Dikilitaş siyaseti...

Yayın Tarihi: 21/02/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Dikilitaş siyaseti...

KKTC Anaysasının Cumhuriyet Meclisi'nin toplantılarını ve çalışmalarını düzenleyen 81.maddesinin 6 fıkrası, meclisin nasıl olağanüstü toplantıya çağrılabileceğini düzenler.

Bu bağlamda, meclis, Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Meclisi Başkanı, Bakanlar Kurulu ya da 10 milletvekilinin imzası ile olağanüstü toplanabilir.

Dikkat edelim, "10 vekil toplanın, imza verin de Cumhurbaşkanı gelsin" denmiyor.

Ancak, Eski Meclis Başkanımız Sibel Siber mesela, 30 Ocak 2019 günü BRT'ye verdiği demeçte, "10 milletvekili imza toplayıp, Cumhurbaşkanını çağırabilir" diyebiliyor.

Bu ifadelerini bazı köşe yazarı arkadaşlarımız da kullanıp, buna atıfta bulunabiliyorlar ama olmuyor işte, bu dediğiniz şekilde çağırma yapılamıyor.

Ancak pek muhterem bir köşe yazarı dostumun benzetmesi gibi, Cumhurbaşkanı "Be Teberrüken, topla meclisi de gelip bilgilendireceğim" şeklinde bir çağrıda bulunursa bunu anayasal olarak sağlayabiliyor.

"KKTC forever" diyen kesimlerin bunu bilmemesi, onların yerine 'devlet düşmanı' olarak benim bilmem ayrı bir konu, buna girmiyorum.

Dolayısıyla da Cumhurbaşkanı Akıncı'nın, geçen haftadan yaptığı çağrıya uyumlu olarak meclisi tam 5 saat boyunca bilgilendirmesi üzerinden gidelim.

O toplantıda ne konuşulduğunu, elbette kapalı bir oturum olduğundan dolayı basın olarak bilmiyoruz. Çok da yeni bir şey söylenmediğini, kritik bir şey olmadığını biliyoruz ama.

Lakin, bu 5 saatlik toplantıdan mada, akabinde yapılan bir takım açıklamalar daha çok ilgimi çekiyor.

Mesela Cumhurbaşkanının toplantıdan sonra "Sanki de Rumlar 'hade gelin federasyon dışında başka bir şey görüşelim diyor da Akıncı federasyonda ısrar eder diye bunu engelliyor' diye bir hava yaratılıyor. Bu doğru değildir" açıklaması ilgimi çekiyor. Yani diyor ki "hayal görmeyin be arkadaşlar, konjonktürde ne 2 devletli ne de konfederasyon var…"

Gerçi, son zamanlarda moda haline geldiği üzere, içinde yaşadığımız çıkmaz sokak statükosunun mimarları ve onun yeni-eski tüm bekçilerinin "federasyon isteyenler statükocudur" şeklinde akıl dışı suçlamalarına tüm federalist çevreler maruz kalıyor ama kuşku yok ki bu noktada en çok suçlanan kişi %63.25'lik oyla 'federasyonu görüşmesi için' seçilen Cumhurbaşkanının kendisidir.

Neyse, bu suçlamada bir mantık bulamadığım için, toplantı sonrası açıklamalara devam edeyim.

Zira Meclis Başkanı Teberrüken Uluçay'ın toplantı sonrası yaptığı "Meclis'te, Kıbrıs konusunda güçlü bir konsensüs var" şeklindeki biraz da başlık üzerinden okunan açıklamaya hem UBP Lider Ersin Tatar hem de HP Lideri Kudret Özersay'dan tepki geldi.

Özetle diyorlar ki "biz Akıncı'dan farklı düşünüyoruz, dolayısı ile konsensüs yok."

Bence olumlu açıklamalar zira bir federalist olarak Allah muhafaza, ne Ersin Bey ile ne de Kudret Bey ile, çözüm konusunda konsensüs içinde olmak istemem.

Dolayısıyla, her ikisine ve de muhtemelen bu yönde açıklama yapacak diğer federal çözüm karşıtlarına teşekkür ederim. Saflar iyice belli olsun…

Öte yandan Cumhurbaşkanının yaptığı bilgilendirmenin herhangi bir işe yarayacağını ve söz konusu çevrelerin "Akıncı gizli saklı işler yapıyor, bize bilgi vermiyor" şeklinde sürdürdüğü bilinçli saldırılarını durduracağını da hiç sanmıyorum.

Biliyorsunuz, son günlerde, gerek Kıb-Tek gerekse de Dome Otel konularında, konunun muhatapları da saatlerce bilgilendirme yapmasına rağmen, ertesi gün 'şeffaf olmamakla' suçlanmışlardı.

Lakin, bu noktada, daha çok uzun zaman olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri havasına girildiği ve ileride başlayacak görüşme sürecinin Akıncı'yı tekrar başkanlığa taşıyacağı üzerinden kurulan denklemde enteresan senaryolar gündemdedir.

İşte geçen gün yapılan bu bilgilendirme sonrası bilindik çevrelerin "Meclis her şeyin üstündedir" şeklindeki yaklaşımı bu yüzdendir.

Konuyu görüşmecilik noktasına getirip, "Akıncı meclisin iradesini, dolayısıyla halkın iradesini yansıtmıyor, görüşmecilikten alalım" gibi son derece tehlikeli, kendi devletlerinin bekasını tartışmaya açacak bir konuya bile balıklama dalmaktan maalesef çekinmiyorlar.

Diyeceğim odur ki, Kıbrıs sorunu sizin Dikilitaş etrafında şekillenen tartışmalarınızla sürdürülecek bir şey değildir.

Cenevre ve ardından da Crans Montana'da kurulan Uluslararası Konferans masası, Kıbrıs sorununun aslına, yani 'uluslararası sorun' olmasına rücü etmesine sebep olmuştur ve bu noktadan sonra 'kasaba siyaseti' hiçbir şekilde sökecek değildir.

Dolayısıyla, elinizden geleni ardınıza koymamanızı tavsiye ederim.

Zira sonucunda ne olacaksa uluslararası arenada olacak ve biz de sizin gibi bunu yaşayarak anlayacağız.

Ancak sonra Anavatanınız istemediğiniz bir çözüme meylederse, gönül koymayın, gönlünüzü kırmayın…

Benden söylemesi…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.