Uygarlığımız gizli bir hazineye döndürüldü!

Yayın Tarihi: 17/01/22 05:00
okuma süresi: 5 dak.

UBP'nin belâgatine dikkatinizi vermenizi rica ediyorum:

1-  Hangi yöntemlerle çabucak "başkalarının bilincine varabiliriz"i tartışıyorlar!
2-
 "Bizden" olmayanların "bize" benzemeyenlerin elenmesi ve ayıklanmasını istiyorlar!
3-
 Biz halâ kendimizi yönetecek olgunlukta değiliz, diyorlar!
4-
 Biz özgürlüğün değerini bilemeyeceğimiz için, başımıza onun değerini bilecek "birileri" dikilmelidir diyorlar!
5-  Gerçek bir “karşılıklılık” olmaksızın adaletsizliği hazmettirmekle, “olur” verdirmekle
uğraşıyorlar!

Kısacası Kıbrıs Türk insanı, siyasetin öznesi değil nesnesi durumunda...
Bu durum Kıbrıs Türk toplumunun ortak olarak değil, pazar olarak görülmesi demektir...

Sonuç olarak, insanlık durumunun iyileştirilmesini bir amaç edinmeyenler, hakiki iyileşmeyi ve kalkınmayı nasıl sağlayabilirler ki?
Bugün çevreyi kötüleştiren de insandır, kalkınmayı sağlayan da, gerilemeye neden olan da...
Ama KKTC denilen bu coğrafyada, insan durumunun iyileştirilmesine yönelik, politik düzeyde bir "söz hakkı" vermenin siyaseti bile yok!

Kısacası birileri size gelerek, nasıl düşünmeniz gerektiğini gösteren örnek düşünme şablonları bırakarak gittiği zaman, zaten "akıl" tedarik ediyorsunuz!
Tabii ki, bugün tedarik edilen "aklın" bir reforme değil,
politik düzeyde bir "söz hakkı" verme
de değil,
bir sindirme yöntemi olduğu da gayet açıktır!

"ANKARA BİLİRCİLER" İLE UYGARLAŞMAK!


KKTC'de yaşan insanların tümünü "uygar" yapma görevi, devletin ve en başta da eğitim ve öğretimin elinde...
Lâkin bugün KKTC'deki "uygarlık" yıllar geçtikçe azalmaya,
artık hiç var olmayan gizli bir hazine olmaya başladı...

Neden?
Çünkü uygar olmak için gerekli şartlar yaratılmamış.
Ne teknoloji, ne çalışma biçimi ve yöntemleri, ne inançlar, ne düşünsel ve sanatsal faaliyetler, ne de siyasal ve sosyal örgütlenme biçimlerimlerinin "uygarlaşabileceği" bir zemin, ortam yok!

Eğer bir gül yetiştirme niyetiniz varsa, gülün yetişebieceği şartları sağlamanız gerekir.
Örneğin çölde gül yetiştirilemez, çünkü çöl, gülün yetişebileceği şartları sağlamaz, en başta kuraktır. Çölde ancak kaktüs türü sıcağa ve kuraklığa dayanıklı bitkiler yetişir ve yetiştirilebilir.
Gurur ve kibirden, öfkeden, sen-ben kavgalarından, sizden-bizden meselelerinden vakit bulursa, UBP mi sağlayacak bu şartları?


PARA AKIŞINI EN İYİ BİZ SAĞLARIZ(!)


TC’den KKTC’ye doğru ekonomik doktrinlerin temelinde aktarılan mali kaynak transferleri
, bu ülkenin insanının hakiki kalkınmasını sağlayabilir mi?

Allah muhafaza, eğer sandıktan yine UBP çıkar(ılır)sa, bu memlekette "insan olmak" nasıl ciddi bir anlam taşıyabilir ki?
Bu toplum desteksiz, yörüngesiz, irfansız, dümensiz "hevesler" bulmaya devam mı edecek?

Sandığa gitmeden önce, bu bozuk sisteme muhalefet edenlerin de siyasetlerini topluma net bir biçimde aktarmaları çok önemli

Kısacası bilinmesi gerekir ki, elinizdeki meyveye "elma" dediğiniz zaman, yani o meyveyi “elma” olarak adlandırmakla, onun ne olduğunu kimseye anlatmış sayılmazsınız...
"Elma" kavramının içini “bilgi” ile doldurmak, onun nasıl bir meyve olduğunu, ne türden özelliklere sahip olduğunu anlatacak şekilde, somut olarak “kavram”laştırmak gerekir.
İşte ancak o zaman, o elmayı tam olarak anlattığınızdan söz edebilirsiniz.

Dünyadan da, insanımızdan da kopuk olan bu bozuk sisteme “artık yeter” diyenler siyasetlerini topluma net bir biçimde nasıl aktarmalılar?
İnsan ve doğayı, birer "değer" haline getirip, kavramsal araçlarıyla düşündüren bir ideoloji ortaya koyarak ...
Yani yolun solundan giderek, "ortada durarak" değil…

Yoksa! Bağımsızlığını ilan eden "çocuk kahraman" gibi, halâ anne kucağında sürdürdüğümüz öykünün öznesi mi olacağız bu sürerduruma muhalefet edenler?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları