EkoFin

Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ
sukruumarbeyli@hotmail.com
Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ

Faizler düşmeseydi ne olacaktı?

Yayın Tarihi: 24/01/22 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Herkesin sorduğu genel soru! Eğer günümüzde faizler düşmeseydi nerede olurduk? elbette daha iyi yerlerde olurduk. Enflasyon ve dövizdeki durumlar da hiç bu kadar yüksek olmazdı. Piyasadaki faizler zaten merkez bankası tarafından belirlenen seviyede yani %14 seviyelerindeki politika faizi ile birlikte hareket etmedi. Bunu piyasadan görüyorsunuz %24-%30 bantlarında faizler değişim gösteriyor. Enflasyon da bu kadar artmayacaktı. Yılı %36,08 TÜFE ve %79,89 ÜFE enflasyonu ile kapatan Türkiye yanında ülkemizde de enflasyon oranı %46,09 seviyesinde gerçekleşmişti. Tüm bu oranlar daha düşük seviyelerde gerçekleşecekti.

Para politikaları yanında ise Türkiye’nin CDS risk priminde 557 puan ile en yüksek ülkelerden birinin olması sebebiyle artan risk kur ve enflasyonun düşmesine olanak sağlayamazken mevcut dış borçlarında artmasını sağlamaktadır. Oysa mevcut riskler düşürülse kur ve enflasyonda düşüş meydana gelirken otomatik olarak faizlerin de düşmesine sebep olabilecektir. Ekonomik yapıda yapılan tüm denemeler maalesef faizdeki yeri ve boşluğu kapatamadı. Piyasaya müdahaleler ve kur korumalı TL mevduatlar faiz kadar etki ortaya çıkaramadı. Son olarak merkez bankası faiz kararı geçen perşembe yapılan açıklamada %14 seviyesinde yine sabit bırakılmıştır. Süreç aynen devam etmektedir.

Artan döviz kuralarından dolayı, artış gösteren girdi maliyetleri ile maliyet enflasyonundaki artışın fiyatlara yansıması kaçınılmazdır. Aylık enflasyon oranlarında artış sağlanacaktır ama hiperenflasyon yaşayacağımızı ben öngörmüyorum ki aylık zaten her ayda %50 enflasyon artışlarının ortaya çıkması gibi bir yolda gitmiyoruz gibi bir hava söz konusudur.

Şu an heterodoks ekonomi politikası uyguluyorlar. Peki nedir bu heterodoks ekonomi politikası kısaca açıklayalım. Heterodoks ekonomi politikasında üretimin arttırılması amacı ile enflasyona bakılmaksızın düşük faiz oranları uygulanır. Bu politika üretimi arttırarak en sonunda ekonomideki üretim açığını kapatıp, arz-talep dengesinin kurularak enflasyonun düşürülmesi amaçlanmaktadır; ama bundan dolayı da ilerleyen zamanki süreçlerde karaborsa durumları ortaya çıkabilir.

Genel olarak her şeyin başı mevcut riskler bunların giderilmesi koşulları ile ancak bir adım atılabilecektir. Arz ve talep dengesinde bozulma süreçleri ile arz problemlerinden kaynaklı enflasyonist baskıların azaltılması, pandemi sürecindeki tedarik zincirlerindeki kırılmalardan kaynaklı arz enflasyonu sadece para politikaları ile çözülemeyecek durumdadır.

2001 yılında devalüasyon krizinde, mevcut riskler göz önünde bulundurularak gerekli adımlar o zaman atılmıştı. Demokratik ve hukuksal yapı, kamu maliyesindeki disiplin süreçleri, cds priminin düşmesi, kamu reformları, jeopolitik riskler, ülke kredi derecelendirme notları, cari açık, bütçe açığı, dış yatırımcıların kazanılması ile güven vererek düşürülen riskler ve iyimser yapı ile her şey düzelebilir; çünkü bu zamanında yapılmıştı. Hatırlarsanız 2008 yılında 1,3 TL seviyesinde olan ABD doları yaklaşık 5 yıl boyunca 2 TL'nin altında seyretmişti.

İngiltere Merkez Bankası ve Amerika Merkez Bankası enerji kaynaklarındaki artışlardan dolayı yükselen enflasyon nedeni ile ilerleyen dönemlerde faiz artışı yapacaklarını belirttiler. Gelişen ülkeler bunu söylerken, gelişmekte olan ülkelerde küresel finans sistemindeki bu mevcut kuralları uygulamak zorundadır; yoksa oyun dışı kalacaktır. Oyun kurucular ile birlikte paralel bir yapıda ilerlememiz gerekmektedir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ yazıları