Bir masal gibi!

Yayın Tarihi: 30/08/21 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Masal, Türk Dil Kurumu () sözlüğünde şöyle tanımlanır:

“Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağza, kulaktan kulağa sürüp gelen, olağanüstü kişilerin başından geçen olağan dışı olayları anlatan öykü türü”

Buna göre masalların iki temel özelliği vardır:

Olağanüstülük ve öğüt verme.

 

Masalın, TDK sözlüğünde dikkati çeken üçüncü ve dördüncü anlamlan ise,

masalın mecazi bağlamda kullanılan

"boş ve yalan söz"

ya da "değersiz, önemsiz şey

anlamına da gelmesidir.

Almanların saygın bir sözlüğü olan Wahrig sözlüğünde de "Märchen" (masal) sözcüğünde şu veriler yer almaktadır:
“İçinde doğa kanunlarının yer almadığı ve mucizenin hüküm sürdüğü, zamandan ve mekandan uzak hayal yüklü anlatılar
.

 Masalın aynı sözlükteki figüratif anlamı da:

“Gerçek olmayan, uydurulmuş hikâye!”

şeklinde verilmektedir.”

(Sarı, A. (2008). Masalların Psikanalizi. Salkım Söğüt Yayınevi: Rize)

****************
"Bir varmış, bir yokmuş" ile başlıyor hayal ürünü olaylar!
Gerçeküstü kahramanlar...

Sonra karganın aptallığına gül!
Tilkinin zekasına hayran kal!
Az git uz git,
Dere tepe düz git...
Bir bakıvermişsin artık pireler berber, develer tellal oluvermiş...

Artık yer ve zaman belli değil!
Olaylar gerçek dışı "mış" gibi, ama fantastik;
Kahramanlar olağanüstü...
Birtakım güçlere sahip kişilikler...

***********
"Kıbrıs Sorunu" dediğimiz de masallaştı artık!
Fakat bu masal ne öğretici,
Ne de eğlendirici bir hikâye!
Hatta sorunun içinde yaşayanlara bir "yorum" önerdiği de yok (!),
"kendi yolumuzu bulma" yönünde yaptığı bir katkısı da!

Lâkin, aynı (ilk bölümü 9 Aralık 1960’ta yayımlanıp, 61 yıldır süren bir İngiliz televizyon dizisi olan) "Coronation Street" dizisi gibi,
Yarım asırdan fazladır halâ canlı,
Sürekli olarak yeni “olağanüstü” kahramanlarıyla,
Kendi "statüko"sunu koruyor!

Öyle bir masal ki, bizi farklı kesimlerin içine çekmiş,
Farklı karakter gruplarının bir parçası olduğumuzu hissettirerek, ayrıştırıyor...
Hiç ama hiç bitmiyor...
***********
Ben, masallara doydum ya siz?
Aslında çoğu insanımız da "Kıbrıs masalı"na doymuş.
Doymuş derken, artık kafasına takmıyor!
“Takmıyor ya!” sorun çözülmüş işte!
Artık bir dizi koşullara bağlanmış bir "gelecek" beklentisi üzerine,
Ruhsal yapılar inşa edip, bunların içerisinde gaylesiz ve rastlantısal yaşıyoruz.

Son günlerde de yaşananlara bakınca,
Olayların açıklanması üzerine nedense yeterince ve gereğince bir tartışma yok!
Sonuçları ortaya çıkaran nedenler üzerine tartışmalar gündem değil...
Bütün tartışmalar "suçlu kimdir" bağlamında yürütülmekte...
Halbuki açıktır ki,

bir olayın nedenlerini açıklamadan

ve o nedenler ortadan kalkmadan sorunlar çözülemez...

**********

Adamcağızın birisi ishal olmuş.
Türlü geleneksel ilaçları denemiş.
Bakmış geçecek gibi değil.
Arkadaşlarının tavsiyesi üzerine, hastanenin “gastroenteroloji” bölümüne gitmeye karar vermiş.

Lâkin hastaneye vardığı zaman, hangi kısma gideceğini unutmuş.
Tek hatırladığı şey, kelimenin sonunda “loji” sözcüğü olduğu imiş. 
Neyse, oradaki görevliye, servisin adını unuttuğunu, ama sonunda “loji” sözcüğü olduğunu söylemiş.
Görevli de  kendisine sonu “loji” ile biten

nöroloji, alerjiloji, androloji, endokrinoloji vb alanlarından biri olup olmadığını sorup da onlar olmadığını söyleyince,

bu kez de sonunda “loji” olarak “psikoloji” bölümünün olabileceğini belirtip,

hasta da, “tamam herhalde orasıdır” deyip “psikoloji” bölümüne gitmiş.

Birkaç günlük tedavi sonrası,

arkadaşları durumunun ne olduğunu, problemin hala devam edip etmediğini sormuşlar.
O da:

“Asıl sorun devam ediyor ama tedavi işe yaradı, artık hiç kafama takmıyorum” demiş.

****************

Kimse kusura bakmasın.
Dost acı söyler!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları