EkoFin

Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ
sukruumarbeyli@hotmail.com
Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ

Ya faiz ya kur!

Yayın Tarihi: 03/01/22 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Evet, geldik 2022’ye faiz, enflasyon ve kur savaşları devam ediyor. Genel teoride enflasyonun sonucu olarak faiz ortaya çıkmaktadır. Bunun tersi mümkün değildir; çünkü faizlerin düşmesi ile enflasyonu düşürmek pek de mümkün değildir. Geçen yıl zaten bunu görmüş olduk. Bunun sonucunda da döviz kurlarındaki artışlar %40 seviyelerinde ortaya çıkmıştı. Sonrasında ise yeni ekonomik politikalar kur korumalı TL vadeli mevduatlar, dövizdeki kaybın mevduat sahiplerine yüzdesel olarak artışa bağlı olarak ödeneceği garantisi ile bir anda dolaylı faiz artışı ile ortaya çıkan tabloda kurlardaki gerilik bir gecede ortaya çıkmıştı. Dolaylı faiz artışı diyorum çünkü faiz olarak değil de kurlardaki artış miktarına göre aradaki farkın ödemesi bir nevi faizlerin üzerinde ek bir getiri olacak ve kısacası mevcut faizden daha fazla bir getiri elde etmenizi sağlayacaktır.

Yeni ekonomi politikası ile kurlar artık piyasa tarafından belirlenmektedir. Dalgalı kur rejimi devam ederken, faiz ve kuru bu durumda aynı anda kontrol etmek mümkün olmayacaktır. Ancak faiz ve kurları beraber aynı anda kontrol etmek isterseniz sermaye hareketlerini kısıtlamak ve denetlemek gerekecektir. Şu anda ise bu durum söz konusu değildir. Genel olarak ya faizi ya da kuru denetleyip takip edeceğiz ya da faiz ve kuru bırakıp önceden de belirttiğim gibi piyasadaki arz ve talebe göre bırakıp mevcut imkanlar çerçevesinde serbest piyasa ekonomisi sürecine göre denetlemeyi yapacağız. Bunu da yaptığınız durumda mevcut ülke rezervleri yavaş yavaş aşağı yönlü gidecek çünkü piyasaya müdahale etmek gerekecek. Piyasaya merkez bankası ve kamu bankaları aracılığı ile döviz satılarak müdahaleler devam edecek ve kontrol altına alınmaya çalışılacaktır. Azalan rezervler yanında ülke CDS risk primi de buna paralel olarak yükselecektir. Yapılan bu müdahaleler kısa vadeli olarak başarı göstermektedir; ama orta ve uzun vadede cari işlemlerin dengeli olması hedeflenmektedir. Bundan dolayı ithalatın artması ve cari fazla vermenin planları yapılmaktadır.

Bu hedeflenen cari fazla elbette olumludur ancak unutulmaması gereken bir şey var o da ihracat için %70 ithal hammadde girdileri var bu da ürünlerde pahalılığı ortaya çıkarıyor. Yani cari açık kapansa bile enflasyon artışlarına çare olamayabilir. Kurlardaki yükseklik ile birlikte enflasyonun önüne geçilememesi faizlerdeki düşüş nedeni ile negatif reel faizin ortaya çıkmasını sağlıyor ve bu da dolarizasyon yani yabancı para mevduatına yönelmemizi sağlıyor. Son yapılan yeni ekonomi politikası ile bu kapının değişmesi hedeflenmiş oldu ve TL mevduatlara bireysel kanatta dönüşler sağlandı.

Düşük faiz ekonomik büyümeyi ortaya çıkarır. Üretimi artırır ve istihdamı geliştirerek işsizlik oranları düşürür. Diğer açıdan bakacak olursak dövizdeki kurlardan dolayı oluşan pahalılık ile enflasyondaki oranların faiz oranları üzerinde olması ise mevcut taleplerin düşüşüne sebep olurken esas olarak talep enflasyonu yanında, maliyet enflasyonundaki artışları ortaya çıkarırken zaten bu da ÜFE oranındaki artış ile TÜFE enflasyon arasındaki makasın aşırı derecede artmasını sağlamaktadır.

Mevcut kur korumalı TL vadeli mevduatlar hazine tarafından ödenecektir. Ekstra olarak para basımı gerçekleşecek ve hazine bu paralar ile ödemeleri yapacaktır. Bu kamusal yük ise genel olarak vergi artışlarına mevcut duruma göre sebep olabilecektir. Tüm bunların iyi bir şekilde planlanması ve organize edilmesi gerekmektedir; çünkü hazine, cari fazla veren ülkelerde bu gelirler ile bu ödemeleri karşılamaktadır.

Genel olarak bu yeni ekonomik politikalar ile birlikte ya faiz ya da kurdan birinin seçimi yapılması ile ilgili aksiyonların alınması gerekmektedir. Dediğim gibi ikisini birlikte aynı anda kontrol edebileceğimiz bir süreç maalesef söz konusu değildir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ yazıları