"O" güne inanmak!

Yayın Tarihi: 08/02/21 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Bir güne inanmak gibidir aslında hayat.

Bu yüzdendir ki hep gelecekle ilgileniyor,

geleceğe dair ümitler besliyorsun.

 

İleriye bir adım atmaya benzer bu

 

"İlerisi"bilinmeyenin korkusu, keşfin ümidi demek.

"Gerisi" ise materyal.

O materyal kullanılarak, ilerisi yapılandırılır.

Dolayısıyla "eski"nin yerine koyulan başka bir "yeni" olmadan,

geçmiş de doğal olarak sahip olduğu değer ve anlam ile yoluna devam eder...

 

Eğer bizler aynı şeyleri düşünür, 

aynı alışkanlıkları sürdürür,

aynı seçimleri yaparsak, 

"eski"yi, yani geçmişte yaşanan aynı deneyimleri,

yeniden yaşayacağız demektir!

 

Dolayısıyla arkadaşlar,

"gelecekle" ilgileniyor musunuz?

 

O halde,

"Her gün bir yere konmak ne güzel.

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.

Dünle beraber gitti, cancağızım,

Ne kadar söz varsa düne ait.

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım (Mevlana Celaleddin-i Rumi)

 

Yoksa!

Dün”de kalmak,

duyguları ezberlemek ve devreye sokmak

çok dahakolay?

 

Kendimizi değişimden alıkoymak,

tahmin edilebilir bir gelecekte yaşamak,

kısacası "takılıp kalmak",

kaderimiz mi biz Kıbrıslı Türklerin?

 

Eğer takılıp kalmışsak,

kurumların iyi işlemediğinden, 

demokrasinin yerleşmemişliğinden şikayet edebilir miyiz?

Buna hakkımız olur mu?

 

Deneyimler göstermiştir ki,

bu coğrafyada bir siyasal partinin sahip olabileceği en değerli şey, sanıldığının aksine,

ideoloji değil, itibardır...

 

İdeoloji önemlidir elbette,

çünkü vizyonundur, pusulandır…

 

Ancak itibar senin birikimlerindir,

malzemendir,

ayaklarının yere nasıl bastığıdır,

vizyonunu hayata nasıl geçirdiğindir,

topluma sunduklarındır…

 

Partinin itibarı, toplumun ona verdiği kanaat notudur,

ve vaatlerini ne kadar yerine getirdiğiyle de yakından ilgilidir.

 

"Biz yenilendik, öyleyiz, şöyleyiz" demek yetmez!

Yeni olan düşünceler, eskiyi budamalı!

 

Budama, yalnızca bir gereklilik değil, zorunluluktur.

 

Eğer eski düşünceler budanamazsa,

yeni içten içe çürümeye başlar...

Yine "-mış gibi" bir tavır benimsemek durumunda kalırsınız!

Statüko ve dejenere olmuş bir sisteme karşı "ortada durmak" siyasi tercihiniz olur!

 

Ama artık toplumun "ortada durmakla",

"oldu-bittiler" ile geçirecek vakti kalmadı!

 

Toplumsal barışın ve dinamiklerin önünü açmanın,

yüzü geleceğe dönük,

"ne yapmalı" sorusuna cevap bulmanın zamanı çoktan gelmiştir.

 

Ne biliyoruz?

Onu sorgulamalıyız...

Ve eksiklerimizi tamamlayıp,

farkındalık ve akılcılıkla,

mücadelenin yönünü tayin etmek için, 

kendi iç dinamiklerimizle,

kendi bilgimizle,

kendimizle özdeşleşip,

"yeni"yi örgütleyip,

özgürlükçü yeni bir siyasete sahip olmalıyız...

 

İnsan severlik anlayışımızla ortaya koyduğumuz siyasetlere ve kararlara,

tüm mevcut insan kaynaklarımız katılmalı,

ve tüm kesimlerle cevaplar ortak akılla verilmeli…

 

Barış'ı oluşturma koşulları ve yol haritaları çizilmeli,

ve neticede 50 yıldır "dünya dışılıkta" yatan bir sistemde kurtuluşu aramanın boşa kürek çekmek olduğunu idrak ederek,

"anlaşmamak için anlaşanlarla” anlaşma olamayacağını artık görerek,

ve kapitalist güçlerle ya da onların uzantılarıyla "taktik müttefikliği"ne girmeyi geride bırakarak yürünmeli!

 

“O” güne inanarak…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları