Mektuplar ve bazı yorumlar...

Yayın Tarihi: 03/11/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Berlin'de 25 Kasım'da yapılacak zirve öncesi, diplomatik trafik yoğunlaşırken, KKTC siyasetinin, Nisan 2020'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanması da giderek artıyor.

Rumlar, öyle ya da böyle, söz konusu zirve için ister aynı ister de ayrı düşünsün, tam bir devlet disiplini içerisinde çalışmaya devam ederken, bizdeki siyaset maalesef bilindik Dikilitaş vizyonundan öteye geçemiyor.

Hal böyle olunca da, halkın görüşmeci olarak federasyon görüşmesi yapmak için seçtiği Cumhurbaşkanına sağlı sollu saldırılar sürüyor.

Siyasette meşhur bir laf vardır: "Hamama giren terler…"

Yani özetle, siyaset yapıp da herkesi memnun etmeniz mümkün değildir, dolayısı ile alkışlandığınız kadar küfür de yiyebilirsiniz.

Olaya böyle bakacak olursak, son zamanlarda yapılan mesnetsiz saldırılar, çarpıtmalar için bir miktar kılıf bulabilirsiniz.

Ancak, Cumhurbaşkanı üzerinden, federal çözüm isteyen geniş halk kitlesini, "bunlar Türkiye düşmanıdır, Türkiye'ye söverler ve onu adadan kovmak isteyenler" şeklinde tehlikeli olduğu kadar örgütlü de olan bu kötülüğe ne diyelim?

Maalesef hükümetin hem küçük hem de büyük ortağının yetkilileri ve basındaki trolleri, tam da bu tavır içerisindedirler.

Bir başbakan düşünün, ağzını her açtığında "Cumhurbaşkanı bizi temsil etmez, 3'lü görüşmeye gitmesin, ne konuşacağını bilmiyoruz, gizli kapaklı işler çevirebilir" desin.

Yine aynı partiden bir vekil çıksın "Cumhurbaşkanı 3'lüye gitmesin, güvenmiyoruz, seçimden sonra kim kazanırsa o gitsin" desin.

Ve yine bir Dışişleri Bakanı düşünün, devlette bir ast olarak, üstünden hesap sormaya kalkacak kadar kendini kaybetsin.

Bu noktayı biraz açalım.

Öyle ki, Sayın Bakan temsil ettiği hükümet adına, geçtiğimiz ay içerisinde hem Maraş hem de FIR hattı konusunda BM'ye iki tane mektup gönderdi.

Tabii BM, Kıbrıslı Türklerin seçilmiş toplum liderini muhatap aldığı için, hükümet bu mektupları Türkiye'nin BM temsilciliği üzerinden gönderebildi.

Bu mektupları gönderirken, Cumhurbaşkanına bırakın sormayı, bilgi bile vermedi.

Hatta Cumhurbaşkanı bu mektupların varlığını, aynen bizim gibi, Rum basınından öğrendi.

Buraya kadar durum bu, ama dahası var...

Sayın Bakan geçtiğimiz gün Haberci Gazetesine bir mülakat verdi.

Tabii ki konu illa ki Kıbrıs sorununa geldi dayandı.

Sayın Bakanımız aniden, "Cumhurbaşkanı bizimle BM'ye gönderdiği mektup (rapor) konusunda hiç istişare etmedi. Raporu görmedim, ne yazıyor bilmiyorum" deyiverdi.

Hoppala, buyurun bakalım!

Dahası, dönüp bir de aynı mülakatta "devlet geleneği bizim için önemlidir" demez mi!

Öyle mi Sayın Bakan?

Madem öyle, neden devlet geleneğine uyup, bu mektupları göndermeden önce Cumhurbaşkanına sormadınız?

Hem başka kanallara da ihtiyacınız olmazdı, kendisi bizzat dümdüz gönderirdi, sıkıntı da çıkmazdı, değil mi?

Madem devlet geleneğine bu kadar önem verirdiniz, o zaman neden sizin BM'ye gönderdiğiniz mektupları Rum basınından öğrendik?

FIR hattı mektubunu neden Cumhurbaşkanına bildirip, "böyle böyle yapıyoruz" demediniz mesela?

Yoksa 'egemen eşitlik' istediğiniz bu mektubu, Kıbrıs sorunu ile ilintili mi görmediniz?

Bal gibi ilintili olduğuna göre, sakın siz devlette üst-ast ilişkisine pek önem vermiyor olmayasınız?

Sakın başka niyetler içinde olduğunuz için, attığınız her adım taksime hizmet ettiği için ve de son New York ziyaretinde yaptığınız gibi BM nezdinde iki başlılık yaratmak istediğiniz için olmasın bütün bunlar?

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali, bir de kalkmış Cumhurbaşkanını şikayet ediyorsunuz.

Gerçekten pes.

Hadi Sayın Bakanın niyeti belli diyelim, federasyoncu görünen ama seçim ve koltuktan başka bir şey düşünmeyen 'bazılarını' ne yapalım?

Seçim var diye, Cumhurbaşkanına güya rakip olacaklar diye, kalkıp da hamasetçi ağızların paralelinde "Türkiye ile kavga etmek doğru değil, laf söylemek doğru değil" şeklinde konuşanları ne yapalım?

Zira onların da bakanın bu 'istişare etmeme' şikayetine balıklama atladıklarını ve bunun üzerinden siyaset yaptıklarını görüyoruz.

Egemenin dili içerisinde son derece gerici bir lisanla, Cumhurbaşkanını ve nihayetinde çözüm taraftarlarını 'ötekileştirme' operasyonlarınızın farkında değil miyiz sanıyorsunuz?

Yoksa Sayın Bakanı, birilerinin 'adamı' gördüğünüz için "aman sıcak olalım, ters düşmeyelim" diye mi bütün bunlar?

Yani, hal eğer öyle ise, bu ülkede yeni türden bir siyaset türemiş demektir.

O da, Türkiye'nin adamı olarak bilinenlere 'yaslanarak' işbirlikçinin işbirlikçiliğini yapmak…

Çorbanın suyunun suyu gibi bir şey yani…

Buna da pes diyorum!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.