Tehlikeli denizler...

Yayın Tarihi: 07/12/19 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

"La Hey'e faksı gönderdik, alındı bildirimi geldi…"

Bu sözlerin sahibi Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis.

Hepimizin malumu olduğu üzere, Rumlar, Kıbrıs adasının Doğu Akdeniz'deki zenginliklerini koruma amacıyla, La Hey'de bulunan Uluslararası Adalet Divanı'na başvurmuş.

Başvurudan önce, Türkiye'ye konuyla ilgili bir mektup yazan ve bunu Atina üzerinden ileten Rumların, bu başvuru ile herhangi bir şey elde etmeleri çok zordur.

Neden?

Zira, Adalet Divanı, iki taraf arasındaki bir durumu değerlendirmek için yine her iki tarafca yetkilendirilmelidir de ondan.

Yani, bu başvuruya, Türkiye "Evet, bir sorunumuz var, sizin takdirinize bırakıyoruz" demediği sürece, Divan, Rumların başvurusunu değerlendirmeye almaz, konuyla ilgili yetkisizlik kararı verir.

İşte bu yüzden dün basına açıklamalar yapan Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis, "Türkiye’nin olumlu yanıt vermesi ve Münhasır Ekonomik Bölgemizi belirlememiz için gelmesi umuduyla, tek taraflı olarak Lahey’e gidiyoruz” diye konuşuyor.

Hristodulidis devamında Türkiye’nin onayı olmadan konunun ileri götürülemeyeceğini ifade ederek, Münhasır Ekonomik Bölge belirlenmesi konusunun çözümlenmesi için tek yol bu olduğunu belirtiyor.

Ayrıca Dışişleri Bakanı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Lahey’e baş vurma hareketinin imaj yaratma hareketi olmadığını kaydederek, bunun, basına sızdırılmadan, uluslararası hukuk danışmanlarının tavsiyesinin ve birçok girişimin ardından yapıldığını da ifade ediyor.

Oldukça alçak perdeden, Türkiye'yi incitmemeye özen gösterilerek bir nevi 'tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır' şeklindeki sevimlilikle yüklü olarak yapılan bu açıklama, görünen odur ki beklenen tepkiyi yaratmamıştır.

Hatta, Türkiye'deki konunun uzmanları tarafından siyasi bir manevra olarak adlandırılıyor.

Misal, Yeni Şafak'a konuşan Uluslararası Hukuk Profesörü Selami Kuran söz konusu adımı ""Bu başvurunun hukuki bir sonucu olmaz. Rumlar hiçbir şey elde edemez. Türkiye zaten bu konunun o mahkemelerde görüşülmesi ve yargı kararı çıkarması konusunda yetki vermeyecektir. Bu yüzden burada bir dava görülmeyecektir. Bu dava görülmeyeceği için bu davayı açmaları sadece siyasi bir manevradır. Rumların bu yaptıkları Türkiye'yi köşeye sıkıştırma planıdır. Uluslararası hukuk açısından bu başvurudan bir sonuç çıkmaz" şeklinde sözlerle değerlendiriyor. Kuran, benzeri bir başvurunun 1970'li yıllarda Yunanistan tarafından Ege kıta sahanlığı uyuşmazlığı konusu ile yapıldığını ancak Türkiye'nin buna taraf olmaması ile birlikte konunun görüşülmediğini de hatırlatıyor.

Haliyle, Rumların attığı bu adım hiçbir şekilde tesadüfü değildir.

Bunun dışında, Türkiye'nin Libya'daki BM tarafından tanınan hükümetle yaptığı anlaşmanın ardından özellikle Yunanistan ile var olan kadim gerginliğin, yani Ege kıta sahanlığı uyuşmazlığının, tekrardan ve hızlıca gündeme gelmesi hiç tesadüf değildir.

Hatta, Yunanistan'ın, Libya elçisini sınır dışı etmesi de, durumun ne kadar ciddi olduğunu göstermektedir.

Öte yandan El-Cezire televizyonuna açıklamalarda bulunan Yunan askeri yetkilileri, Türkiye'nin bu anlaşmasını kesin ve net bir dille reddediyorlar. Hatta reddetmekle kalmayıp, söz konusu bölgeye Yunan Donanması’nı da göndermiş durumdalar.

Yunanistanlı yetkililer, Türkiye'nin bu bölgede bir oldu bitti yaratmasına asla müsaade edilmeyeceğini de belirterek, gerekirse savaşı bile göz aldıklarını söylüyorlar.

Anlayacağınız işler gitgide daha da kritik bir hal almaya başlamış durumdadır. İki ülkenin 1996'da basit Kardak kayalıkları yüzünden savaşın eşiğine geldiğini hatırlarsak, bu yeni durumun ne kadar ciddi olduğunu anlamakta zorlanmayız.

Halbuki geçtiğimiz gün, Türkiye Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan'ın, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ile yaptığı 90 dakikalık 'gergin' görüşmede konu karara bağlanamamış olsa da diyaloğun süreceği açıklanmıştı.

Dolayısıyla, önümüzdeki günler, belki de aylar, bu gerginliklerle geçecek gibi görünmekle birlikte, taraflar karşılıklı hamleler ile kritik satranç oyununa devam edeceklerdir.

Kıbrıs sorunu da işte bu tehlikeli denizlerde, dev dalgaların arasında yolculuğuna devam edecek, Türkiye-Yunanistan-Kıbrıs ekseninde geçen gerginliklerle seyredecektir.

Hep söyledik hep yazdık…

Kıbrıs sorunu çözülmezse, Türkiye ile Yunanistan'ın sorunları da asla çözülmez.

Kıbrıslı Rumların ve bizim sorunlarımız da asla çözülmez.

En önemlisi, bir mucize formül bulunmazsa, Doğu Akdeniz'deki durum hiç çözülmez, dahası, birileri her ne kadar gemi göndermeyi 'denge' siyasetine yorsa da, 'gun boat diplomacy' kendi savaş potansiyelini ciddi şekilde kendi içinde taşır.

Umarım korkulan olmaz ve diplomasinin dili konuşulur...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.