Diplomasi galip gelmeli...

Yayın Tarihi: 06/01/20 07:00
okuma süresi: 6 dak.

2 Ocak günü Atina'da imza edilen East-Med projesinin yankıları sürerken, konuyla ilgili tartışmalar da artarak devam ediyor.

Tamamlandığında, yıllık 470 milyon metre küp olan AB'nin ihtiyacının sadece yüzde 2'lik bir kısmı olan 10 milyon metre küplük kısmını karşılayacak olan projenin, ekonomik bir adım olmadığı kesin.

Bu durumda, atılan bu imzanın siyasi bir mesajdan öteye gitmeyeceği çok açık şekilde önümüzde duruyor.

Bunu sadece ben ve benim gibi konuyla yakından ilgilenenler değil, ada çevresinde bulunan doğal gaz zenginliğini ilk gündeme getiren Eski Rum Dışişleri Bakanı Nikos Rolandis de söylüyor.

Hafta sonu Rum basınına konuşan tecrübeli diplomat, 6 ile 10 milyar Euro arası maliyeti olacağı öngörülen projenin çok maliyetli olduğunun altını çizerken, 2000 kilometrelik boru hattının geçeceği güzergahtaki deniz derinliğinin zaman zaman 3000 metreye kadar çıkacağını da sözlerine ekliyor.

Bu noktada, Almanya ile Rusya arasında inşa edilen 1222 kilometrelik Nord Stream (Kuzey Akımı) projesinden de bahseden Rolandis, söz konusu projenin geçtiği en derin yerin 50 metre olduğunu belirtiyor.

Rolandis, buna rağmen, Nord Stream'in 10 milyon Euro'ya patladığını ifade ederken, East-Med'in sanılandan daha fazla bir maliyete çıkmasının da kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.

Doğu Akdeniz'in en çetin suları sayılan Kıbrıs-Girit arasındaki mesafenin uzun olmasının yanı sıra, deniz dibinin çok çetrefilli olduğunu belirten Rolandis, aslında bana sorarsanız, bu projenin hiçbir şekilde hayata geçmeyeceğinin bir nevi itirafını da yapmış oluyor.

Sadece Rolandis değil, DW'ye konuşan Yunan Enerji Forumu'ndan Aleks Lagakos da proje ile ilgili kuşku duyan bir başka ehil kişi olarak dikkat çekiyor.

Lagakos, projenin önemli bir jeopolitik adım olmasına rağmen, maliyeti konusunda kuşkular duyduğunu belirterek, East-Med'in ancak ve ancak özel sermayenin girişimi ile birlikte hayata geçirilebileceğini söylüyor. Lagakos'a göre, projeye imza koyan ülkelerin bu imzasının 'maddi destek' anlamına gelmediğini, üstüne üstlük, fosil yakıt konusunda çeşitli kısıtlamalara gitmeye başlayan AB, böylesi bir projeye 'çok da sıcak' değil.

İlginç bir ifade zira, East-Med'in fizibilite çalışmalarının maliyeti olan 100 milyon Euro'yu veren yine aynı AB.

Bunun dışında Kıbrıs adası etrafında hatta tüm Doğu Akdeniz havzasında çıkarılacak olan zenginliğin en kısa ve maliyetsiz yolunun Türkiye olduğunu sadece bizler değil, uluslararası finans kapital çevreleri de elbette biliyor.

Dahası, Türkiye'nin sorunlu da olsa, BM ve AB tarafından meşru kabul edilen Libya ile imzaladığı mutabakat muhtıralarından sonra, bu projenin kadük olduğunu söylemek gayet mümkün.

Ama yazının başında da belirttiğim üzere, Türkiye böylesi bir adımı atmasa bile bu projenin hayata geçirilmesi ihtimalinin yok denecek kadar az olduğunu söylemek gene mümkündür.

Öte yandan proje ile ilgili dikkat çeken bir başka nokta ise İtalya'nın durumu olarak görülüyor.

Normalde, proje, İtalya'nın Otranto limanına kadar gidecek ve İtalya bu gazın yüzde 80'lik bir kısmını kendi iç piyasasında kullanacaktı.

Ancak İtalya, 2 Ocak'taki imza töreninde sadece mektupla destek vermekle yetinirken, Yunanistan ile kendi arasında bir başka boru hattı projesi için çalışma yapıyor.

Peki İtalya neden bu projeden kendini ayırıyor?

Ada etrafındaki parsellerde büyük hissesinin sahibi olduğu ENİ şirketi ile birlikte yer alan İtalya belli ki Türkiye ile başka bir pazarlık içinde bulunuyor.

Geçtiğimiz Eylül ayında Rum tarafında şaşkınlık yaratan o meşhur açıklamada, ENİ CEO'su Claudio Descalzi, "kuyu kazıp savaş başlatmam" demişti.

Buna, 2018 yılında sürpriz bir şekilde İtalya'ya gidip, Descalzi ve diğer yetkililerle görüşen Dışişleri Bakanı Kudret Özersay'ın o sır ziyaretini de eklersek, belli ki ada etrafındaki denklemde çeşitli güç ittifakları gizli ya da açık oluşmuş gibi duruyor.

Buna bir yandan East-Med'e imza atarken, Türkiye ile boru hattı pazarlığı yapan İsrail'i de ekleyebiliriz. Hatta, Türkiye'nin Mısır ile gizliden görüştüğünü iddia edenler bile var.

Yani anlayacağınız, Doğu Akdeniz'de işler çok karışmış durumda.

Bu karışıklığın içinde potansiyel çatışma tehlikesi gittikçe büyümeye devam ediyor ancak, diplomasinin devreye girip, işleri silaha sarılmadan çözülmesi ihtimali de aynı şekilde büyümeye devam ediyor.

Umarım, diplomasi galip gelir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları