Futboldan çoooook dersler çıkar!

Yayın Tarihi: 19/12/22 05:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Dün gece oynanan Dünya Kupası final maçı seyir zevki harika bir maçtı.
Arjantin, 1986’da ikinci kez kazandığı dünya kupasından tam 36 yıl sonra,

normal süresi 2-2, uzatmaların sonunda da 3-3 beraberlikle biten maçta
penaltı atışlarını 4-2 kazanarak dünya şampiyon oldu.

2022 FIFA Dünya Kupası muhteşem bir finale sahne olurken,
Lionel Messi de, bir Dünya Kupası turnuvasının her aşamasında gol atan ilk oyuncu oldu.

Pek çokları için sadece bir oyun değil, büyük bir aşktır aynı zamanda futbol.
İzlemesi, oynaması, yorumlaması büyük keyif veriyor.
Hatta futbolla yatıp futbolla uyanan azımsanmayacak bir de kesim var.

Kuzey Kıbrıs’taki futbol, siyasi tanınmamışlıktan dolayı,

uluslararasılaşamamanın getirdiği olumsuzluklarla boğuşurken,

Adadaki futbol takımlarımız her geçen gün kan ve seyirci kaybederken,

Türkiye’de Galatasaray`la , Fenerbahçe'yle, Beşiktaş'la ve diğerleriyle beraber olmanın, 

onları desteklemenin duygusu tarife gelmeyen bir mutluluk.

Hatta futboldan çoooook dersler de çıkar...
O derslerden birini müthiş özetlemişti Ahmet Altan 27.6.2010 tarihli "Futbol ve hayat" makalesinde...


"Çok ders çıkar futboldan.

Hatta siyaseti ve dünyanın gelişimini anlamaya bile yardım eder.
Bana sorarsanız, çağımızdaki gelişmeleri en önce kavramış ve bu gelişmeyi günlük yaşama en iyi biçimde aksettirmiş en muhteşem örnektir futbol.
Küreselleşme denen şeyin ne olduğunu futboldan daha iyi anlatabilecek bir örnek bulmanın zor olduğunu düşünürüm.

Futbola meraklı olanlar, bu son dünya kupasını seyrederken, milli takımlar arasında bir tane bile Barcelona ya da Chelsea ayarında takım olmadığını söylerler size.
Birçok kulüp takımı, dünya kupasına katılan milli takımların çoğundan daha iyi top oynar, daha çok zevk verir.
Para açısından bakarsanız, hiçbir kulüp, milli takımlarının giderlerini karşılayan devletler kadar zengin değildir.

Devletlerin imkânları daha geniştir ama kulüplerin takımları artık daha iyidir.
Neden?
Devletler, ellerindeki imkânları “mecburiyetlere” bağlı olarak kullanırlar.
Kulüplerin bu tür mecburiyetleri yoktur.

Dünyanın en gelişmiş, en müthiş ligine sahip olan İspanya’nın şampiyonu Barcelona, Arjantinli Messi’yi, İsveçli İbrahimoviç’i takımında oynatabilir.

Hangi ırktan, hangi milletten futbolcu oynatacağına kendisi karar verir.
Kupadan daha ilk maçlarda elenen İtalya’nın şampiyonu olan ve Avrupa Şampiyonluğu’nu da kazanan Inter’de neredeyse bir tane bile İtalyan oyuncu yoktur.

Milli takımlar “ulusaldır.”
Kulüp takımları “uluslararası”dır.
Onun için kulüp takımları milli takımlardan iyidir.
Uluslararası olan, küreselleşmiş olan, ulusal olanı yener.

Aslında “milli” takımlar bile “ulusallık” anlayışını en azından “hocalar” düzeyinde yıktılar, milli takımların çoğunu “yabancı” hocalar çalıştırıyor, kimse Fildişi Sahili’ni Fildişi Sahili’nden biri yönetsin demiyor.

Türk Milli Takımı bile Alman bir teknik adama teslim edildi.

Ben aslında siyasette de “futbol” örneklerinin kullanılması gerektiğine inanırım.

İngilizlerin Arsenal takımını bir Fransız, İspanyolların Real Madrid takımını bir Portekizli, Galatasaray’ı bir Hollandalı yönetebiliyorsa, en azından dünyadaki şehirlerin belediye başkanları da “yabancı” olabilmeli.

Her şehir, futbol kulüpleri gibi kendine bir “yönetim kurulu” seçer, o yönetim kurulları da dünyanın en iyi belediye başkanlarını bulup transfer eder.
Yönetim kurulunun başarısı, en iyi yöneticiyi bulmasıyla belirlenir.
Yöneticilik, profesyonel bir iş olur.

İyi yönetemeyen, kentlerin hayatını güzelleştiremeyen bir daha iş bulamaz!"

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları