Bir sahte biyo-etik düzen
Öyle bir "yapılanma" içindeyiz ki,
Sanki bazı kesimlerin çıkarları için inşa edilmiş coğrafi bir sınır gibi...
Kamu yönetimi, tepeden inmeci ...
Çoğu kesim "kâr ya da oy" peşinde!
"Sosyal Sermaye"si falan yok!
Yok edilmiş!
Üretimin tamamen yok edildiği gibi...
Kamu varlıklarının tükedildiği gibi...
Yerel sermayenin ve yerel emeğin el değiştirip, toplumsal varlığın geleceğinin karartıldığı gibi !
Anlayacağınız, bizim "vatan"nın durumu, bir "pazar" durumu haline gelmiş...
Öyle bir pazar ki, iletişimden ulaşıma, eğitimden sağlığa, enerjiden suya, bankacılıktan turizme kadar hemen herşey pazarda elden çıkarılmış...
Canı isteyen yabancı sanatçıyı vatandaş, pasaport sahibi de yapabiliyor!
Eğitim derseniz; insan yetiştiren bir servet kaynağı olmaktan çıkmış,
Alınıp satılan bir hizmet söktörü haline dönüştürülmüş...
Alınıp–satıldığı bir pazarı var artık...
Hedefleri mi? "150 bin öğrenciye" ulaştık deniyor mesela!
---"Kendi hayatımın ve kararlarımın bana dayanmasını isterim".
---"Karar veren olmak isterim, adıma karar verilen değil".
---"Kendi hedeflerini ve politikaları ortaya koyan ve gerçekleştiren olmak isterim".
diyen Kıbrıslı Türk gençlerinin ufku da "çağ gereği", "siyasilerin" yaklaşımları ile sınırlı halde...
"Dünkü Anlayış", gençler "Atatürk Milliyetçisi" olmalılar diyordu!
"Bugünkü Anlayış" ise, "İslâmcı" olmalılar diyor!
Kendi kendinin "patronu" olmasına yönelik gençlerin istenci, başkalarından "emir" alma ve diğerleri tarafından yönetilme politikaları ile domine ediliyor!
Çünkü devlet dediğimiz organizma, özgürlükçü, adil paylaşımcı bir yaşam tarzını yapılandıramamaktadır.
"Ya bizdensin, ya onlardan"!
"Onlar" kim? Sahte biyo-etik düzeni reddeden, kendisi olmak isteyen,
"Ali", "Osman", "Hatice" , "Ayşe"...
Modernleşme hareketi, büyük bir iddia ortaya koymuştu, biliyorsunuz...
Neydi o iddia?
Değerlerin temeli, geleneksel zamanlarda iddia edildiği gibi vahiy değil, akıldır...
Peki!
İnsan aklı her şeyin üzerinde değil mi?
“Batı” dünyası dediğimiz budur...
Bu bakış açısıdır...
Bu bakış açısıyla bilim içselleşip, Batı yeniden inşa edildi ...
Yani sorunların çözümünde bilimsel yaklaşımlar, değerler, kavramlar ve akıl öne çıkmalı...
Unutmayın!
Barış ve savaşın aktörleri aynıdır:
generaller, siyasetçiler, diplomatlar, kompradorlar ve uluslar arası şirketler...
Bu aktörler,
bir ülkenin diğerlerini egemenliği altına almak için de bir süreç başlatabilirler, ortak bir yaşamı paylaşmak için de...
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.