri almasını bizim adımıza rica

edebilir misin, ya Hoca?, demişler.

Nasrettin Hoca düşünmüş, taşınmış.

Bu adamlara da bir türlü güvenmezmiş...

-Tek bir şartla! demiş. Benimle birlikte Timur'un otağına varacaksınız; ben de. sizin adınıza konuşacağım.

Köylüler kabul etmişler.

Birlikte Timur'un otağına varmış, huzura kabul edilmişler...

Daha doğrusu Nasrettin Hoca öyle sanmış.

 

Astığı astık, kestiği kestik Aksak Timur seslenmiş:

-Söyle Hoca, dileğin nedir?

-Ben köylünün adına geldim, efendimiz!

demiş Nasrettin Hoca. Onların derdine tercüman olmaktır dileğim.

Diyorlar ki...

Nasrettin Hoca, kolunun çemberi ile köylüleri işaret etmek üzere şöyle bir yarım dönmüş ki;

o da nesi?

 

Ardında hiç kimse yok!

 

Yarı bele kadar eğilmiş ve:

-Diyorlar ki, diye devam etmiş...

armağan ettiğiniz fil, öyle hayırlı, uğurlu ve yararlı bir hayvanmış ki...

Ondan bir tane daha köye armağan etmenizi talepten utanç duyuyorlar.

Kerem edin, köyümüze bir tane daha gönderin!"

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları