Eskinin yankısı

Yayın Tarihi: 20/06/22 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Su, hayatın başlangıcı, yaşam kaynağıdır...
İnsanlar tarih boyunca dua etmek yoluyla yağmur yağdırmaya çalışmış,
yağmurun yağmadığı zamanlarda,
suya olan ihtiyaçlarını gidermek için, "yağmur törenleri" yoluna başvurmuşlardır.

60 yıl kadar önce, Amerikalı bilim insanları bulut oluşturma yoluyla yağmur yağdırdı...
Adını da "Bulut Ekme" projesi koydular.
California eyaletinde bu teknik 50 yılı aşkın bir süredir de kullanılıyor.
Bazıları bunu, insanın hava koşullarını denetim altına alabileceğinin kanıtı olarak gördü…

Bazı bilim insanları ise suyun derinliğine inerek, moleküler yapısını inceliyorlar…

Ulaşılan sonuçlarda,

her bir damlanın açık ve kendine özgü bir biçime sahip olduğunu görüyorlar.

Suyun, etkileşime geçtiği maddenin bilgisini kopyalayabildiğini,

saklayabildiğini ve iletme özelliğine sahip olduğunu keşfediyorlar…


Peki!
"Yağmur yağdırabiliyoruz diye, yağmur yağdırmalı mıyız?
Klonlama yapabiliyoruz diye insanı da klonlamalı mıyız?
Ya yapay zeka?
Düşünen robotlara ne demeli?
Bir "altyapı" bileşeni olan teknoloji,

"üstyapıyı", moral gelişimi belirleyebilir mi?

Dünyadaki tekno-etik tartışmaların ana zemini bu.
İnsanlar teknolojik gelişmelerle birlikte deviniyor ve evriliyor…

........

KKTC denen bu coğrafyada ise,
Birçok insan kendini haklı görüp,

kendi dışındakileri haksız göstermeye çabalıyor.

Oysa ki en büyük haksızlığı kendine yapıyor…

 

Yaratmış olduğunun kurban bilinci olduğunu bilmeden normalleştirerek,

kendince konfor alanında yaşıyor.

Konfor ise beyni devre dışı bırakır.

Dünyayı tanımak, dünya ile temas kurmaktan uzak…
Yeni teknolojik gelişim de yok, yeni bir fikri de ...


Zaten,

"yenilikci" bu coğrafyadaki kültürün ve toplumun korumaya çalıştığının "düşmanı" olarak algılanıyor!
Yani içine doğduğumuz sistemle, yenilikci olanın sorunları oluyor!

Elit olabilme olasılığı bir nevi alerji yapıyor…

Çünkü her grup kendi "eskilerini" referans göstererek,

değişen dünyaya da aldırmadan haklı çıkmaya uğraşıyor!
Kendi eski düşüncesi en doğrusu...
Kendisi dışındakiler ise bu eskiyi onaylayacak!

Kendi konforunun kurbanı olanların yenilikci yaklaşımı ise,

kendi sistemini devam ettirecek zihniyetler yaratarak,

eskinin “yankısı” olmak!


Kısacası, bizler yaşamın geriye bakarak anlaşıldığını,

ancak ileriye doğru yaşandığını görmüyor,

geçmişte yaşamaya takılıp,

ne deviniyor ne de evriliyoruz...

 

Bizler ne istiyoruz?

Bizler de diğer toplumlar gibi,

"eski"nin "ötesinde" mi olmak istiyoruz?
"Ötede!"
"Yeni"ye doğru devinim...

Acı.
Parasızlık.
Yalnızlık.
Üzüntü.

Bunların ötesinde bir şey yok mu?

Neredeyse hiçbir anlamlı tutarlığı olmayan,

"implante" edilen bir siyaseti  yerleştirmek, "yenilikçilik" mi?


"Öte"yi yaratabilecek siyasi erk, eskiyi lağveder…
Kendi toplumunu Pink Loyd'un "The Wall" (Duvar) filmi ve şarkısındaki gibi tek tip insan yetiştirme sistemine, "sıradanlığa" hazırlamaz!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları