Başbakanın cephesi belli...

Yayın Tarihi: 10/12/19 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Başbakan olduğu günden beri neredeyse hiçbir hafta sonu tatilini adada geçirmeyen Ersin Tatar, geçtiğimiz hafta sonu bir kez daha, Türkiye'ye giderek CNN televizyonunda Hakan Çelik’in sunduğu “Hafta Sonu” programına konuk olmuş.

Oraya nasıl gitti, hangi sebeple gitti, bunların parasını kim nasıl ödedi, bunlara hiç girecek değilim zira biliyoruz ki, Sayın Başbakanımızın parlatılmaya çalışılan yıldızının parasını bu halkın vergilerinden ödüyoruz.

Dolayısıyıla, bunu es geçerek, programda neler dediğine kısaca bakma niyetiyle bu makaleyi kaleme alıyorum.

Şöyle ki, Sayın Tatar, programda "KKTC'nin tanınması için yapılan çalışma ve girşimlerin devam ettiğini" söylemiş. Danışmanlarının öne çıkardığı, basına servis ettiği başlık da bu olmuş.

Bu konuda biz ölümlülere gelen herhangi bir bilgi olmadığından dolayı, Sayın Başbakanımızdan söz konusu çalışma ve girşimlerin ne noktada olduğu konusunda elbette ki izahat talep etmemiz mümkündür.

Mesela, dünya çapında sayısı 28 olan ve neredeyse hiç Kıbrıs Türkünün yaşamadığı Abu-Dabi (1.43 milyon TL), Doha (1.36 milyon TL), Stockholm (1.22 milyon TL) Kuveyt (1.47 milyon TL) Budapeşte (1.2 milyon TL), Helsinki (1.5 milyon TL) gibi parantez içinde belirttiğim miktarlarda bütçe katkısı alan yerlerde açılan temsilciliklerimiz tanıtım için ne gibi çalışmalar yapmaktadırlar? Yani bu yerlerde dediğim gibi ender sayıda Kıbrıslı Türk olmamasından mütevellit, çok fazla rutin iş güç yoktur, belki boş zamanlarında tanıtım işi falan yapıyorlardır da bizim haberimizi yoktur diye soruyorum.

Ya da ne bileyim, New York'ta bulunan temsilciliğimizin, yakın gelecekte BM nezdinde herhangi bir tasarrufu olacak mı?

Peki ya Bürksel'deki temsilciliğimiz ne durumda? AB nezdinde bir tanıtma faaliyeti var mı?

Kosova kararını alıp, La Hey Adalet divanına gidip tek taraflı da olsa soru sormayı düşünüyor muyuz mesela?

Bu ve bunun gibi soruları elbette çoğaltabiliriz ancak aslında sorunun cevabını zaten biliyoruz.

Çünkü ne KKTC sevdalılarından ne de Türkiye'den, KKTC'nin dünyaya tanıtılması için tek bir çaba dahi yoktur ve yakın gelecekte de olmayacaktır.

Ancak Sayın Tatar'ın bizim bilemediğimiz bir girişimi olduğunundan olsa gerek, Türkiye televizyonlarına çıkarak bu faaliyet ve çabaların sürdüğünü söyleyebilmektedir.

Yine Sayın Başbakan, söz konusu programda  “Kıbrıs’ta nihai bir çözüme yönelik girişimlerin netice vermemesi bizi ayrılığa götürebilir" ifadelerini kullanmıştır.

Halbuki, kendisinin tarihsel olarak bağlı olduğu siyasi oluşum tarihin hiçbir döneminde 'birleşme' üzerinden herhangi bir politika izlememiş, sürekli ayrılıkçı bir çizgide varlığını sürdürmüştür.

Dolayısı ile Sayın Başbakanımızın "netice olmazsa bu bizi ayrılığa götürür" demesi hiçbir şekilde mantıklı değildir zira yukarıda ifade ettiğim siyasi anlayışın temel prensiplerinden birisi "çözümsüzlük çözümdür" şeklinde olanıdır.

Yanı, şu anki fiili bölünmenin zaten çözüm olduğunu düşünen bir anlayıştan gelen bir kişinin, "birleşme olmazsa ayrılık olur" demesinin mantığı nerededir?

Elbette ki yoktur.

Tekrardan Sayın Tatar'ın programdaki ifadelerinden devam edecek olursak, Başbakan bir yerde "Bir ortaklık cumhuriyeti için görüşmeler yapılıyor. Egemen eşitlik temelinde. Ama karşı tarafın niyeti tuzaklarla dolu bir anlaşma metni geliyor masaya…..” demektedir.

Gerçekten hayret etmemek mümkün değil.

Zira Sayın Tatar, Başbakan olduktan sonra önünde bulduğu her kalabalığa yaptığı coşkulu konuşmalarında, siyasi eşitlik yerine egemen eşitlik kavramını ortaya atmaktadır.

Atmakla kalmamakta, şu an çözüm müzakerelerini yürüten Cumhurbaşkanına da 'egemen eşitlik görüşmediği' için kızmakta, zaman zaman da 'kendisine ayar verdik' diye maksadını aşacak ifadeler kullanmaktadır.

Ancak CNN'de, yapılmakta olan müzakerelerin 'egemen eşitlik temelinde' olduğunu söylemektedir.

Bu durumda Sayın Başbakanın o coşkulu kalabalıklara yaptığı eleştiriler yersizdir, zira, kendi ifadelerinden görüldüğü üzere, masada egemen eşitlik görüşülmektedir.

Peki bunun doğruluğu var mı?

Yoktur zira, belli ki "yaratıcı" hükümet ortağının başkanının ortaya attığı bu yeni jargonlar, Başbakan tarafından ya yanlış anlaşılmakta ya da kendisi bu programlarda heyecanına yenik düşmektedir.

Öte yandan Kıbrıs müzakerelerinin net parametresi 'siyasi eşitliktir' ve bu da tüm dünya tarafından 25 Kasım'da ilan edilen Berlin Deklerasyonunda olduğu üzere kabul görmüş bir şeydir.

Bu arada programda Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve "arkadaşları" için de iki kelam eden Başbakanımız, tipik hamaset sözleri ile, bu kesimlerin Türkiye'nin garantörlüğünü sulandırma amacı taşındığını dile getirmiş ve "Ben aynı zamanda UBP’nin Genel Başkanıyım, bizim için vazgeçilmez unsur Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğüdür" demiştir.

Yani Başbakan kısacası, bir Türk tezi olan Federasyonu masada savunan Cumhurbaşkanı ve şimdilerde cepheleşmekten korktuğu için aday çıkarma hazırlığındaki "diğer arkadaşları", "Türkiye'nin garantörülüğünü istememektedir" demektedir.

"Aman cepheleşme olmasın" gailesindeki arkadaşlarımızın bu seçimlerde karşılaşacağı en büyük sorun işte budur.

Sayın Tatar'ın katıldığı bu programda da belli ettiği üzere, önümüzdeki seçimler ister istemez bir cepheleşmeyi de beraberinde getirecektir.

Ve yine belli ki, Sayın Başbakanın çevreleri tüm propagandalarını "bunlar Türkiye'nin garantörlüğüne karşıdır" söylemi üzerinden kuracaktır.

Bu da "ortaya karışık" açıklamalar konusunda uzmanlaşmış "arkadaşlarımızı" çok ama çok zorlayacaktır diye düşünüyorum.

Kolay gelsin diyorum.

Ayırca Kıbrıs sorunu ortaya çıktığından beri zaten "çözümcü-çözüm karşıtı" şeklinde cepheleşmiştir, farkında değilseniz ben söyleyeyim.

Bu bağlamda, Sayın Başbakan seçimlere istinaden kendi durumunu, eğer aday olabilirse, nasıl politika izleyeceğinin işaretlerini vermiştir.

Hayırlısı olsun…

Hayıf, "ortaya karışıkçı" arkadaşlarımızadır artık...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları