EkoFin

Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ
sukruumarbeyli@hotmail.com
Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ

(Param) parça !

Yayın Tarihi: 17/10/22 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Evet, dünya ekonomik olarak paramparça, bir yandan savaş diğer yandan enerji krizi, pandemi süreci devam ediyor. Tedarik zincirleri kırıldı; özellikle ülkeler zor durumda bırakın enflasyon oranlarını, enflasyonla mücadelede majör ülkelerin merkez bankalarının faizleri de agresif bir şekilde yükseltmeleri Amerika Merkez Bankası’nın şahin duruşu, IMF başkanı tarafından bu agresifliğin dünyayı zora sokacağı ve resesyon rislerini artıracağı yönünde uyarılarda bulunmasına kadar ilerledi.

Diğer taraftan İngiltere Merkez Bankası yaptığı yanlış politikalarla vergi indirimi tezini savunurken geri adım attı. Resesyon riski ve finansal istikrarın yerle bir olduğu bir dönemde sterlinde kaygılar sürüyor.

Euro bölgesine baktığımızda ise Avrupa Merkez Bankası da, Amerika Merkez Bankası’nın faiz artırımlarını dikkatlice izliyor. Avrupa’da birlikteki 27 ülke her biri başka telden çalarken her birinin ayrı ayrı sorunları derken, Euro'daki istikrarsızlık süreçlerini etkiledi. Euro‘nun değer kayıpları sürerken bir ara hatırlayacaksınız dolardan daha değerli olmuştu; çünkü orada da doların aşırı değerlenmesi ihracat sürecinde Amerika’yı zora sokuyordu; ondan dolayı planlı yapılmıştı; ama sonrasında tekrardan oklar tersine döndü. Euro daha sonra yine Amerika’nın doların değerlenmesi ve agresif faiz artışı yanında düşüşe geçerken, Avrupa Merkez Bankası’nın da faizlere karşılık vermesi gündeme gelmişti. Süreçleri izleyip bu faiz artışlarını görüp, tekrardan yorumlayacağız.

Dünyada çoğu Merkez Bankası agresif bir şekilde faiz artıyor. 2023 yılında resesyon korkuları ve yine bu faiz artışının devamı öngörülüyor. Eğer her şey yolunda giderse 2023 yılının son çeyreğinde yani eylül ayı gibi faiz indirimleri başlayabilir; sonuçta ömür boyu sürecek bir olay değil tabii ki, bu süreçlerde sıkılaştırıcı para politikası yapılıyor; dolayısı ile ekonomik büyümenin da önüne geçiliyor; bu süreci ekonomik büyüme olarak başaran ülke Türkiye’dir. İkinci en büyük ekonomik büyümeyi yaşayan Türkiye enflasyonla mücadele kısmını ise rafa kaldırmış durumda.

Genel olarak faizlerin düşük olması sizin de tahmin edeceğiniz gibi üretimi artırır, ihracatı artırır. Zaten para biriminden dolayı dünyada ucuz kalıyoruz istihdam artıyor ve işsizlik oranı düşüyor. Faizlerin gidişatı aralık sonuna kadar tek haneye yönelik ve işsizlik oranı da zaten tek haneyi buldu.

Şu an genel olarak tablo bu olsa da Türkiye’de cari açık 40 milyar doları aştı. Döviz sıkıntısı yaşanıyor. Ülkeye sıcak para girişi olması şarttır ki bu paralar girmediği için az olan değerlidir mantığı ile döviz kurları yukarı yönlü seyredecektir.

Farklı bir dünyaya uyandık ve ekonomiler çok farklı. Her ülke tutuştu çok farklı bir sistem içerisinde enflasyon şokları, savaştan dolayı dediğim gibi bu enerji fiyatlarındaki artışlar enflasyonun başlıca düşmanı iken, yine gıda tarafında da arz talebe yetişemiyor. Özellikle yıl sonuna doğru enerji fiyatlarına gelecek olan zamlar ile İngiltere’de özellikle iki katına çıkacak olan elektrik ve doğal gaz  fiyatlar ile devlet bu konuda sübvansiye yapacak paketler hazırlamış.  Özel bir uygulama, yardım paketleri ve belli fiyatlamalar yapılmış. Tüm ülkelerde bu sorunlar yaşanacaktır. Bunun paralelinde girdi maliyetleri bundan dolayı çok aşırı arttı. Bu da yine pahalılığa sebep veriyor. Yapılan faiz artırımları  sıkılaştırıcı ve daraltıcı para politikalarında zaten tasarruf tedbirlerini ardı ardına getiriyor. İnsanların alım gücü düştü. Avrupa’da asgari ücretler Avrupa birliğine baktığımızda 500 Euro’dan 1,500 Euro bandı aralığında oynuyor; ama genel ortalamaya bakarsak 700-850 Euro civarlarında düşünebiliriz. Alım gücü gerçekten çok düştü. Ülkemizde de aynı hem bu ekonomik krizler hem de bu pandemi süreçleri, enerji krizleri ve ülkemizde de olan %120 civarında ki enflasyon tamamen bizleri etkiledi.

Üretimin her zaman şart olduğunun bir kez daha altını çizeyim. Üreten yok olmaz, ürettiğimiz sürece ayakta dururuz; bir şekilde ihracımızı artırmamız gerekir, farklı farklı düşüncelerle artık dünyaya bir şekilde bağlamamız gerekiyor. Kendimizi entegre etmemiz gerekiyor. Tanıtmamız gerekiyor, adımlar atmamız gerekir ki  yavaş yavaş ihracatlarımızı artırarak, zihnimizdeki ambargo kelimesini silerek bir şekilde de artık başlayarak kendimize yetecek bir şekilde çalışmalıyız.

İleride oluşacak olan bu küresel iklim değişikliklerinden dolayı gelecek olan gıda krizleri de bizleri ayrıca çok etkileyecek ve bu süreçlere hazırlanıp, bir şekilde önemlerimizi almalıyız. Bunu için çeşitli politikalar geliştirmeliyiz. Her zaman dışarıdan her şeyi beklememeliyiz. Kendimizde çabalamalıyız; evet kendi para birimimiz yok ama ekonomi politikalarımız var; bir şekilde bunları tasarrufla, maliyede reformlar yaparak, çeşitli vergilendirme sistemleri ile halkımızın önünü açmalıyız. Reel sektöre destekler vererek uygun faiz oranları ile daha da etkili bir biçimde ticaretin önünü açarsak çeşitli başarılara imza atabiliriz. “Hiçbir hayal büyük değildir!”  önemli olan gayret edip, mücadele ederek bunları başarmaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ yazıları