Popüler olanı siyasileştirmek çözüm değil!

Yayın Tarihi: 27/12/21 05:00
okuma süresi: 4 dak.

Döviz kuru yine raydan çıkarken,

"Döviz üzerinden Türkiye ekonomisine dönük bir algı oluşturulmak isteniyor"

gibi açıklamalar geliyor!

Bilindiği üzere:

Kriminalize etmek bir egemen klâsiğidir.
Kontrol altına alamıyorsan, suçlu ilan edersin, yine işini görür!

Biz doğayı nasıl kavrıyoruz?

Matematikle...
Demek ki, matematik doğayı doğru olarak kavrayabiliyor...
Fizik ile tasarlanan uçaklar, yüzen gemiler, binalar vs.,

bunlar hep matematiksel hesaplarla ayakta duruyorlar...

Ekonomi de "matematik" yapılı olduğuna göre,
Demek ki, işin “iktisadilik” vasfını doğru ölçebilmekle,

"verimli" olana ulaşabilmek arasında bir paralellik var ...

Ekonomideki enflâsyon ve faiz oranlarının seyrinin,

matematiksel bir model olarak açıklanması şart…

Sn. TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomiyle ilgili yaptığı bir konuşmada şöyle dedi:

"bize yatırım lâzım, istihdam lâzım, üretim lâzım, ihracat lâzım.

Eğer bu dört başlık yoksa hiçbir şey yok, biz bununla övüneceğiz.

Asıl iş faizi düşürmek suretiyle enflâsyonu aşağıya çekmektir."



Cumhuriyet gazetesine göre, Erdoğan'ın savunduğu bu görüş,
19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında yaşamış olan,

ekonomist Irving Fisher'ın geliştirdiği bir teoriye dayanıyormuş...

Yine Fisher'ın geliştirdiği bir formül baz alındığında,

enflâsyon ile faiz oranları arasında ters değil,

doğru bir korelâsyon görülüyormuş...

Genel kabul gören görüşe göre ise,

bir ülkede döviz kurunun seyrinde,

yatırımcıların o ülkenin para birimine "yatırım yapma ve elinde tutma arzusu"

belirleyici rol oynuyor...

 

Bizim "KKTC" dediğimiz bu coğrafyada,

zaten kamu borç stokunun, faiz yükünün,

ve dövizin makul olduğunu kabul ettiğimiz bir dönem,

hiç var olmadı...

Ölçtüğümüz GSYH değerleri de,

toplumsal refah açısından yanlış bir ölçü...
Ve yanlış da ölçülüyor!
Neden mi?
Yani ekonominiz %35 dış kaynaklı bir finansla finanse edilecek,
Bütçe değerlerinizin %15'i hibe olarak  verilecek,
Ve siz bu değerleri GSYH içerisine katıp,

%2.4 gibi bir değerle büyüyoruz deyeceksiniz!..

Kısacası öyle bir ekonomik akıl ki,

"Anladığımız kadar"lardan oluşuyor...
Ancak, "anladığımız kadar"larla isabetli tahminlerde bulunamazsınız...
Farkındalık ve akılcılıkla mücadelenin yönünü tayin edemezsiniz!

Ne mi yapabilirsiniz?
Sadece "ZAM" yaparsınız!
Zam nedir?
Zam dediğiniz şey, bizim zihniyetimizin ölçüsüdür...
Ve işte Kıbrıs Türk Toplumu da bu ölçüsüzlüğün elinde esirdir...

"Türkiye nasıl çözecekse biz de aynı şekilde çözeriz" demekle de olmadı/olmayacak!
Çünkü toplumlar özdeş değildir.
O halde çözümleri de özdeş olamaz…
Zaten KKTC'nin koşulları ile herhangi bir ülkenin koşulları arasında,

en ufak bir benzerlik de yoktur...

İşte "statüko" dediğimiz şey de,

döviz gibi,

karşı karşıya kaldığımız sorunlardan kurtulmak için ürettiğimiz bir mantıktır...
Deneyimledik ve biliyoruz ki,

sorunları çözecek beklentisi ile kullanılan bu mantığın,

her zaman bize iyilikten çok kötülüğü dokunmuştur...

Çünkü bu mantık,

en iyi ihtimalle hataları düzeltmemize,

ve onları stabil hâle getirmemize yarıyor!
Ve bu durumda bizler,

KKTC hakkındaki zihin haritasını değiştirmekten vazgeçmiş oluyoruz...!
vazgeçtiğimiz vakit de,

bugüne kadar birileri bizi hep değiştirdi...

Anadolu tipi akılla donatıldık,

ve giderek Ankaralılaştık!
Ankarada ne varsa, bizde de aynısı oldu...!

Yine aynı hikaye:

Kurlar almış başını gidiyor!
Ne yapacaklar?
Bir dizi "tedbirler" alınacak!
Nasıl?

Şöyle-böyle ...
Kendi bütçesinden daha fazla borcu olan bir devletin "tedbir alması",
İnandırıcı mı?

ya da gerçekçi mi?

Popüler olanı siyasileştirmek, çözüm değil!
Nedir gerçekci olan?

Federatif çözümdür...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları