"Değişim" oldu mu ki hiç?

Yayın Tarihi: 15/02/21 07:00
okuma süresi: 3 dak.

Bir problem durumunda, cevapları bulmamız için doğru sorular sorulmalı…

 

Einstein, değişimi ölçmenin en önemli birimlerinden birinin zaman olduğunu söyler.

Ama burası Kuzey Kıbrıs.

Zaman mevhumundan bile yoksun bir coğrafya!

 

Neredeyse 50 yıl geçti.

Siz bir değişim görebiliyor musunuz?

Eski formüller, dogmalar ve ideolojiler geçmişte mi kaldı?

Ne yapılmış 50 yılda?

Tabiri caizse, kendi toplumunu yok saymayı örgütleyen bir değerler mübadelesi  temellendirilmiş.

 

Bir ülke, hiç kendi insanını ülkenin iç sorunu olarak görebilir mi?

Bir ülke, kendi toplumunu "yok sayma" politikası uygulayabilir mi?

Kıbrıs’ın kuzeyinde görür de, uygular da!

Çünkü buradaki sorun, ilim irfan yoluyla tez elden giderilebilir bir

"yapı" sorunu değil!

 

Sorun farklı...

Sorun: Siyasetin kendi insanını (CTP'liyi, TDP'liyi, UBP'liyi, DP’liyi,

HP'liyi, YDP’liyi ve meclis dışındaki diğer her partiliyi) ülkenin iç

sorunu olarak görmesi sorunudur...

Neden ve nasıl olabilir ki böyle bir şey?

Siz kendi arzularınızı alıp, bunu devletin "resmi arzusu" haline

getirirseniz, bal gibi de olur!

Çünkü mes’ele iyi yönetmek, hükümet etmek değil…

Mes’ele: Örgütlenip, sahip oldukları arzuları, ait oldukları siyasi gruplara taşımak!

Yani mes’ele, "örgütlü ego" me'elesidir...!

 

Bu yüzden biz bu coğrafyada "değişim" denince,

kadroların yer değiştirmesini,

atanmayı ve becayiş(tayin) olmayı anlamalıyız... 

Başka türlü de bir "değişim" yok maalesef! 

Hiç olmadı...

 

Toplum da yıllar geçtikçe “ortacı”lık diye bir “vizyon” edindi.

Rejim mücadelesi falan da vermiyor aslında.

Veriyor"muş" gibi yapıyor!

Öyle ya, toplum rejim mücadelesi verseydi eğer, vesayeti yıkardı.

Böylelikle de, kimse vesayetin taşıyıcısı durumuna gelemezdi…

 

Tabi ki "ortacı" tutumlar takınmak, bir süre toplumun işine gelebilir ama;

Eğer yolun "ortasında" yürüyorsanız, nihayetinde "aklınıza gelen başınıza da gelir!"

Sağdan, ya da soldan gelecek olan otomobillerin altında kalırsınız…

 

Peki, 50 yıl daha,

dünyadan kopuk bir kapalı coğrafyada yaşayan bu toplum,

her sandığa gidişinde,

bu ülkenin geleceğini bu "örgütlü ego"culara, 

yani kendi arzularına sevdalılara mı tahvil edecek?

İçinde bulunduğumuz koşullar ise,

göstermelik tedbirlerle,

ve hamasi söylemlerle,

"işte hendek işte deve" misali "paketlerle" geçiştirilmeye mi çalışılacak?

 

Bilinen düşünceler aynı duyguları doğurduğuna,

aynı duygular aynı davranışlara yol açtığına, 

aynı davranışlar ise aynı yaşantı ve gerçekliği yarattığına göre,

sizce ne olacak?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları